Vesvese Sözlüğü 41- Daha Sonra O Çocuğa Ne Oldu?
Küçük çocuklardan öğreneceğimiz ne kadar çok şey var.Biz yetişkinler bu düşüncenin tam tersi olduğunu ve çocukların sadece her şeyi bizden öğrendiğini zannederiz. Evet, bu kısmen doğru tabii ki. Çocuklar birçok şeyi biz yetişkinlerin yardımı ile öğrenirler, bununla birlikte biz yetişkinlerin de onlardan öğreneceği hiçbir şey yok mudur sizce?
Küçük çocuklardan öğreneceğimiz ne kadar çok şey var.Biz yetişkinler bu düşüncenin tam tersi olduğunu ve çocukların sadece her şeyi bizden öğrendiğini zannederiz. Evet, bu kısmen doğru tabii ki. Çocuklar birçok şeyi biz yetişkinlerin yardımı ile öğrenirler, bununla birlikte biz yetişkinlerin de onlardan öğreneceği hiçbir şey yok mudur sizce?
Bebekler doğduklarında ilk yaptıkları şey ağlamaktır. Kendilerini böyle ifade eder ve ben geldim, bu dünyada artık bende varım, dünya benim de sesimi duyacak deyip ağlarlar. Böylelikle varlıklarını, dünyaya çıkarabildikleri en yüksek tonla seslenerek duyururlar. Bu bebeklere ilahi taraftan verilmiş bir bilgidir. Yani içgüdüseldir.
Anne-baba olanlar adım adım bir insanı büyütmenin doğumundan başlayan aşamalarını ve zorluklarını çok iyi bilirler.Bununla birlikte çocukların hem büyürken yanlarında olur hem de onlara hayata tutunmaları için kısacası hayatı öğrenmeleri için destek olurlar. Çocuklar da yanlarında onları koruyup kollayan, ellerini tutan yetişkinleri çok severler, onlara sevgilerini göstermek için onlar ne yapıyor, nasıl yapıyorsa öyle yapar, yani yetişkinleri taklit ederler ve böylelikle öğrenmeye de başlarlar.
Çocuklara örnek olmakla alakalı ya da çocuklara yardımcı olmakla alakalı ne kadar çok bilgi var.
Mesela:’’ İbni Haldun`a sormuşlar: çocuklarımızı iyi yetiştirmek için ne yapalım? diye.
İbni Haldun: Siz kendinizi düzeltin. Zira onlar sizi örnek alacaklardır. Onlar için ayrıca bir şey yapmanıza gerek yok” demiştir. Günümüzdeki çocuk gelişim uzmanları da hep bunu bizlere tavsiye ederler. Bizlere bu tavsiyeleri vermelerinin sebebi çocukların yetişkinlerden gördüklerini, deneyimleyerek öğrendiğini biliyor olmalarındandır.
Bizim dikkat çektiğimiz bir nokta ise; çocukların kendilerini nasıl geliştirdikleri, yaşıtlarına tavsiyede bulunurken çok cesur olmaları, karşı tarafta yanlış buldukları davranışları aynı cesaretle söyleyebilmeleridir. Arkadaşının verdiği tavsiyeyi alan çocuk hem bu yönlendirme ile kendindeki düzeltmesi gereken davranışı düzeltir hem de kendisinde gördüğü yanlış davranışı söyleyen arkadaşına kırılmaz. Küçük yaşlarda durum bu iken yaş büyüdükçe bu davranış kalıbı değişiyor ve tavsiyeleri eleştiri olarak yorumlamaya başlıyoruz. İşte vesvesenin sahneye çıkmaya başladığı, kapıları ardına kadar açık bıraktığı zaman dilimine, büyüdükçe girmiş oluyoruz. Bilincimiz geliştikçe vesvese insanoğlu ile uğraşmaya başlamış oluyor
Çocuk yaşlardayken her şeyi çevremizden görerek öğrenir, eleştirileri tavsiye olarak değerlendirip, kendi içimizde şahsi olarak hesaplaşmalar yapmadan dinler ve “evet doğru söylüyor bu gerçekten de öyle” diyebilirdik. Bunların hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığını ve geliştirdiğini fark etmeyi çocuklardan öğrenebiliriz.
Çocuk bakar ve yargılamadan, neden diye sormadan görüp öğrendiği şeyi olduğu gibi alır. Uygularken bakar nasıl benim işime yarıyor mu? Buna devam edeyim mi? Ona bir şeyler söylediğimizde neden? diye değil nasıl? diye sorup aldığı cevaptan tatmin olur ise cevabı bilinçaltına yerleştirip içselleştirir. Böylelikle çevre ile birlikte çocuğun kişiliği oturmaya başlar. Yargılamadıkları için biz yetişkinlerden birçok şeyi daha hızlı öğrenirler. Örneğin aynı zamanda dört farklı dili öğrenmek, çeşitli bilgisayar oyunları… gibi bizim hayret edeceğimiz birçok şeyi yetişkinlerden daha hızlı öğrenirler. Çoğu zaman hayretler içerisinde kalırız ne kadar hızlı öğrendiklerini fark edince. Hatta bazen sohbet esnasında öyle doğru yerli yerinde cümleler kurarlar ki ister istemez kendi kendimizi sorgularız. Çocuktan geldiği için zorumuza gitmez, incinmeyiz. Nede olsa çocuk der geçeriz. Ama bu tespitler bir yetişkin tarafından yapılırsa işte o zaman sorular, cevaplar, vesveseler kafamızda döner durur. Bunu duymak bizim motivasyonumuzu düşürür. Çünkü bizi hatırlamak istemediğimiz kötü anılar bırakan o ana götürür, o anı yaşatır. Bu yüzden içinde bulunduğumuz ruhsal duygu durumumuz değişir ve dibe vururuz. Asıl bizim moralimizi bozan doğru ya da yanlış bir tespit olması değil, çocukluğumuzda, ergenliğimizde ya da zayıf bir anımızda yaşadığımız ve çok utandığımız bir duygudan uzaklaşmak isterken acele ile o kapıyı kapatamayıp açık kapı bırakmış olmamızdandır. Aslında o duygu eskide yaşanmış ve geçmiştir.
Geçmiş derken bile artık geçti, gitti, bitti demek olduğunu, yaşanan her neyse o anda kaldığını, bizimle gelmediğini bilinçaltımıza anlatsak ve bugüne odaklansak, o günden bugüne kadar taşıyarak kamburlaştırmasak duygularımızı. Sağlıklı, kırılgan olmayan bir ruha sahip olarak daha mutlu olmaz mıyız?
Kapatmamız gereken kapının tek sahibi biziz, o kapıyı kapatacak, kilitleyecek tek kişi de biziz. Gelin geçmişimizdeki olumsuzlukları çocuklar gibi yargılamadan, sorgulamadan kabullenmeye niyet edelim, geçmişimizdeki bizle helalleşelim ki o açık bıraktığımız kapının arkasını temizleyip, üzerine kilit vurup, bu günümüzü ve devamında geleceğimizi mutlu yaşayabilelim.
Unutmayalım az önce bahsettiğimiz çocuk biziz onu bu günümüzde huzurlu yaşatmaya, mutlu etmeye tek yetkili biziz.
Anahtarımız sevgi olsun. Kapılarımızı sevgi anahtarları ile istediğimiz de kilitleyelim istediğimiz de açabilelim.
Gelin biz geçmişimizle barışıp, bu günümüzü sevelim.
YAZAR: Selma ONATER
Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için
https://nefes21.com/profil/selma-onater
Yazar'ın sosyal medya hesabı
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!