Vesvese Sözlüğü 40- Dokunulmazlıklarımız
Gözlerden fırlayan ok gibi bakışlar, ağızlardan çıkan kurşun gibi sözler kalbin açık kapılarından girip oraya saplanıp kalırlar. Gönül bahçesini talan eder, çiçeklerini soldururlar...
İnsanların zayıf noktaları, incinen, kırılan yanları vardır. Bu duyguların barındığı, beslendiği, yeşerip büyüdüğü mekan da kalptir. İnsan kalbi ona hangi tohumu atarsan onu yeşertip büyütmekten sorumludur. O zaman kalbimiz bir gül bahçesi mi yoksa çalılık, çorak bir çöl mü olsun istersiniz? Dışarıdan geleni bal olarak alırsan özün tatlanır. Fakat zehir olduğunu düşünerek alırsan hayatının tadı kaçar.
Tercih, kalbin sahibine kalmış.
Ruhumuzun kapısıdır kalp. Kalp, kapısını sonuna kadar sevdiklerine açtığın, sevilenlerin de oraya istedikleri gibi girip çıktıkları yerdir. Orada kişinin hassas noktalarına, bam teline dokunduğunda kalp titrer.
Topluluklar halinde ve birbirimizle iletişim kurmaya ihtiyaç duyduğumuz bir sebepler dünyasında yaşıyoruz. En yakınımızdaki ailemizden en uzak akraba, arkadaş ve komşuya kadar herkesle bir şekilde iletişim halindeyiz. İnsanlar iletişim kurarken sözlerinin karşı tarafı olumlu ya da olumsuz olarak etkilediğini fark etmiyorlar. Kurulan cümlelerin ağızdan çıkar çıkmaz yok olduğunu, hemen unutulduğunu zannediyorlar. Oysa ağızdan çıkan her kelime, onu duyanın zihninde ve kalbinde vücut buluyor.
Kullandığımız kelimeler karşımızdaki kişiye ya cenneti yaşatır ya da cehennemi.
Gözlerden fırlayan ok gibi bakışlar, ağızlardan çıkan kurşun gibi sözler kalbin açık kapılarından girip oraya saplanıp kalırlar. Gönül bahçesini talan eder, çiçeklerini soldururlar.
Mutlu olduğun, enerjinin yüksek olduğu bir anda, bir arkadaşın gelip konuşmaya başlar: Evlenmek için geç kaldığını, çocuk yapma yaşının geçtiğini söyleyiverir. Bu sözlerle enerjinizi sömürür. Evliyseniz aile büyükleri, çocuklarınızı çok şımarttığınızı, gerekli terbiyeyi veremediğinizi söyleyerek size kendinizi yetersiz hissetmenize neden olur. Bütün yorgunluğunuza rağmen mutlulukla hazırladığınız sofraya oturduğunuzda çocuklarınız yemeğin güzel olmadığını söyler. Başka bir gün kardeşiniz geçmişi düşünerek yanınıza gelir ve çocukken ebeveyninin ayrımcılık yaptığını hep sizi el üstünde tuttuğunu söyler. İş yerine gittiğinizde ise rekabet ve eleştiriler peşinizi bırakmaz, ortalıkta dolaşıp iş yapıyormuş gibi görünen işgüzar çalışanlar dururken patron gelip sizi uyarır diğerlerinden daha az çalıştığınızı düşünerek. Bazen de kimseyle muhatap olmak istemediğiniz için ve hoş vakit geçirebileceğimiz bir hobi kursuna yazılırsınız ama etrafınızdakiler yine size vaktinizi boşa harcadığınızı, gereksiz işlerle uğraştığınızı söylerler.
İnsanın hayatı huzur mücadelesi içinde geçiyor. Çevremizdekilerin bizde buldukları eksikleri gidermeye çalışarak, tam ve hatasız olmaya çalışırız. Böyle olursak huzur bulacağımızı zannederiz. Ama insanların dilleri susmaz ,ömrümüz de buna yetmez. Bu nedenle yaşantımız içinde bize hizmet etmeyen, enerjimizi tüketen insanları bir noktada bırakıp, dersimizi alıp yolumuza devam etmeliyiz. Yakınımızdaki bırakamayacağımız kişilere de sınırlarımızı çizmemiz gerekiyor.
Kişiyi zorlayan bu dış etkenler, özünde, bizim gelişmemiz içindir ve kemal olma yolunda bizim basamaklarımızdır. Bu basamakları çıkabilmek için sıkıntıların arkasındaki mesajları görmek, duymak ve anlamak gerekir. Bazen içimize dönerek incitici sözleri susarak karşılamak, bazen de irdelemek, düşünmek ve dönüştürmek gerekir.
Kalplerimizde oluşturduğumuz “dokunulmazlıklarımızı” kaldıralım. Kapısını sevdiklerimize açık bıraktığımız bir yerin talan edilmemesi mümkün değil. Bize düşen yaşadıklarımıza, gördüklerimize, duyduklarımıza, bütün açık kapılarımıza “Eyvallah” diyebilmektir.
Ruh da kalp de bu yaşantı içinde gereken dersi almalı ve sükuta ermelidir.
YAZAR: Rahime CANSIZ
Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için
https://nefes21.com/profil/rahime-cansiz
Yazar'ın sosyal medya hesabı
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!