Yalnızlığı Yalnızlaştırmak

Bazen Yaradan bize, kendimizi tanıma yolculuğunda zemin hazırlar. Çevremiz bir anda değişir ve biz kendimizi yalnız hissederiz. Bu yalnzlığın içinde kendimizi çok kötü hissederiz ve bizi üzmeyen ve anlayan insanlar ararız. Peki bu yalnızlık duygusunu nasıl anlamalıyız? Yalnızlığı fırsata çevirebilmeyi anlatan bir yazıyla sizinle beraberiz.

Yalnızlığı Yalnızlaştırmak
Yalnızlığı Yalnızlaştırmak

Tabiat gereği her insan medeni yaratılmıştır. Yaradan fıtratımıza toplumsal bir varlık olmayı işlemiştir. Sırf bu yüzden çoğu kaynaklarda cemaat olmak ve birlik bilinciden bahsedilir.

Hz. Adem bile ayaklarının altına bütün cennet nimetleri serilmiş ken, kendine bir eş istemiştir. Ve hz. Havva yaratılmıştır. Onunla bir aile kurmuş, çocukları olmuş ve insanlığın ilk hikayesi başlamıştır.

Özümüz insanlarla olan ilişkiklerimize muhtaçtır. Her öz kendine farklı insanları çeker. Özümüzün çektiği insanlardan bir kısmı bizim özelliklerimizi yansıtır. Diğer bir kısmı ise tamamen özümüze zıt olan kişilerdir.

Herkes hem eşit hem farklı özelliklerle yaratılmıştır. Her insanın ilişki anlayışı farklıdır.Bu yüzden dir ki her insanın anlaşabileceği kişi farklıdır.  Kişiler kendi aralarında değişken ilişkiler yaşayabilirler. Her ilişki kendine has ve özeldir. Tıpkı her insanın kendine özgü ve özel fıtratı olduğu gibi.

İnsan insana duygusal, ruhsal ve bedensel anlamda ihtiyaç duyar. İlişkiler bir toplumun tamamlanmasına yardım eder. İnsanlar için muhabbet etmek, duygularını ifade edebilmek ve sevgiyi paylaşabilmek yeme içme kadar hayati anlam taşır.

Müslüman müslümanın aynasıdır hadisinden de anlaşılmak üzere insanlar kendi aralarında bir alma verme dengesindedirler.  Yani sevdiklerimiz bizi bize yansıtır. Bizi bize yansıtarak bize kendi özümüzü hatırlatırlar.

Burda önemli olan kendini kalabalıklardan arındırıp özünün sesini sevdiklerinin vesilesiyle duyabilmektir. Çünkü ruh sağlığı ancak kendini tanımaktan geçer.

Asırlar boyu insan, sosyal bir varlık olduğu için, hem duygusal hem bedensel anlamda yardımlaşmaya ve dayanışmaya ihtiyaç duymuştur.

İnsanların şehire inmesiyle aile ve arkadaşlık bağlarımız zayıflamıştır. Teknolojinin ilerlemesi ve ulaşımın hızlanmasıyla medeniyetimiz dağılmaya yüz tutmuştur.

Günümüzde insan sosyalleşmekten korkar hale geldi. Çoğu ilişki madde ve menfaat üzerine kurulmaktadır. Etrafımız da ki insanlar hiç olmadığı kadar çok ama bir okadar da kendimizi yanlız hissediyoruz. Ve tabiatımız gereği yanlızlıktan korkmaya başladık.

Bilinçaltın da sakladığımız ve zaman zaman ortaya çıkan yanlızlık korkumuz bizim toplum anlayışımızı tetikliyor ve bizi sosyal bir varlık haline getiriyor. Bu da demek oluyor ki korkusuz insan yoktur ve olmamalıdır.

Minimum seviyesinde olan bir korkumuz bazen hayat kurtarabilir. İçimiz de ki yalnızlık korkumuz şu sıralar çok fazla büyümüş durumda ve kor ateş gibi yanmaktadır.

Peki bilinçaltın da var olan yanlızlık korkumuz ateş gibi yanarken biz ona barut atıyormuyuz?

Yani var olan yanlızlığımızı yanlızlaştırıyormuyuz?

Burada elzem olan bunu ayrıştırıp, ruhumuza ve bedenimize iyi geleni bulup harekete geçmektir. Teknolojinin gelişmesiyle ve ulaşımın hızlanmasıyla insanlar birbirine daha hızlı ulaşabiliyor ve daha çok görüşebiliyor. Bu bize Yaradanın büyük bir lütfu.

Asırlar boyu insanlar daha bu kadar bolluk içinde yaşamamışlardır. Şimdi ki durumu bir fırsat bilip ve uyanışa geçip, bunu kendi hayrımıza kullanabiliriz. Etrafımızın ne kadar bolluk içinde olduğunu farketmemiz gerekmektedir. Bu bolluğu yüreklerimize getirmenin çözümü içimiz de ki Yaradanı tanımak ve bilmektir. Onun verdiği nimetleri görmeye niyetlenmek ve akışa güvenmektir.

Bundan ziyade birşeyin farkında olamamız yanlızlık korkumuzu hafifletecektir. Az önce kişilerin bizi bize yansıttıklarını söylemiştik. Canımızı acıtan insanları oldukları gibi kabullenmek ve bu kişilerin bize ne yansıttıklarının arayışına girmek farkındalığımızı arttıracakatır. Size verdikleri mesajları anlamaya başladığınızda onlara şükran duyacak ve etrafınızın bu gibi kişilerle dolu olduğunu ve ne kadar zengin olduğunuzu fark edeceksiniz.

Ve bundan da ötesi sizi üzen insanları affettiğinizde ve özgür bıraktığınızda onların size nasıl pozitif geri dönüşüm yaptığını gördüğünüzde beklide çok şaşıracaksınız.

Bazen bize ve özümüze iyi gelmeyen insanları Yaradan etrafımızdan ayıklar. Ve bir bakmışsınız çevreniz tamamen değişmiştir. Belki de sizin buna ihtiyacınız vardır. Çünkü unutmayalım ki sizi yaratan sizi sizden daha iyi bilir ve kendini tanıma yolculuğuna zemin hazırlar. Böylelikle sizin işinizi kolaylaştırır. Bundan dolayı kabule geçmek, Yaradana güvenmek ve  Ona şükretmek yapabileceğimiz en güzel seçimdir.

Yazdıklarımızdan anlaşıldığı üzere yalnızlığımızı kendimiz yaratıyoruz. İnsanlar bazı dönemler yalnızlık yaşarlar ve bundan muzdariptirler.

Ama unutmayalım ki bir tırtıl bile kozanın için de yalnız gelişir ve kozasından sadece kendisi çıkabilir. Başka biri onu çıkarttığın da gelişmesi tatmamlanmadığı için ölür. Güzel bir kelebek olabilmesi için bütün aşamalardan tatlısıyla ve acısıyla kendisi geçmesi gerekir.

İşte insanda tıpkı bir tırtıl gibidir. Yalnız kalır ve birçok aşamadan geçer. Önemli olan aşamalarda insanın farkında olup kendi kendine yardım etmesidir. Kendini tanımak ve büyümek kozanın içinde saklı olduğu gibi insanın ta kendisindedir. Nasıl bir tırtıl hava durumuna ve birçok çevresel etkilere göre kozasını örüyorsa, bir insan da etrafınada ki işaretlerin farkına varıp onları fırsata çevirmelidir. Kişi kozayı bunlarla işleyip daha sonra kozanın içinde bunları dönüştürüp geliştirmelidir.

Kozanın içinde gelişim tamamladıktan sonra eşsiz güzellikte bir kelebek oluşur.

Her bir insan bunların farkına vardıktan sonra yanlızlık korkusunu fırsata çevirebilir. Böylece eşsiz bir kelebek olmakla beraber etrafına güzellikler saçabilir.

Güzel bir kelebek olabilme niyetiyle diyelim ozaman...

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!