Bölüm 14 Geçmişin Gölgeleri
Vilsbiburg'da arkadaş çevrem çoğalmıştı. Güzel havalarda arkadaşlarla buluşuyorduk. Vilsbiburg'da bulunan türkçe sınıfına 1981 temmuz sonuna kadar gittim. Sınıfımızda birkaç sınıf bir arada ders görüyordu.
Bölüm 14.Geçmişin Gölgeleri 1981
Vilsbiburg'da arkadaş çevrem çoğalmıştı. Güzel havalarda arkadaşlarla buluşuyorduk.
Vilsbiburg'da bulunan türkçe sınıfına 1981 temmuz sonuna kadar gittim. Sınıfımızda birkaç sınıf bir arada ders görüyordu. Ben de sekizinci sınıf olmadığı için yedinci sınıftan başladım ve sekizinci sınıfı bitirene kadar okudum. Öğretmenimiz Bulut Yasan'dı. Kültürlü ve babacan bir öğretmen olan Bulut Yasan, " okumak isteyenlerin ve almancası olmayanların Türkiye'ye okumaya gidin, almancası iyi olanlarında alman okullarına gidin, yoksa buralarda işçi olmaktan başka hiç bir şansınız yoktur " diye söylediği hala kulaklarımı çınlatıyor.
1981 yılında ilk defa Türkiye'ye gidecektik.
Arabamız olmadığı için Münih'ten kalkan otobüs ile İstanbul Topkapı'ya gidecektik.
Benim ayağım temmuz ayında alçadaydı. Vilsbiburg hastane şef doktoruna, " ailece Türkiye'ye gideceğimizi ve benim yanlız kalamayacağımı ve ne gerekiyorsa yapmasını" söyledik. Temmuz sonları gelmişti ve benim ayağımda bandaj sarılıydı. Hediyelik eşyaları, çikolataları bavullara doldurduk ve Münih'ten otobüsle İstanbula yola çıktık. Münih, Avusturya, Yugaslavya, Bulgaristan ve nihayet İstanbul'a vardık.
Vatan hasretini gidermek ve doğduğum yerleri görme anına az kalmıştı.
İstanbuldan otobüsle Bursa Garajlara oradanda evimize taksiyle gittik.
Ben çok özlediğim dayımları yengemleri ve oğlu Kenanla ve Sinanla hasret giderdim.
Konu, komşu ve akrabalar evimizi dolduruyor ve bizlere hoş geldine geliyorlardı.
İyilik hoşluk haberinden sonra Almanya'nın nasıl bir yer olduğunu ve Almanların bizlere nasıl davrandıklarını soruyorlardı.
Almanya bizlere anlattıkları gibi değildi. Bizlere sokaklarda ve dükkanlarda her şeyin olduğunu ve para vermeden alındığını. Almanların sarışın iri yarı ve çok ciddi oldukları doğru değildi.
Evet, her şey boldu dükkanlarda her çeşit çikolata, kutular içinde gazlı içecekler cola, fanta ve yiyecek her şeyler vardı. Yanlız parayla satılıyordu.
Almanlar bizler gibi insanlardı ve şarışın olanları çoğunluktaydı. Disiplinliydiler. Çok erken kalkıp, evlerinin önünü süpürüyorlardı.
Çalışkanlardı. Gündüzleri sokakta gezen çok az görüyordun. Bilakis sabah'tan öğlene kadar bir tane çocuk dışarda göremiyordun.
Ama ben vatanımı yine de çok özlemiştim.
Mahalle çocuklarını ve hatta mahallemizin tavuklarını özlemiştim.
Yüreğimin yandığı başka bir şey de Almanya'ya gitmeden önce bir köpeğim vardı . Adı da Tomiydi.
Almanya'ya gitmemiz kesinleşince köpeğim Tomiyi arkadaşlarıma vermek istediysemde kimse almamıştı.
Bende Tomiye ne olduğunu merak edip, mahallemizde aramaya başladım.
Sonunda Çınar Lisesinin aralığında gördüm.
Tomi ,Tomi diye bağırdım. Tomi sesimi duydu ve geriye bana doğru baktı. Ben yanına gittim. Bana öğle bir bakış baktı ki yüreğimi dağladı ve bir daha arkasına bakmadan ilerleyip, gitti.
Çok duygulanıp, üzülmüştüm.
Sayılı günler çabuk geçiyordu ve Almanya'ya geri dönüş zamanı gelmişti.
Tekrar hasretlik başlıyor ve bu sefer vatan hasretliği idi
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!