BEN HİÇ BİZ OLMADIM Kİ!

Onun için eğilmek sanki kendimden vazgeçmek gibi geliyor.

BEN HİÇ BİZ OLMADIM Kİ!

Şimdi için içini yiyor değil mi? Halbuki akşam öyle miydin? El kadar çocukla akşam didişiyordun. Bakma sen onun ettiği koca koca laflara. Yaşadıklarındandır onun büyük lafları. Çocuk nihayetinde. 9 yaşında daha. Ama bu yaşına kadar neler yaşadı sen de biliyorsun. Biliyorsun biliyorsun da unutuyorsun. Belki bir insanın bütün ömründe yaşadığı travmayı yaşadı bu çocuk hem de bebekken. Yapma işte. Tut kendini. Sabırlı ol biraz. Bak şimdi pişmansın değil mi?
Fark etmeden kapıyı çalmıştım bile.
-Hoş geldin! Bu ne hal?
-Pek hoş gelmedim Özümsün. Kavga ettik Sedefle.
-Amann, tamam gel içeriye sana bir çay koyayım. Bir bardak çayın halledemeyeceği bir sorun yok biliyorsun.
Bu halde bile yüzümü güldürmeyi başarmıştı. İşin garibi buna da inandırıyordu insanı. Buraya geldiğinde sanıyorsun ki gerçekten her sorun bir bardak çayla çözülür. Hey Allah’ım. Ne zaman gelsem buraya huzurla dolardı içim. Yuvaydı sanki burası bana. Buradaki aydınlığı görünce dertler küçülürdü sanki. Eskisi gibi görünmezlerdi bana. Gece bile böyledir burası inanır mısınız? Işık değildir çünkü burayı aydınlatan. O’dur.
-Anlat bakalım İpek ne oldu?
-Sabahtan beri düşünüyorum. İçim içimi yedi. El kadar çocukla baş edemiyorum. Hafta sonu çok hasta oldu, bir naz bir naz yoruldum artık. En sonunda bir kaşık şuruptan oldu olanlar. Çok kızgın çok.
-Sen ona kızgın olduğun için olabilir mi acaba?
-Kızarım tabii ilacını içmezse, nasıl iyileşecek, bebek gibi davranıyor.
-Onu demiyorum ben sana.
-E ne diyorsun? Şifreli şifreli konuşma Allah aşkına Özümsün. Anlayamıyorum kafam dolu.
-İstediği şeyleri ver ona.
-Ne istiyor benden de vermiyorum?
-Bak İpek! İstediği şey senin kaçak göçek olmayan, bir şeyler sıkıştırmadığın özgür zamanın. İstediği sensin. Senden başka bir şey istemiyor ki bu çocuk.
-E elimden geleni yapıyorum daha ne yapacağım, tek başımayım sen de biliyorsun. Yetişemiyorum.
-Biliyorum. Ancak bırak direnmeyi artık ne olur! Direnme kızına.
-...........
-Sustun, vermek istemiyorsun ona zamanını değil mi? Onu kendine engel olarak gördüğünü sen de kabul et artık!

-Özümsün lütfen utanıyorum. Anladım anlamasına ama bu çok ağırıma gidiyor ben bir anneyken bunu nasıl düşünebilirim? Çok kızıyorum kendime. Çıkamıyorum bu işin içinden.
-Kendine neden kızıyorsun? Lütfen yapma! Sen bir taraftan kendini bulmaya, anlamaya çalışırken diğer taraftan da onlara düşe kalka annelik yapmaya çalışıyorsun, ben şahidim buna. Bak bana, eğme yüzünü. Utanma benden. Hata yapmak herkesin hakkı da, bir senin mi hakkın değil? Bu kadar sert olma kendine lütfen, mükemmel olamazsın.
-Utanıyorum kendimden, kolunu tuttum sıktım akşam biliyor musun? Ben nasıl anneyim?
Dayanamıyorum artık!
-Tamam yaptığın doğru değil ama sakin ol!
-Olamam, ben yapamam bunu yapmamalıyım. Biliyorsun bizim durumumuzu. Adaletsizlik, haksızlık yaparsam nasıl veririm bunun hesabını Rabbime?
-İpekk! Bak bana kaldır kafanı. Kendine bunu yapmaya hakkın yok. Sadece düşün sen bu sorunu neden yaşıyorsun? Sedef sana hangi konuda ayna tutuyor?
-.................
-Susma konuş benimle! Onunla temel sorunun ne biliyor musun? Ona zamanını vermek istemiyorsun.
-Evet istemiyorum gelme üzerime. Onun için eğilmek sanki kendimden vazgeçmek gibi geliyor.
-Onun için eğilmek öyle mi? Aslında sen kendin için eğiliyorsun farkında mısın? Bak tek olmak istiyorsun. Bir aslan olarak yaratılışın bu, haklısın. Ama böyle gidemezsin. Ebeveyn olmak senin tekamül alanın değil mi?
-Evet Ruhsal Astrolojiden hatırlıyorum. O zaman bunu anlayamamıştım. Zaten ebeveyn olduğumu düşünüyordum ben. Ebeveyn olmak o günkü bilgimle benim için anne olmaktan ibaretti. Ama şimdi anlıyorum ki bu benim sınavım. Ebeveyn olmaya çalışıyorum ama çok zorlanıyorum. Sanki bu bana kendimden vazgeçmek gibi geliyor.
Güldü. Ne güzel gülerdi. Gülüşü bile güven verirdi bana.
-İpek’im canım. Kızından bu kadar şiddetli öfke ve kızgınlık görmenin sebebi sende o öfke ve kızgınlığın ölçüsünde kibir olması. Kızın sana senin aynalığını yapıyor. Onun tepkisi görünüyor. Ya seninki? O senin karşında tepinirken kapıları yumruklarken senin içinde de görmek istemediğin aynı şiddette bir isyan var farkında mısın? İstediğini ona vermen, hem senin için hem onun için iyi olacak aslında biliyorsun bunu. Ama nefsin gözünü kör ediyor.
-Bu nasıl bir sınav?
-Buu ben, en çok ben, hep ben, en önde ben diyen sana, evlatlarını kendi önüne geçirme sınavı. Bunu yaptığında, aslında bunun kendinden vazgeçmek olmadığını sadece biz olman gerektiğini, hayallerine onları da ortak etmen gerektiğini anlayacaksın.
Beni benden iyi tanıyordu. Benim bilmediklerimi bile biliyordu.
-Eğil İpek’im. Bükül. Taviz ver. Bırak geçsinler önüne. Kır içindeki o kibri lütfen. Ulaş tevazuya.

-Geçenlerde ne farkettim biliyor musun? Ona neden kızgın olduğumu anladım. Biliyorsun zor bir çocuk.
-Sen de öylesin.
-Tamam yeni yeni anlıyorum kendimi. Haklısın. Zorlayan ortalığı karıştıran bir çocuk biliyorsun. İçimde ona karşı şunları demek istedim:
Ben seni nerelerden kurtardım? Evlat edindim. Senin yaptığına bak. Ben bunu hak ediyor muyum? Yuvamı karıştırıyorsun, huzurumu bozuyorsun, oğlumu üzüyorsun.
Sonra kendi kendime şaştım kaldım. Ben neler düşünüyorum diye? Ona kızgınlığımın sebebi buymuş.
- Ahh İpek!
- Yaa. Sonra kendime sordum sen mi evlat edindin onu? Kimsin sen? Bu ne hadsizlik? Yaradan nasip etmeseydi, sana vermeseydi kızını alabilir miydin? Hem kim kimi kurtardı düşün bakalım?
- ...............
- Bir şey demedin!
- Çok büyük bir farkındalık olmuş bu sana. Onun sana geçmişindeki taciz travması sonrasında içinde kalmış yaralı çocuğun iyileşmesi adına geldiğini anladın mı en sonunda?
- Ahh anladım ki nasıl anladım hem de.
- Bak üzme kendini. Sen bir taraftan taciz nedeniyle yaralanmış, içindeki çocuğu iyileştirmeye, kendini anlamaya, öğrenmeye, üretmeye bir taraftan da iki çocuğuna maddi manevi bakmaya çalışan bir kadınsın. Biraz fazla gelmiyor musun üzerine? Kendine haksızlık yapma lütfen!
- Haklısın bu konuda. Sen böyle sayınca hepsini, neler yapmaya çalıştığımı anladım. Teşekkür ederim.
- Tevazu İpek tevazu. Öğrenmen gereken şey bu. Bir ve en önde olmak isteyen içindeki sene, biz olmanın güzelliğini öğretmek.
Biz olmak mı? Bu nasıl bir şey? Ben hiç biz olmadım ki! Hiç hissetmedim ki ben bu duyguyu.
Nasıl yapacağım?
Kafamda deli sorularla çıktım kapıdan.
Arkamdan gülümsediğini fark etmedim bile…
İPEK BÖCEĞİ

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!