Aş Sofrası MI? Taş Sofrası Mı?

Yıllardan beri toplumumuzda gözlemlediğimiz bir yanlışı sizlnle paylaşmak istedik. Türk aile geleneğinde genelde yemek yerken konuşulmaz gibi replikler sarf edilse de çocuklarımıza nasihat verme gündemi değerlendirme merkezi olarak sofralar kullanılıyor. Sanki evde başka konuşulacak yer yokmuş gibi.

Aş Sofrası MI? Taş Sofrası Mı?

Aş Sofrası mı? Taş sofrası mı?

Aile sofrası aileyi hizaya çekecek yer midir? Yıllardan beri toplumumuzda gözlemlediğimiz bir yanlışı sizlnle paylaşmak istedik.Türk aile geleneğinde genelde yemek yerken konuşulmaz gibi replikler sarf edilse de çocuklarımıza nasihat verme gündemi değerlendirme merkezi olarak sofralar kullanılıyor. Sanki evde başka konuşulacak yer yokmuş gibi.

Çocuk yanlış mı yaptı, hanıma laf mı söylenecek veya beye memnuniyetsizlikler mi belirtilecek, çocuklardan şikayet mi edilecek, negatif haberlerle dolu haberler mi seyredilecek, birilerinden dert mi yanılacak, dedikodu mu yapılacak, hepsi aile sofraya toplanınca zihnlerde toplanıyor. Yok bizde öyle şey diye kendini kadıranları duyar gibiyim hiç kimse türbinlere oynamasın. Çoğu sofralarda var böyle bir şey.

Toplumun belli kısmında itraf edilmesede bu arzalı durumun hepsi veya bir kısmı bir şekilde yaşanmıştır. Sofralarda dert mi yiyoruz, yemek mi yiyoruz belli değil sonra da aile masalarına büyük akraba, dost yemeklerine çocuklarımız neden iştirak etmek istemiyor diye dert yanıp onları saygısızlıkla suçluyoruz.

Bence genelde ebeveynler olarak birebir çocuğumuzu karşımıza alıp iletişim kuracak kadar ne bilgimiz var, ne de cesaretimiz. O yüzden  aile ve akraba, dost yemeklerinde onları terbiye ettiğimizi zannederek kendimizi çocuğumuzu tenkit ederken bulabiliyoruz. Aslında bu duygu bizim ebeveyn olarak yetersizlik korkumuzla ile ilgili. Atalarından bu şekilde terbiye görüp hizaya getirilmeye çalışılan bizim gibi yetişkin olamamış ergen ebeveynlerin yaptığı bu davranışların alt yazı metni; Ben ailem için de bu kadar güçlü ve otarite sahibiyim görüntüsünü yaratmak belki de ne dersiniz? Bu tavırlarla çocuklarımızın özgüvenini yerle bir ettiğimizin farkında bile değiliz.

Yalnız şu ayrıntıyı hep unutuyoruz ki sel gider kum kalır. Zamanı gelip çocuklarımızın bakımına yardımına ihtiyaç duyduğumuzda travma yaşatılan o çocuk bizim gibi ebeveynlere istese de içten canı gönülden destek çıkamayacak.Ya da geçmeyen ağrılar, kronik hastalıklar olarak çocuğumuzun hayatın da bu yaşatılan  travmalar yer bulacak. Ne diyor Rabbim bana kul hakkıyla gelmeyin çocuklarımızın izzeti nefsine yapılan bu hareketler onun hakkına girmektir.

Anne baba hakkı olduğu kadar, çocuklarında anne babalar üzerinde hakları vardır. Kuş gördüğü kafesi yaparmış biz böyle yanlış yöntemlerle büyütüldük diye bu yanlış yöntemi çocuklarımız üzerinde uygulayarak kendi hayattaki başarısızlıklarımızın, ağlayan çocukluğumuzun gözyaşlarını silemeyiz. İçimizdeki acının sancısını çocuklarımızdan veya gücümüz yetenden çıkarmaya hakkımız yok. Madem kendimizi durduramıyor illa sofrada veya gündelik hayatta birine sataşıyoruz; ya bu konuda bilinçlenecek çalışmalar içinde olacağız yada yaşlanınca yalnız kalmayı göze alacağız.

Allah bize çocuk lütfetti diye hayattaki başarısızlıklarımızın, mutsuzluklarımızın yara bandı olarak sırf gücümüz yetiyor diye çocuğumuzu rencide etmek gibi bir lüksümüz yok.Toplumda neden mide problemleri çok. Yemek yemek al enerjisini temsil eder bizde eğer yemekte sindirilmesi zor konulardan konuşursak böylelikle çocukları hizaya sokmaya çalışırsak tabii ki çocuklar mide problemi yaşar bizde doktor doktor gezer sonra da pişkin pişkin ne oldu bu çocuğa diye sorarız.

Öyle yoook madem o çocuğun dünyaya gelmesine biz aracı olduk aklmızı başımıza toplayacağız kelimeleri ölçüp tartıp ona göre kullanacağız." Ben büyüyüm ben ne dersem o olur " Geçeceğiz bunları. Biz insan içinde çocuğumuza tenkit edici uslupla konuştuğumuzda o çocuk gölgesinde gölgeleneceği bir ağacın arkasını dayıyacağı bir dağın olmadığını hayatta yapayalnız kimsesiz değersiz ve yetersiz olduğunu hissediyor.

Bir insana başka bir insan yanında yaptığın eleştiri veya nasihat o insana yapılmış hakaretten başka bir şey değildir. Şimdi kurbana yatarak " Gece gündüz çocuklarım için çalışıyorum yemeyip yediriyorum içmeyip içiriyorum ne yani iki lafta etmeye hakkımız yok mu"  denildiğini duyar gibiyim. Çocuklarının gururunu incitip hem de bunu ailesi bile olsa 3. Şahısların yanında yapmaya ne hakkımız ne de hukukumuz var.

Keser döner sap döner gün gelir devran döner yeri gelir çocuklar büyür bağımsızlıklarını kazanır bizim karşımıza "Beni şu zamanda şu şekil de çok üzmüştün" diye bir cümle kurarlarsa bunun üzerine biz o yaşlı halimizle bu cümleleri duyduğumuzda hangi duygu durumunda oluruz bence şimdiden bir düşünmeli. Öyle birşey demedim hatırlamıyorum bahaneleriyle kaçamayız, çocuklar kalplerinde yara açan kelimeleri ve onlara yaşatılan duygu durumunu asla unutmuyor.

O yüzden ebeveynler olarak ağızımızdan çıkanı kulağımızın duymasını sağlayıp bilmiyorsak öğrenmeliyiz. Saatlerce amaçsızca boş şeylere bakmaya harcadığımız zamanın yarısını, kendimizi çocuklarımızla, ailemizle iletişimimizi geliştirecek videolar, eğitimler seyretmeye ayırsak bile ailemiz ve kendi geleceğimiz için çok iyi yol katetmiş oluruz..Eeeeee bilmemek ayıp değill öğrenmemek ayıp. Zararın da neresinden dönülse kardır.

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!