Yüzyıl Sonraki Torunuma Mektup- 42
Bu gezegende yüzyıl sonra olmayacağım ancak kendi soyum ve bizden sonraki kuşakların daha rahat yaşayabilmesi için iyiliklerin, güzelliklerin, bolluğun, bereketin olduğu refah düzeyine erişmiş bir dünya olmasını isterdim.
02.02.2022
Ben toplum bilimci aynı zamanda nefes21 akademi öğrencisi Mehtap Özan selam yüzyıl sonrası;
Bu gezegende yüzyıl sonra olmayacağım ancak kendi soyum ve bizden sonraki kuşakların daha rahat yaşayabilmesi için iyiliklerin, güzelliklerin, bolluğun, bereketin olduğu refah düzeyine erişmiş bir dünya olmasını isterdim. Teknolojinin fazlasıyla ileride olduğu yüz yıl sonrasında suç unsuru olan her şeyin kötülüğe geçmeden, zarar vermeden önlenmesi için saniyesinde belirleyen bir cihazın icat edilmesini umardım. Çocukların kaybolmadığı, mafya gibi yapıların barınmadığı, kin, öfke, adam öldürme, yalan dolanın olmadığı, bütün dünyada gelir dağılımının eşit olduğu bir düzenin gelmesini ve bir bütün olan insanlığın tekamül yolculuğunu en güzel şekilde tamamlayabilmesini isterdim.
Bir ay sonra iki yaşına basacak torunum var, torunum doğduğunda ilk aylarda onu dünya yüzünde bir yolda koşar adımlarla ilerlediğini hayal ettim çok hüzünlendim, hayat yolculuğunda iyi şeyler yaşasın, engelleri kolayca aşsın, kötülüklerle karşılaşmasın diye dualar ettim. Ve merhamet duygum tavan yaptı, bizden sonra neler yapacak nelerle karşılaşacak, hem bu dünyada iyilik ve güzellikler görsün hem de diğer dünyada.
Dualarım geneldir yalnızca bir kesim için değil de bütün dünyadaki iyi insanlar içindir. Kötüler de doğru yola kavuşur inşallah. Evrensel düşünüyorum dünya bir bütün ve bizler bütünün birer parçalarıyız, birine bir şey olursa hepimizin canı yanmalıdır, insanlık dış çevreye duyarlı olmayı gerektirir. Bu durumu benim bir sözümle netleştirebilirim “iyi bir ecnebiyi kötü bir Müslümana yeğlerim’’. Hepimizin Yaratanı aynı çünkü. Yüzyıl sonra dünyada olanlar belli bir kişisel gelişime ve farkındalıklarına ulaşmış olmalıdır böylece daha huzurlu bir hayat yaşayıp olaylara bakış açılarıyla mutsuz olmadan çözüme ulaşmış olurlar.
Organik olan her şeyin değerinin bilinmesi gerekiyor, doğal tarımın yapıldığı toprakların yenilendiği ya da dünya kendi kendini yenilesin bir organizma gibi, rahat bırakıldığında yeniler de kendi kendini. Tabiatın ve ağaçların öneminin kavranması şart, hepimiz aynı havayı teneffüs ediyoruz o yüzden ağaçları korumak için daha fazla bu konuda bilinçlenmiş insanların olması gerekiyor. Umarım yüzyıl sonrasında gezegende ağaç bırakırlar çünkü yapay ağaçlar olacakmış bundan sonra doğal ağaçlar gibi havayı temizleyemeyen. İnsanlar için önemli olan öz kaynakların talan edilmesine ve yağmalanmasına izin verilmemelidir. İçtiğimiz sulara zeka geriliği yapan zehir konuluyor. Dünya nüfusuna yetecek kadar yiyecek varken açlıktan kimse ölmemelidir. Beşere zarar veren sistemin bizler ve gelecek için bir an önce bitmesi şart, gdo lu gıdalar, zehirli sular, kirlenmiş topraklar, nükleer santraller, nükleer denemeler, hesler vs. önlendiği taktirde böylece dünya kendini yenilemiş olur bizden sonraki kuşaklar hasta olmadan ilaç sanayi onları sömürmeden rahat bir şekilde tekamüllerine ulaşırlar. Her iki yüz yılda bir uygarlıklar yıkılıp yeniden yapılıyor ve teknoloji ilerliyor ancak teknolojiden daha önemli bir şey var doğal hayat yaşayabilmek. Karıncayı dahi incitmemek gerekir büyük günahlar içinde yer alan insan öldürme diye korkunç bir şey olmamalıdır. Cana sahip çıkılmalıdır. Dünyayı yöneten kapitalist sistem insafa gelmelidir. Dünya yüzünde olan bütün insanların eşit gelir dağılımına ve eşit haklara ihtiyacı vardır, insanlık dışı yaklaşımlar bitmelidir. Üretenleri köleleştirmiş sistem artık önemini kaybetmelidir. Emeğin talan edildiği bir sistem yok edilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği olmalı ve kadınlar hak ettiği yerde olmalıdır. Bütün bunlar yolunda gitmediği taktirde huzur gelmeyecektir bu gezegene. Çocuklar okul adı altında hapishanelere konuluyor ve sistem üzerlerine zorla empoze ediliyor, hiçbir olumlu sonuç vermeyen çarpık bir eğitim yapısı yerine yeteneklerin keşfedildiği bu yönde düzenlemelerin getirildiği eğitim kurumlarının acilen yapılması gereklidir, o zaman toplumların ilerlemesi çok daha kolay olacaktır. Okul kantinlerinde sağlığa zararlı endüstriyel ürünlere yasak getirilmelidir, bilhassa beyaz zehir denen şekerin çocuklara verilmesi gerektiğini düşünen kültürlerin anlayışının değişmesi toplum sağlığı için önemlidir. Okulda satılan sağlığı olumsuz etkileyen yiyeceklerin genelde küçük yaşta şeker ve haşimato hastalıkları yaptığını biliyoruz. Laboratuvar ortamında virüs üretenler aynı zamanda bunların ilacını piyasaya salan yine kendileridir aynı kaynaktır. Bağışıklığı düşüren sıvıları yayan yine dünya nüfusunu azaltmaya çalışanların kurguladıklarıdır. Bedene kasten yapılan virüsler tıpkı bilgi sayar virüsü gibi sistemi bozuyor. Öte yandan insanlığa hizmet eden fikirler ve buluşlar icat eden bilim insanları ortadan kaldırılıyor. Biyolojik ve sıcak savaşların olduğu, insanların vatanından olduğu, algıların sinsice yönetildiği, yiyecek ve içeceklerle sağlığımızın olumsuz yönde etkilendiği, havanın kirletildiği, insan ve dünya organizmasının kasten tahribatının yaşandığı ve bütün bunların düzeltilmesi yoluna gidilmediğinde dünya ilkel bir uygarlık olarak kalacaktır. Özgür iradeye dokunulmayan fikir hürriyetlerinin olduğu muazzam bilgilerin akışının olduğu bir yerde yaşamak daha aydınlıktır. Yaşamak istediğimiz çağı biz seçerek geliyormuşuz o yüzden doğduğumuz yıllara özlem duyarız.
Kendi ülkem Türkiye için ise; insanların hayatını kolaylaştıran bir takım kurallara uyulması gerektiğini düşünüyorum. İnsana saygı ile daha rahat ve huzurlu yaşayabilirler. Normalleştirilmiş kötülüklerin olduğu, etik değerlerin önemini kaybettiği normalde her zaman olması gereken erdemin sıra dışı algılanması gibi toplumun değer yargılarının olumsuz yönde değişime uğraması şimdi ve gelecek için insan ilişkileri anlamında tehtit edici. Ülkemiz iki neden yüzünden ilerleyemiyor; birincisi ezber eğitim sistemi ikincisi ezber dini öğretiler. İnsan gelişiminde önemli bir rolü olan bu iki unsurun en kısa zamanda düzeltilmesiyle insana saygılı, doğaya saygılı, doğru dürüst, vatansever, üretken, bilinçli bir toplum oluşur. Ben şehit torunuyum atalarımın ruhunu taşıyorum, atalarım balkanlar bu topraklara dahilken orayı Türkleştirmek için Karaman’dan gitmişler tekrar mübadele yıllarında Gaziantep’ e yerleşmişler baba tarafı. Babamın babası Antep harbi şehiti, rahmetlik babaannem şehit maaşı alırdı. Babamın anlattığına göre babaannem yılın dokuz ayı oruç tutarmış ibadetli biriymiş doksan yaşında ben altı yaşındayken vefat etmiş. Atalarımın hepsine hakkımı helal ettim, annemin anne ve babası Malatyalılar onlara yaşlı oldukları için çok yardım ettim şehirden ayrılana kadar. Anneannem şifacı oturdukları yerde hasta olanlar anneanneme gelirdi yaptığı merhemleri gelenlere verirdi, çok akıllı bilge bir kadındı annem gibi. Dedem ise hali vakti yerinde, fazlasıyla ibadetli, hayır hasanet yapan, kızınca ağzından çıkan tek kelime Allah yardım etsindi. Anne ve babam da çalışan, üreten, yakınlarına çevresine maddi manevi yardımcı insanlardı. Atalarım bana örnek teşkil ediyor. Aynı zamanda Atamız babamız olan Mustafa Kemal Atatürk bir ebeveyn gibi evimizi yaptı, bu topraklarda özgürce ve insanca yaşamamız için hiçbir devirde geçerliliğini kaybetmeyen ilkelerini bıraktı. Bizler bu ilkelere ve birbirimize sahip çıkarsak hiçbir dünya devleti bize bir şey yapamaz fakat önce kendimiz birbirimizi etnik yapımızla kabul edip saygı gösterip barış içinde yaşarsak elbette. On iki Eylül’de iki farklı partiden olanlar aynı hapishaneye düşüyor konuşmaya başladıklarında aslında fikirlerinin birebir olduğunu görüyorlar ortak vatan sevgisini görüyorlar o zaman bu kavga neden? Bizler kendi değerlerimizle barış içinde yaşamadıkça bu kez bizlere ceza başka milletler getirilir ülkemize mülteciler gibi. Önce kendimize, daha sonra bizi biz yapan ortak anılarımızı oluşturan miraslarımıza sahip çıktıkça milli ruhumuzu kimse zedeleyemez.
Mehtap Özan
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!