Vesvese Sözlüğü 32- İçimizdeki Pırlanta
Kendini ifade etmek kimliğin ve kişiliğin gelişimi açısından çok önemlidir. Birey kendisini özgürce ifade edebileceğini hissettiğinde, ilgi alanlarını ve güçlü yönlerini de farkedip, geliştirmeye başlar...
Ayşe, 27 yaşlarında pırıl pırıl hayalleri olan bir genç kızdı. Ancak tüm duygularını içinde yaşıyordu. Karşısındaki insanların sanki ellerinde bir dedektör varmışçasına, onun ruh halini anlayıp, ona göre davranmalarını istiyordu. Ayşe bir süre sonra geleceği için oldukça önemli olan bir projede, tercümanlık yapmaya başladı. Ancak duygularını o kadar çok içinde yaşıyordu, kendini ifade etmekten o kadar çok korkuyordu ki, bir müddet sonra iş arkadaşları ve amirleri ile iletişim problemi yaşar oldu. Zaten yoğun olan işleri onu çok yoruyor, ayrıca kendisini ifade edememekten kaynaklanan iletişim problemleriyle de kendisini değersiz ve önemsiz hissediyordu. Yaşadığı sorunlar, artık sağlığını etkilediği için her şeyi unutuyor, geceleri de rahat bir uyku uyuyamıyordu. Ailesiyle farklı şehirlerde yaşıyor oluşu, onu içinden çıkılmaz bir ruh haline sürükledi.
Bir gün yoğun geçen tercümanlık saatleri sonrasında, mola verdiklerinde, iş arkadaşları Ayşe’yi de yanlarına davet edip, sohbet etmeye başladılar. Onlar da Ayşe’nin bu durumuna çok üzülüyor, yaşanan gerginliklerden dolayı rahatsız oldukları için bu durumun artık son bulmasını istiyorlardı. Sohbet esnasında konu konuyu açtı ve Ayşe’nin konuşmamasına, kendini dışlayıp duygu ve düşüncelerini ifade edememesine, kendisi ile alakası olmayan bir durumu kendi üzerine alarak yorumlamasına geldi. Ayşe de bu durumdan rahatsız olmuş olmalı ki, o da dayanamayarak anlatmaya başladı. Çocukluğundan itibaren baskıyla büyüdüğünü, ne zaman duygu ve düşüncelerini anlatmaya çalışsa bir şekilde susturulduğunu, annesinin de kendisini ifade edemeyen bir kişi olduğunu ve bu yaşadığı durumdan, yalnızlığından çok rahatsız olup üzüldüğünü, artık değişmek istediğini gözyaşları içinde anlattı. Arkadaşları da Ayşe’nin bu durumuna çok üzüldüler ve ona bu durumu beraberce aşabileceklerini, ancak bunun için önce kendisine inanması gerektiğini anlattılar. Zamanla Ayşe’nin duygu ve düşüncelerini ifade etme çalışmaları, küçük adımlardan büyük hareketlere dönüştü ve o artık sadece kendi düşüncelerini dile getirmiyor, çalışmakta olduğu projenin sözcülüğünü de üstlendiği için ihtiyaç sahiplerinin de sesi olarak konuşuyordu. O artık kendini sağlıklı bir şekilde ifade eden başarılı bir iş kadını.
Dünya ile iletişimimiz anne karnında başlamaktadır. Annemiz bize hamileyken yazgımız yazılmaya, doğduktan sonra 0-7 yaş aralığında da yaşam yolumuzun temel taşları örülmeye başlar.Anne babamızın ruh hali tıpkı DNA aktarımı gibi bize yansır. Eğer huzurlu, birbirine saygılı, neşeli bir ailede dünyaya geldiysek, doğduğumuz andan itibaren bizde o güzel havayı yavaş yavaş yansıtmaya başlarız. Ancak huzursuz, problemli bir ailede dünyaya geldiysek, uyku düzeninden ruh haline ve beslenmemize kadar olumsuz etkileniriz. Doğumdan sonra ilk üç ayda ise anne ile kurulan göz teması, bireyin özgüven temellerinin sağlam atılmasına yardımcı olur. Çocuklar 3-4 yaşlarında dillerinin de çözülmeye başlamasıyla merak etmeye, araştırıp öğrenmeye başlarlar. Bunun için de bol bol “Anne bu ne? Baba bu ne işe yarıyor? Ben yapayım mı?” sorularıyla başlayıp ucu bucağı olmayan sorular sorarlar. Haklıdırlar, çünkü doğal olarak merak ediyor ve öğrenmek istiyorlar. Başlarda cevap verilen sorular zamanla anne babanın işleri, zamansızlık nedeniyle geçiştirilmeye kimi zaman da “Sen anlamazsın. Sen çocuksun. Sus bakayım.” gibi söylemlere varır. Bazen de çocuk sırf sussun diye, eline telefon ya da tablet verilerek oyalanması sağlanır. Zaman geçtikçe o meraklı çocuk susar, içine kapanmaya başlar ve birkaç olumsuz durumdan sonra da kimsenin gözüne batmamak adına duygu ve düşüncelerini içinde yaşar hale gelir.
Okul hayatında da olumsuz durumla karşılaşır ya da başka çocuklarla kıyaslama yapılırsa o cıvıl cıvıl çocuk hata yapma, yanlış anlaşılma korkusuyla bir köşeye çekilir ve unutulur gider. Ailesi içinde kendisini ifade edemeyen birey sosyal ve iş hayatında kendini daha da kapana kısılmış hisseder.
Yaşadığımız durumlarla zaman zaman kendimizden uzaklaşır, kendimizi tanıyamaz, ne istediğimizi bilemez, ifade edemez hale gelebiliriz. Yaşanan bu durum hayat kalitesini olumsuz olarak etkilemektedir. Burada önemli olan kendimizi ifade etme durumunun ne ölçüde sekteye uğradığını anlamamızdır. Gerektiğinde “ben” demekten, “hayır” demekten çekinmemeli, açık ve net olarak duygular düşünceler dile getirilmelidir. İstekler, duygu ve düşünceler dile getirilmelidir ki yanlış anlaşılmaların ve iletişim problemlerinin de önüne geçilebilsin.
Kendini ifade etmek kimliğin ve kişiliğin gelişimi açısından çok önemlidir. Birey kendisini özgürce ifade edebileceğini hissettiğinde, ilgi alanlarını ve güçlü yönlerini de farkedip, geliştirmeye başlar. Bir sanat dalı ya da sporla ilgilenmek bunun için çok uygundur. İlgi duyduğu bir alanda düzenli olarak emek veren kişi “başarı” ve “tatmin” duygularıyla kendini ifade ediş şeklini geliştirmeye başlar. Böylece özgüven ve özsaygı kazanan bireyin kişiliği de ışıldamaya başlayacak, kendini daha rahat ifade eder hale gelecektir.
Hatırlamak gerek ki; Dünya tek renkten ibaret bir yer değil, farklı renklerle bezeli olduğu için bu kadar güzel. Onun için biz de dünyadaki farklı bir renk ve Allah’ın yarattığı bir varlık olarak çok özeliz. Yeter ki kendimizi fark edip, içimizdeki pırlantayı açığa çıkartabilelim.
YAZAR: ELİF GÖKCÜ
Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için
https://nefes21.com/profil/elif-gokcu
Yazar'ın sosyal medya hesabı
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!