Vesvese Sözlüğü 17- Kayıplar Kazanç Mıdır?

Daha iyisini kazanmak için kaybetmek gerekir bazen. Rabbim yeni bir yol açıyordur senden habersiz. Sen felaket zannedersin altından hayır çıkar. Senin sabrını deniyordur, çabanı görmek istiyordur, dualarla senin sesini duymak istiyordur da almıştır elinden...

Vesvese Sözlüğü 17- Kayıplar Kazanç Mıdır?

Kayıp kelimesi bizi en çok tedirgin eden, duymak istemediğimiz kelimelerden biridir.  Kalpte bıraktığı duygu ağır gelir kişiye. Yaşamımız boyunca emek verdiğimiz, sahip olduğumuz değerleri hiçbir şekilde kaybetmek istemeyiz. Nefsimiz nedeniyle çoğu zaman bu dünyaya odaklı yaşıyor ve yaşamı sadece bu dünyadan ibaret sanıyoruz. Bütün kazançları da bu dünya için istiyoruz. Kayıplarımızdan kaynaklanan hüzünlerimizi de sanki sonsuza kadar sürecek zannediyoruz. Kurduğumuz düzen içinde yaşarken içimizdeki davetsiz misafir,  bu durumdan kendine vazife çıkarıp başlıyor konuşmaya:”Ya annen- baban seni bırakırsa, eşin seni terk ederse, çocuklarının başına kötü bir şey gelirse, evin yıkılırsa, işin batarsa, komşuların seni yanlış anlarsa, arkadaşların sana küserse...” gibi onlarca korku sıralıyor kalbinde.

 

Şöyle der Ömer Hayyam dizelerinde dünya için:

Arkadaş dünya için boş yere üzülme

Şu hurda dünya için gereksiz yere üzülme

Var olan zaten geçti, yok da ortada yok

Şen ol da var için, yok için üzülme.

 

 Ruhumuz, bu şiirdeki kadar basit bakamıyor maalesef kayıplara. Kendini mutlu eden şeyleri kaybetmek istemiyor insan, şu üç günlük dünyada bütün çabası da kaybetmemek için.  Vefat eden bir yakınımız için ağlarken bile onun için mi ağlıyoruz gerçekten? Yoksa yitirdiğimiz kişiyi özleyeceğiz, onunla oturup konuşamayacağız, gezemeyeceğiz diye kendimize mi ağlıyoruz aslında? Gözyaşları kimin için?

 

Sahip olduğumuzu zannettiğimiz şeyleri kaybedince anlıyoruz, hiçbir zaman asıl sahibi olmadığımızı. Emanetçiyiz sadece bir süre kullanıp gideceğiz.

 

  Bir üstada sorarlar:

” Efendim her şeyimizi kaybettik, ne yapacağız? diye.

  O da:”Çay koyun, yeniden başlayacağız.” demiş.

 

Ne güzel bir dinginlik ve tevekkül. Daha iyisini kazanmak için kaybetmek gerekir bazen. Rabbim yeni bir yol açıyordur senden habersiz. Sen felaket zannedersin altından hayır çıkar. Senin sabrını deniyordur, çabanı görmek istiyordur, dualarla senin sesini duymak istiyordur da almıştır elinden. Hani çocukluğumuzda kırık bir oyuncakla oynarken annemiz elimizden alır ve çöpe atar. İşlevini yitirmiştir, işimize yaramayacaktır çünkü. Ağlarız, bir müddet üzülürüz. Sonra dayanamaz annemiz yeni ve daha güzel bir oyuncak alır bize. Rabbimin lütuflarını böyle görmek lazım, bize daha güzelini vermek için alıyordur.

 

Bir alime sormuşlar:” Bir daha dünyaya gelseniz ne yapmak isterdiniz?” “ İkincisi yok.” demiş alim. Evet, bize bir kere şans verildi. İkincisi yok. Nefes aldığımız müddetçe düşüp tekrar kalkacağız. Tekrar düşecek yine kalkacak ama bu defa koşacağız. Kaybedip tekrar kazanacağız. Ve bütün bunlara imtihan diyeceğiz. Kalbimizi yoklayacağız sonra. Asıl kayıplar orada çünkü.

 

İmanımızı kaybetmeyelim.

Dünya imtihanını kaybetmeyelim.

Allah ve peygamber sevgisini kaybetmeyelim.

Bu dünya adına olan kayıplarımız sonsuz hayatımızdaki kazançlarımızdır belki. Kaybettiğimizi zannederken kazanıyoruzdur bilmeden.

 

Bireysel kayıplarımızdan başka insanlık olarak da çok güzelliklerimizi yitirdik. Ülkelerin çıkar çatışmaları, en güçlü benim kavgaları yayıldı yeryüzünde. Nasıl gelişmiş olduğunu gösterebilmek için merhametini yitirdi lider dediklerimiz. İnsanlığı öldürdük insanlık olarak. Peygamberimizin (SAV) hadisinde belirttiği gibi, bir ağaç gölgesinde gölgelenir gibi geçip gidecektik şu dünyadan. Bu nedenle önemli olan maddi kayıplar değil.Çünkü maddi varlıklarımızı götüremiyoruz mezara. Ama kalbimiz bizimle sonsuza dek. Kalbimizdeki merhameti yitirmeyelim, yaşama sevincimizi, insan-hayvan-doğa sevgimizi kaybetmeyelim. Ruhumuzu, kendimizi, şerefimizi ve kulluk bilincimizi yitirmeden yaşamak için çabalayalım.

 

Kayıp ve sabır denince Hz. Eyüp (a.s) gelir insanların aklına. Evini, malını, çocuklarını ve sağlığını kaybetmişti. Hz. Eyüp için kayıp değildi bunlar. Kaybettiklerinin yasını bile tutmamış, yerine yenisini dilememişti Rabbinden. Ta ki dilinden düşürmediği zikrini yitirmeye başlayınca sağlık istemişti Yaradan’dan. Bizler yanlış mı anlıyorduk acaba kaybetmeyi? Kulluk görevini yerine getirmek için geldiysek dünyaya önce kulluğumuzu yitirmeyelim. Kulluk yolundan bizi saptıracak olan eşya, malk- mülk, makam-mevki bir kayıp değil o zaman. Fakat biz anlayamıyoruz, göremiyoruz... Sonsuz mutluluk, sınırsız imkanlar istiyoruz şu sonsuz olmayan dünyada.

Eğer yazgımızda kaybetme olacaksa bütün kayıplarımız bu dünya adına olsun. İçimizi incitecek her türlü korkudan sığınalım Allah’a:

“Allahım, senin emanetlerini sana emanet ediyorum. Sen onları zırhınla koru.  Beni yoran derin düşüncelerden beni kurtar. Sen engin merhamet sahibisin.”

 

 

 

YAZAR:  Rahime CANSIZ

Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için:

https://nefes21.com/profil/rahime-cansiz

Yazar'ın sosyal medya hesabı:

https://instagram.com/rahime.cansz?igshid=9nj9d0xyz64q

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!