Acıdan Besleniyor Olmayasın?
Kimimiz takılmış plak gibi “kadersizim” diye bir türkü tutturmuş. Geçmişte tekrar tekrar aynı anların içinde boğulup duruyor. Kendi kararan içinin enerjisini sağa sola saçıyor. Geçmişe can verip bugünü ziyan ediyor.
Hayat seçimlerden ibaret! Artık ezberleri bozuyoruz. “Ne yapayım benim de kaderim böyleymiş” diyerek boyun bükmeyi bırakıyoruz.
Hayat kısa deriz. Hayat kısa değmez şu dertlere…
Elbette değmez. Ömür denilen kısacık zaman dilimine sığdırdığımız anları düşünecek olursak en çok acı ve hüzünleri hatırlıyoruz. Bilinçaltımızdaki o masum çocuk her derdi nasılda büyütmüş! Geçmişe yolculuk yaptığımızda hep acılar çıkar karşımıza. Ne çok seviyoruz acıyı…
Sevinçlerimiz, en güzel anlarımız ise hafızamızın köşeciklerine saklanmış. Acıların ağırlığından ortaya çıkmaya korkuyorlar.
Çoğumuz bu durumdan besleniyor farkında olmadan bundan zevk alıyoruz.
Sürekli geçmişe gidip yüzlerce mutluluğun içinden acılı bir anı çekip çıkarmak! Ona can verircesine tekrar tekrar konuşup ağlamak! Acıya tutunmak! Farkında olmadan kendini kurban rolüne sokup çevremizdeki insanlardan şefkat beklemek!
Kimimiz takılmış plak gibi “kadersizim” diye bir türkü tutturmuş. Geçmişte tekrar tekrar aynı anların içinde boğulup duruyor. Kendi kararan içinin enerjisini sağa sola saçıyor. Geçmişe can verip bugünü ziyan ediyor.
Biraz düşünmenizi istiyorum burayı. Kendinize bakmanızı. Geçmişe dair en çok nereleri konuşup anlattığınızı…
Ah can parçam geçip giden yüzlerce belki milyonlarca güzel anları neden ziyan edersin. Hiç mi güzel şey olmadı kaderinde. Hiç mi yüzün gülmedi.
Bu durum bize atalardan akıp gelen bir enerji de olabilir. Aile fertleri ve akrabalar arasındaki muhabbetten bunu çok rahat anlayabilirsiniz. Çocukluğunuzdan bu yana hep aynı acı hikâyelerle büyüdüyseniz geçmiş olsun. Aman dikkat edin sizde acılarını seven, arabesk bir hayat yaşıyor olabilirsiniz.
Nasıl kurtulalım bu halden?
Sevgili Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlar;
"Kendinizden aşağı olana bakın; sizden daha üstün olana bakmayın, çünkü bu (türlü hareket) Allah'ın size olan nimetini inkar etmemeniz için daha doğrudur" buyurdular.»*
Ne kadar da doğru… Oysa yıllardır yatağa bağımlı yaşamaya çalışanlar var. Bir tas çorbayı bile içemeyenler var. Gözleri görmeyenler var. Konuşamayanlar var. Onlardan çoğu senin kadar karamsar değil?
Şimdi karar ver. Sürekli geçmişteki acılarını anlatan sıkıcı bir insan mı; yoksa anı yaşayan neşeli huzur dolu bir insan mı olmak istersin?
Elbette neşeli olmak dediğini duyar gibiyim. Hadi o zaman üç/beş defa derin nefes al ve yavaşça ver. Her nefes verişte gevşediğini hisset. İyice gevşediğinde ellerini ısıt, sağ elini kalbinin üzerine koy. Göğsünü ovarak söyle;
“Beynimin içinde dönüp dolaşan vesveselerden Allah’a sığınıyorum. Şuandan itibaren acıya tutunmayı bırakıyorum. Artık geçmişte yaşamayı bırakıyorum. Her ne yaşadıysam kabul ediyorum. Evet çok canım acıdı kabul ediyorum. Ama artık bu duygu bana zarar veriyor. Bana zarar veren duygu ve düşüncelerimin kendi iyiliğim ve soyumun geleceği için sevgiye dönüşmesine niyet ediyorum. Kendimi geçmişe rağmen seviyorum, kendimi geçmişte yaşadıklarıma rağmen onaylıyorum, kendimi geçmişteki her halimle kabul ediyorum. Ben değerliyim.”
Kader sana yol ayrımlarını verir.
Karar sana aittir.
Elini kolunu sallayana kader ne yapsın.
Verimli bir toprağa tohum atmadan, sulamadan, toprağı temizleyip havalandırmadan ürün bekleyebilir misin? Hareket etmeden bekleyiş içinde olup sonucu da kadere bağlamak boş bir avuntu değil de ne?
O halde her sabahA“Bundan sonra mutlu, huzurlu, cıvıl cıvıl kendime ve insanlara faydalı bir hayat yaşamam için neler mümkün?” diye sor.
Gülay Okuyucu
_________________________________
*Buhari,Müslim
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!