Yüzyıl Sonraki Torunuma Mektup-32
Sizler için Canım Allah’ımdan duam ve niyetim; Gelecek nesillerimizin hayatlarını, Rahmetinle, lütfunla, merhametinle, kolaylıkla, maddi manevi bolluk bereketinle ile imtihansız imtihanlı olsun, Sevgisiyle korusun, Aşk olsun
Yüzyıl önceye baktığımda Türkiye Kurtuluş Savaşı'nı yeni kazanmış, sömürgeden yeni kurtulmuş, yoklukla, savaşla, acıyla, açlıkla ve inançla sınanmış.
Sanırım o günleri yaşayanlar bu günü hayal bile edemezlerdi.
Sadece Annemden dinlediğim; Büyük babaannemizin gün gelecek insanları kutudan seyredeceksiniz sözü.
Bu gün yüzyıl sonrasına mektup yazmaya niyet ediyorum.
Hayal bile edemeyeceğim şekilde ütopik geliyor. Teknoloji çok ilerlemiş olabilir, uçan arabalar, tablet yemekler, ya da uzayda yaşam, ya da tam tersi yakılmış yıkılmış şehirler, insanlar hayatlarına devam edebilmek için saklanmak zorunda kalabilir.
Hangi asırda olursak olalım insan hep aynı insan olacak.
Tarihi okuduğumda ve tarihi yerlere gittiğimde aynı soruyu soruyorum, neyi paylaşamıyoruz?
Göbeklitepe, Pompai, Efes, Piramitler, ve daha pek çok yer…
Veya ege kıyılarında savaşların çokça yaşandığı kasabaların sokaklarında yürüyorsanız acıyı hissedebilirsiniz
Dini mi? Parayı mı? Gücü mü? Neyi paylaşamıyoruz.
Ayvalık’ta bir camii ve kilise sırt sırta çok uzun yıllardır aynı bahçeyi paylaşabiliyorken biz insanlar neyi paylaşamıyoruz? Neden iletişim kuramıyoruz?
Kendimizle konuşmayı ve kendimizi anlamayı bilmediğimiz için olabilir mi?
Aslında düşünmüyorsak varız!...
Her şeyi yaratan yüce yaratıcı Allah’a teslim olmak.
Canım Allah’ım evrendeki her detayı en ince ayrıntısına kadar planlamış ve muhteşem bir senaryo yazmış, yarattığı her zerre bu senaryonun içerisinde varoluştan bu güne rolünü oynuyor ve O istediği müddetçe oynamaya devam edecek.
Biz insanlar özgür irademizin olduğunu sanarak, her şeye kendimizin karar verdiğini, her şeyi bizim yönetebileceğimizi, gücün bizde olduğunu düşünüyoruz. Oysa ki Canım Allah’ım istemeseydi parmağımızı bile oynatamazdık. Aslında başka hiçbir türlüsü olamayacak şekilde bizler bu gün ne yaşıyorsak o olacaktı. Yani ben 06.02.2022 de saat 04:19 da uyku tutmadığından bilgisayarımım başına oturup ödevim olan bu mektubu yazacaktım. Yaşam planımda mevcuttu. Yazacaklarımda mevcuttu.
2020 Mart ayında Türkiye’de tüm işyerleri, okullar Pandemi’den (salgın hastalık) dolayı kapatıldığında yani yaşam kimilerine göre durduğunda, Allah’a şükür edenlerden oldum. Günümün büyük bir bölümünü çalışarak geçirdiğim ve Bodrum da yaşadığım için almak istediğim eğitimlerin hemen hemen hiçbirine ulaşma şansım olmamıştı. Ve yapmak istediğim pek çok şeyi yapamamıştım. Pandemi ile birlikte evde yaşamayı ve evden çalışmayı öğrenip, eğitimlere Zoom üzerinden katılma şansım oldu. Ve gerçekten niyet ettiğim gibi üretmek ve fayda sağlamak için planlandığı üzere yaşamaya devam ediyorum. Bu mektup bu yolculuğumun ürünü ve hediyesidir.
Aldığımız her nefesin sayılı ve bize emanet olduğu bir alem de yaşıyoruz. Biz bir dakika veya bir gün sonra ne yaşayacağımızı bilemeyiz. Canım Allah’ım bilir. Bizim bildiğimiz yaşayacağımız her şeyin Yüce Allah katında belli olduğudur. Ve yapmamız gereken bu bilinç ve farkındalıkla, elimizden gelenin en iyisini yapma çabamızdır. Aldığımız her nefese, yarattığı her zerreye, olana, olmayana şükür etmektir. Elimizden gelenin en iyisini yapar, Anda yaşar ve Yaratana teslim oluruz.
Hiçbir insana kızmak, küfür etmek, hakkında konuşmak, eleştirmek, suçlamak gibi bir hakkımız yoktur. Kızdığımız o insan değil Allah’tır. Çünkü bizi Allah yarattı. Canım Allah’ımın yarattığı her zerreyi yaratandan ötürü sever ve sayarız.
Ve ben, Benim benimle olan ilişkim. Canım Allah’ımın yarattığı ben kuluna, yani kendime saygı gösteririm, Yarattığı şekilde olduğu gibi kabul eder ve severim. Kendi hakkıma girmem başkalarının da hakkına girmeyeceğim gibi. Ego veya Nefsimle dengemi kurarak yaşama devam ederim. Kendimle ve tüm evrenle denge ve uyum içinde yaşarım.
Gençler, Allah’ın bizim yaptığımız hiçbir şeye ihtiyacı yok ne ibadetimize ne de yaptığımız herhangi bir şeye…
Bizim Allah’a ihtiyacımız var. Fıtratımızda inanmak var. Neye nasıl ve ne şekilde inandığımız o kadar önemli ki. Kendi kendimize kavga etmenin, susturamadığımız iç seslerimizin ki çoğu zaman bizi vesvese ile depresyona sokabilir ve kendimizi kötü hissetmemizi sağlayabilir, bize bir faydası yok. Zamanımızda moda olan kişisel gelişim ilerde ne olur bilemem. Tek bildiğim, canım Allah’ımı çok sevdiğim. Ve bu sevginin beni adam ettiği.
Derki canım Allah’ım “bana bir adım gelene ben on bin adım gelirim”
O zaman sizler de bu aşkı yaşamaya çalışın, bu aşkı kalemlerde kağıtlarda bulamazsınız. Sadece içinizde bulabilirsiniz. İçinizdeki vicdanınızın sesinde, İşte O ses canım Allah’ım ile bağlantımızdır.
Beyninizi, zihninizi, düşüncelerinizi susturup bu sese kulak verin. İşte bu nedenle düşünmüyorsak varızJ
Düşünmüyorsanız, ağaca bakıp Allah dersiniz, asfalta bakıp Allah dersiniz, nereye bakarsanız Canım Allah’ımı görür gülümser ve mutlu olursunuz. Yaşadığınız her andan öğrenmeyi seçersiniz, her anı üreterek ve faydalı geçirirsiniz, gülümsemenin ne büyük bir nimet olduğunu, kendinize ve birbirinize gülümserken verdiğiniz enerjinin kendinize bütüne faydasını bir bilseniz
İnsanları en çok üzen bir yakınını kaybetmektir. Ölüm haberi aldığınızda üzülürsünüz, ağlarsınız ama bunun bir yok oluş değil bir geçiş olduğunu bildiğinizden şükür edersiniz.
Yazacak çok şey var, ne yazarsam yazayım ne söylersem söyleyeyim, yaşayarak öğreneceksiniz ve farkındalığınız artarak bilinç seviyeniz yükselecek.
Sizler için canım Allah’ımdan duam ve niyetim;
Gelecek nesillerimizin hayatlarını;
Rahmetinle, lütfunla, merhametinle, kolaylıkla, maddi manevi bolluk bereketinle ile imtihansız imtihanlı olsun,
Sevgisiyle korusun,
Aşk olsun
Yıldız ÜÇLER
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!