Yüz Yıl Sonraki Torunuma Mektup - 2

...Bugün atacağım bir adım affedeceğim bir can ve dokunacağım bir hayat sizlere kelebek etkisiyle yansıyacak. O yüzden adımlarımı bunu bilerek atmaya niyet ediyorum. Sizin ektiğiniz bir tohum da yarını gölgelendirecek. Bana ne yararı var demeden umut tohumları ekin. Ekin ve aşk ile sulayın.

Yüz Yıl Sonraki Torunuma Mektup - 2

Merhaba sevgili torunum;

Sana 2021 yılından sesleniyorum. Bundan iki yüz yıl önce şuan olanları idrak edemiyorduk. Hayaller kuruluyordu, şimdi bize küçük gelen hayaller. Uzaktaki insanların birbirleriyle haberleşebilecekleri hayali, uçma hayali, iletişim, tıp alanındaki gelişmeler organ nakli. Çoğu insan için ütopik hatta çılgınca gelen bu hayaller bizim için ne kadar basit şuan. Görüntünün yansıması yani televizyon ise dinler tarafından bile aforoz edilen bir düşünce kalıbıymış 100 yıl önce ülkemizde. Ben 100 yıl sonrasındaki torunlarıma bir şey söylemek istediğimde yüz yıl önce neler vardı neler yoktu bize ne öğüt verselerdi daha iyi olurdu bunu düşündüm önce. Ve anladım ki her şey bir hayalle başladı.

Şu an yaşadığım yıldan,100 yıl önce atalarımız büyük savaşlar yaşamışlar. Bu savaşlar esnasında umutsuzluğun diz boyu olduğu zamanlar, açlık sefalet ölüm kol geziyorken birileri inanmış, hayal kurmuş. Savaş hastalık ve sefalet tüm dünyada yayılırken haydi demiş birileri. İstiklal marşında bize korkma diye öğüt vermiş Mehmet Akif Ersoy. Demek ki korkutulacağımızı düşünmüş. Bilmiş. Bende 100 yıl sonraki torunlarıma diyorum ki; korkmayın! Bizi çok korkutuyorlar. Hastalıkla, savaşla, açlıkla, yoksullukla, kıtlıkla.

Korkmayın. Allah rızka kefil. Siz değerlerinize sahip çıkın gerisi kolaylıkla yolunu bulacak. Çünkü kendilerini büyük güç zannedenlerin bir planı varsa Allah’ında bir planı var. Ve Allah ezeli ve ebedi olduğu için tuzak kuranlardan haberdar. O halde korkma. Sadece değerlerine sahip çık. Ekmeğe, suya, hayallerine tarıma ve üretime sahip çık. Çünkü insanlar korkutularak esir ediliyor ve yönetiliyor. Ve unutma bazen kuşlar, filleri yener.

Birde insanlar tembelleştirilip yönetiliyor ve yönlendirilebiliyor. Bağımlı hale getirilen ruh prangasız esir oluyor.  O halde bizim ve torunlarımızın dikkat etmesi gereken ikinci şeyde bağımlılık. Ne kadar çok şeyin bağımlısıysak o kadar esiriz. Alışkanlıklarınızı siz yönetin, alışkanlıklarınız sizi yönetmesin. Vazgeçemeyeceğinizi sandığınız her ne var ise bakın sizden 100 yıl önce bu var mıydı? Büyük ihtimalle ne öyle bir bağımlılık ne öyle bir ihtiyaç vardı. O halde sizde mecbur olmaya bilirsiniz. Yedikleriniz içtikleriniz seyahatleriniz ve alışverişlerinizi bunlara dikkat ederek yaparsanız çağınızın size getirdiği tuzaklara düşmemiş olursunuz.

Bundan 200 yıl önce insanlar araç olarak hayvanları kullanırlarken artık insanlar bir yere arabayla bile gitmeye üşenir oldular. Uçakla gidip zamanın önüne geçme derdinler ama hiçbir şeye zamanı yetiremiyorlar. İmkânınız her ne olursa olsun. Bir yerlere yürüyerek toplu taşımayla arabayla gitmekten vazgeçmeyin. Çünkü yolculukta, gideceğiniz yer kadar önemli. Yolculuk sizi büyütür ve geliştirir. Belki varacağınız yere varmadan amacınıza varırsınız kim bilir. Yemek içinde aynı şartlar geçerli. Şuan dahi kurulan tuzakların içinde hızlı yemek kültürü hâkim.

Atalarımızın saatlerce pişirdikleri yemekleri biz yarım saatte yapıyoruz. Ama aynı tadı maalesef alamıyoruz. Sizde hayatı kolaylaştırmaya çalışırken yeme içme kültürünüzü bozmayın. Sağlıklı ve doğal beslenin ki kendi tabiatınız bozulmasın. Çünkü siz ne yiyorsanız ondan oluşuyorsunuz. Alışverişlerimiz de alışkanlıklarımızın içinde. Bilincimizi bilinçaltımız yönetmekte bilinçaltımızı da reklamlar. O halde alışverişlerimizi yönetemezsek hayatımızın iplerini elinden kaçırabiliriz. Bu büyük tuzakta kaybolmamanız için bütçenizi doğru yönetebilmeniz için aldıklarınıza dikkat edin. Bilinçli zihninizle yönetin ki maddi olarak esir hayatı yaşamayın. Bu sizin en değerli varlığınız özgürlüğünüze tehdit oluşturur.   O halde alışkanlıklarınıza dikkat edin ve yönetin.

Hayatınızı kolaylaştırmak uğruna size sunulan şeyler sizi insandan sevgiden ve iletişimden uzaklaştırıyorsa sorgulayın. Çünkü insanı insandan uzaklaştırarak bölerek ve parçalayarak yönete bilirler. Eğer size sunulan başka alternatif görürseniz kolay olanı seçmeyin. Ve iletişiminizi arttırın. Sevgi ve merhamet ilaç gibidir. Ve sihirlidir. Hiç sanmadığınız yaralarınıza bile iyi gelebilir. Çocuklarınıza merhamet tohumları ekin ki her ne mesleği seçerlerse seçsinler gözünüz arkada kalmasın. Ama sadece insana değil. Toprağa, hayvana hatta eşyaya merhamet edin. Ancak o zaman kalbimizi koruyabiliriz kirlenmekten.

’’Merhametten maraz doğar’’ diye bir atasözü size gelirse benim atalarım öyle bir şey söylemez diyebilirsiniz. Sizin atalarınız öyle bir şey söylemez. Kendinizden başlayarak bütüne merhamet duyun.   Atalarınızdan size kalan olumsuz dil kalıplarını kullanmayın. Bizler bunun sınavını ağır verdik. Kendi dilimizle kendimize neler ettik.

Unutmayın geleceği besleyen hayallerdir. Hayal kurmaktan vazgeçmeyin. “Dünün hayalleri, bugünün gerçekleri, bugünün hayalleri yarının gerçekleri” öğüdümü aklınıza yazın. Kimsenin imkânsız demesine bakmadan inandığınız şeyin arkasından gidin. Hayaller kurup aynı hayale inanan insanlarla hayallerinizi birleştirip büyütün. Bazen yorulacaksınız. Hayal kırıklığına uğrayacaksınız ve çevrenizde size inanan kimse kalmayacak. O anlarda Allah’tan aynı hayale inandığın, birlikte hizmet edebileceğin insanlarla beni buluşmayı dile.  Siz niyetinizi ettiğinizde, aynı niyetteki insanlarla buluşmanıza artık ramak kalmış demektir. Niyetler buluşur ve büyür. İşte o zaman gerçeğe dönüşmesi an meselesidir.

Biz şiirlerinin bir kısmını yakaladık. Büyük üstat Nazım Hikmet şiirinde demiş ki;

Meselâ bir barikatta dövüşürken,
Meselâ keşfe giderken kuzey kutbunu,
Meselâ denerken damarlarında bir serumu,
ölmek, ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte yani...
Yürekte, 

Şiir okuyun şiir evrenseldir. Ve yürekleri ısıtır. Tam bitti dediğin anda kalk der ve kafiye aklına işler. Eline kalem alıp yazmak şifadır. Ve okumak. Kendinizi yazın ve en çok kendinizi okuyun. Dikkate alın. Kalemle yazın, kitaptan okuyun.

Bir tane hayatınız var. Bu sizi korkutmasın. Çünkü anne karnında olduğumuz gibi bu dünyada da misafiriz. O zaman ne işimize yarayacağını bilmediğimiz ellerimiz şimdi bizim için olmazsa olmaz. O yüzden birçok hissimiz ve kapasitemiz sonsuz hayatımız için bize verilmiş lütuflar. Onları doğru yerde doğru şekilde kullanmayı öğrenmek zorundayız. Bir kayıp yaşarsanız bir eksiklik hissederseniz bunu hatırlayıp yolunuza devam edin.

Ağzınızdan çıkanlar sizin sınavınız. Ağzınızdan çıkan zanlarınızın ve korkularınızın size döndüğü gibi iyi niyetleriniz aşkınız ve gayretinizde size aynı ölçüde geri dönecek. Yeter ki korkularınızla gayretiniz çakışmasın. Bir yandan gayret ederken bir yandan endişe duymayın. Bir yandan birinin düzelmesini isterken bir yandan ondan adam olmaz demeyin. Bir yandan aşkınızın ateşini yakarken diğer yandan değmez diye üstüne su dökmeyin. İki ileri bir geri gidiyorsa biri çakışan istekler var muhakkak. Kendinizi ne kadar tanırsanız bunların farkına ancak o kadar varırsınız demek ki. ‘’Mum dibine ışık vermez ‘’atasözü benim atalarıma ait değil dersiniz. Ve bilirseniz ki kendinizi tanıdıkça kâinatı tanırsınız, kendinizi aydınlattıkça etrafa ışık saçarsınız.

Dün bugün ve yarın önemi hiç değişmeyecek olan şeylerden biri de su. Suyun kıymetini bilin. Ve suyu kullanın. Suyun anlatmakla bitmeyen sırlarının peşine düşün ve onunla şifalanın. Çünkü su ilk yaratıldığından beri hiç yok olmadı. Ve aynı su. O su ki geçmişin izleri içinde kodlu ve geleceğin sırları. O nu sevin koruyun ve doğru kullanın.

Ve inancınız. İnancınıza sahip çıkın. Çünkü inanç ezeli ve ebedidir. Bir ayetin açılımı günümüzde ancak anlaşılabiliyor. Mesela iki nehrin birleşmesi ve tatlı suyla tuzlu suyun karışmamasının ayet indiği zaman ne mana yüklendi bilmiyorum ama şuan biliniyor ki tatlı suyla tuzlu su birbirine karışmıyor. Dünyanın 7 katmanı var. Bunlar Kur’an ı Kerim’in bize verdiği bilgiler. Daha ne bilgiler var ki zamanla açığa çıkacak. O yüzden rehberinizi iyi anlayın. Kullanma kılavuzu olmadan makine bile bozuluyor. O işaretler bugün yarın ve dünün işaretleri. Peygamber efendimizin hadislerine kulak verin. Benim söylediğim bilgiler eskimiş olabilir ve işinize yaramaya bilir. Ama O’nun söyledikleri her çağı aydınlatmak için söylenmiş. Her zaman için inen o kitapta kadim bilgiler var. Ve takip edeni aslına ulaştırır her çağda.

Bugün atacağım bir adım affedeceğim bir can ve dokunacağım bir hayat sizlere kelebek etkisiyle yansıyacak. O yüzden adımlarımı bunu bilerek atmaya niyet ediyorum. Sizin ektiğiniz bir tohum da yarını gölgelendirecek. Bana ne yararı var demeden umut tohumları ekin. Ekin ve aşk ile sulayın.

Sizi seviyorum. Teşekkür ediyorum. Ve özür diliyorum.

YÜSRA KAYA

Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için

https://nefes21.com/profil/yusra-kaya

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!