Yaşamın Görevi Ölüm ise?

Ölüm ölümsüzlüğün Peygamberidir. Ölümsüzlüğü anlayabilmek için ölümü beklemeye gerek var mı? Hz.Mevlana 'nın dediği gibi; " Hayat bir uykudur. ölünce uyanır insan. Sen erken davran, ölmeden önce uyan." Selam, Dua, Sonsuz AŞK 'la..

Yaşamın Görevi Ölüm ise?

ÖLÜM! Söylenince nasıl soğukça geliyor değil mi? İnsan irkiliyor birden duyunca, bütün uzuvlarında garibimsi sonsuzluk hissediyor bilinçsizce.

Bitmeyen sorular, çok zorlandığım cevaplar, itiraf edemediğim gerçekler tam bir kaos içinde olan zavallı beynim. Mantık ve hislerin eline sıkıştırılmış buhrane duygular. Hiçbir şey herkesin söylediği gibi olmuyor , olmak zorunda da değil nitekim. Acı sadece yemeklere tat katan lezzetten ibaret olsaydı keşke. Acılarla büyüyoruz fiziki bedende kimbilir. Ne kadar uzun yaşadığımız değil, bu süreyi asıl nelerle doldurduğumuz önemliydi. Ölüm sürecini kabüllenmek hiç kolay değil fikrimce. İç sesim konuşur böyle kendimce, pervasızca dertleşir. Ölüm bir mevsim.

Sonsuza dek yazı ya da kışı yaşamak ister miydin Hayriye? Peki şu yaşına kadar geçirdiğin süreç ve öncesinde doğan hiçbir canlı ölmemiş olsaydı ne olurdu ? Okullarda okutulan tarih kitaplarına veda eder gereksinim duyulmazdık değil mi? Belki de tam mucizevi oluşum olurdu. Hastalandığın zaman İbn-i Sina ‘nın yanına, somurttuğun zaman gülmek için Nasrettin Hoca'nın huzuruna, manevi ruhun daraldığında Hz.Mevlana Şems kapısına veryansınca koşar evreni dodurur kımıldayacak yer bırakmazdık. Tırtılları düşün  o minicik yeşil hayvancıkları yapraklar üzerinde gezerken bir zaman sonra kabuğuna çekilen ortalarda görülmeyen sevimli tırtılcıkları. Bir zaman sonra kabukları içinden çıkan o eşsiz rengarenk zerafeti asaletiyle, gözleri büyüleyen, muhteşem sanat eseri oluşumundan doğan mucizevi Kelebeği. Sen o sevimli tırtılcığın ölümüne inana dururken, uçmayı bile hayal edemeyen kelebek yer almıştır sessizce. Aslında ölüm tırtılcığın kayboluşu değildi, mucizevi kelebeğin doğuşuydu. Gerçek yaşama uğurladığım her sevdiğimin kelebek olduğunu hayal ederek kolaylaştırıyorum düşüncemi.                           

     Allahü Teâlâ, ölümü, hayattan önce zikretmiştir. Çünkü insanların amele, en fazla yöneleni, ölümünü gözünün önünden hiç ayırmayan, öleceğini daima anımsayan  hesaba katan kimsedir.Garip değil mi?  Allah ölümü önce dağlara vermiş. Dağlar bu acıyı taşıyamamış yıkılmış. Nehirlere vermiş, nehirler ağlamaktan kurumuş. Peşinden rüzgarlara vermiş, rüzgarlar hiç durmadan esip tüketmiş kendini. Sonunda hepsi bir olarak ; ‘Allah’ım al bu acıyı bizden, biz buna dayanamıyoruz.’ demişler. Akıbetinde Allahü Teala ölümü  insana vermiş. İnsan ilk anda ölümün verdiği acı ile ağlamaktan bertaraf, helak eder olmuş kendini, bununla birlikte yakınında olan başka bir  şeye de gülümseyivermiş aniden.

  Aradan belli bir  zaman geçince acısıyla birlikte hayatına devam etmiş. O vakit anlaşılmış ki, ölümü insandan başka hiç bir varlık kaldıramaz. hiç ölmeyecekmiş gibi sahip olduğunu sandığımız dünyevilere sarılıp ölümlü bedenlerle ölümsüz olan ruhumuzu kapatıyoruz bi güzel, bekçilik ettiğimiz görevin zamanı gelince teslimiyetini unutup tutsak ediyoruz fanusa. Ruh ölmekten korkmaz ölümsüzdür o. hayatın sonu değil, yaşamın bir parçasıdır aslında. Doğumuzdan bu yana yaptığımız tek şey ölüme yürümek ne tuhaf ölmek için yaşıyoruz. kendini sahiplenen beden için korkunç  bir şey olsaydı ölüm, her canlıya verilen sonsuz son olabilir miydi? İnsan sonunu bile bile doğup, yaşayıp, ölüme gidermiydi? Dağların, nehirlerin. rüzgarların dayanamadığına insan kabüle geçebilir miydi? Bir söz duymuştum Ölüm ölümsüzlüğün peygamberidir diye.

Ölümsüzlüğü anlayabilmek için ölümü beklemeye gerek var mı?  Hz.Mevlana 'nın dediği gibi; " Hayat bir uykudur. ölünce uyanır insan. Sen erken davran, ölmeden önce uyan." Şu ileride duran şaşalı parlak üç katlı mermerden yapılmış en sevdiğin renkli çiçeklerle donaltılmış mezar taşının üzerinde yazılı iki kelam cümleyi canlandıralım mı ne dersin?

Bu mezarda ;kendisine verilen sürenin bittiğini fark ettiğinde çocuklarını doyasıya öpebilmenin “Seni Seviyorum” kelimesini koşulsuz söyleyebilmenin ,karşılıksız yardım etmenin, korkularına yenik düşmeyip dimdik ayakta kalabilmenin mutluluğunu tadan, her şeye rağmen gülümsemeyi başarabilen, sınavlarını kolaylıkla atlatmaya, arızalarını gidermeye çaba sarfedip niyet eden, benlikten hiçliğe yolculuk süresinde Allahın razı geldiği kulları arasına girmeye çalışan naçiz bir bedenin ruhuna El Fatiha..

 Selam, Dua, Sonsuz AŞK 'la..

Hayriye Çalışkan

Profesyonel Koç

          

                          

     

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!