Vesvese Sözlüğü 99- Senin Elinde
Peki insan neden kendini değersiz hisseder? Bu böyle olmak zorunda mı? Eğer bu bir hastalıksa bunu nasıl şifalandırırız? Bu hastalığın tetikleyicisi ne? Bunlar, biz farkında olmadan, sanki bizim iyiliğimizi düşünüyormuş gibi bize yaklaşan ve nasıl yapmalıyız ya da neden yapmamalıyız gibi şeyleri kulağımıza fısır fısır fısıldayan arkadaşımız hatta kankamız olduğunu söyleyen vesveselerimiz tabiki.
Değersizlik duygusu, insanı dibe çeken, kendini başarısız hissettiren, içindeki özgüveni öldüren bir duygudur. Peki insan neden kendini değersiz hisseder? Bu böyle olmak zorunda mı? Eğer bu bir hastalıksa bunu nasıl şifalandırırız? Bu hastalığın tetikleyicisi ne? Bunlar, biz farkında olmadan, sanki bizim iyiliğimizi düşünüyormuş gibi bize yaklaşan ve nasıl yapmalıyız ya da neden yapmamalıyız gibi şeyleri kulağımıza fısır fısır fısıldayan arkadaşımız hatta kankamız olduğunu söyleyen vesveselerimiz tabiki.
Bizlerde şöyle bir inanış vardır: Biz bilmeyiz başkası daha iyi bilir. O yüzden biz kendimize değil karşıdakine daha çok inanır, güveniriz. O ne derse o doğrudur. Bu fısıldayanın düşmanımız olduğunu bilsek ve bizim kuyumuzu kazdığının farkına varsak, onun bizlerin üzerinde bir etkisi kalmaz. Ama bu ses, sanki bizim kendi düşüncemiz gibi bize geldiği için insan, kendi kendinin kuyusunu kazar mı? diye düşünüp ona inanıyoruz. Bir şey yapmaya niyetlenince, o ses hemen hazır:” Sen yapamazsın, sen tembelsin, hiç vaktin yok ki yetişemezsin, hem yapsan ne olacak, başın göğe mi erecek? Böyle rahat rahat oturmak, dizi izlemek varken kendini sıkıntıya sokmak pek akıllıca değil. Hayat kısa, rahat bir hayat yaşamak varken, bu kısa hayatı neden stresle yiyip bitireceksin…’’ Bunlar bizim iyiliğimizi düşünen ‘’melek sesli’’ vesveselerimiz.
Ayrıca vesveseler sadece içimizden bizlere seslenmiyor,dışarıdan da geliyor, eşimizden, çocuklarımızdan, anne-babalarımızdan kısacası bizi bizden daha çok düşünen en yakınlarımızdan geliyor. Hoş onlar da bizim iyiliğimizi istiyorlar. İçten gelen vesvesemiz, dışarıdan da böyle destek alınca otomatikman bunların doğruluğuna inanıyor ve şöyle düşünmeye başlıyoruz: ’’ Ben çok istiyorum ya hayal kuruyorum. Bunların gerçekleşmesi imkânsız. Eşim, dostum haklılar bunlar boş hayaller. Hayallerim için çalışmaya başlarım ve istediğim gibi sonuçlanmaz ya onların dediği gibi olursa, başarısız olursam, onlar hâklı çıkarsa, nasıl yüzlerine bakarım, yerin dibine girerim. Bu duyguları yaşamaktansa hiç başlamayayım onları dinleyeyim de başım hiç ağırmasın, birde onlarla bu konuda mücadele edemem korkuları kaplar bizi ve tüm hayallerimizden vazgeçeriz. Bu duruma böyle tepki verdiğimizde, biz farkında olmadan, bize kendimizi değersiz hissettirmelerine izni vermiş oluyoruz.
Bu değersizlik hissi orada öyle kalmıyor. Hep içimizde yapmak isteyip yapamadığımız eksiklikler olarak bilinçaltımızda, bizim kendimizi değersiz hissederek, topal bir psikoloji ile ilişkilerimizi sürdürmeye çalışırken ortaya çıkıp belli ediyor varlığını. Psikolojimiz topal olunca mutluluğumuz da sakat oluyor. Bu duruma bağlı olarak birçok ruhsal rahatsızlıklar, iletişim bozuklukları ortaya çıkıyor ve özgüvensiz bir insan oluyoruz. Özgüvensiz oluncada , iki kişilik bir topluluk önünde bile kendimizi ifade etmekte zorlanıyor, konuşamıyoruz.
Vesveselerimiz yukarıdaki fısıltılara başlayınca savunma mekanizması olarak olumlamaları kullanmalı, ve buna da niyet ederek başlamalı: “Ben, hak ettiğim değeri kendime vermeye niyet ediyorum. Bunun için varım, burdayım, buna gücüm ve zamanım yeter, her hata bir tecrübe olarak geri döner. Allah’ın yarattığı hazine içerisinde ben tekim, benden bir tane daha yok.” diyerek öz saygımızı kuvvetlendirmeli, vesveselerimizi şifalandırmalı ve ihtiyacımız olan enerjiyi açığa çıkarmalıyız. Böylelikle bakış açımızı değiştirmiş, bardağın dolu tarafını görmüş ve sorunun sebebinin biz değil de bizim bakış açımızdan kaynaklandığını fark etmiş oluruz. Kendimizi yiyip bitirerek tükettiğimiz enerjimizi kendimizi geliştirmeye, yeni şeyler öğrenmeye harcar ve mutlu oluruz.
Bizi sevmelerini karşıdan beklememeliyiz, öncelikle kendimizi sevmeli, kendimize saygı duymalı, kendimize değer vermeli ve bunu hak ettiğimize inanmalıyız Nasıl ki sevdiğimiz bir eşyaya diğerlerinden daha fazla değer verir, ona zarar gelmesin diye onu korumaya alır, yıpranmasın diye saklarız ya bunun gibi. Değerli olan biziz, kendimiz, özümüz fakat bu değeri verecek olan ilk kişi yine biziz.
Aklıma bu konu ile alakalı bir yerde okuduğum şu cümle geldi: ‘’Birçok kişinin değeri, yontulmamış elmaslar gibi içinde saklıdır.’’ kısa ama öz, ne güzel bir söz.
Elması yontup değerini açığa çıkarabilirsin. Unutma ki! bu senin elinde.
DEĞERLİ günler dilerim.
YAZAR: Selma ONATER
Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için
https://nefes21.com/profil/selma-onater
Yazar'ın sosyal medya hesabı
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!