Vesvese Sözlüğü 87- Bırak Gitsin
Bir şekilde hayatla bağımızı güçlendirdiğini düşündüğümüz şeyleri, bize zarar vermeye başladığı noktada bırakmamız gerekebilir. Ama bırakmak o kadar da kolay olmayabilir. Onlar gittiğinde yerlerine konabilecek şeylerin belirsizliği bizi ürkütür.
Hayat yolculuğumuzda çeşitli nedenlerden dolayı bir şeylere sıkı sıkı tutunuruz. Sevgileriyle bize yaşama sevinci yaşattıkları için sevdiklerimize, bir şeylerin yolunda gitmemesi ihtimaline karşı kontrolcülüğe, kendimizi iyi hissettiren alışkanlıklarımıza sıkı sıkı tutunuruz.
Bir şekilde hayatla bağımızı güçlendirdiğini düşündüğümüz şeyleri, bize zarar vermeye başladığı noktada bırakmamız gerekebilir. Ama bırakmak o kadar da kolay olmayabilir. Onlar gittiğinde yerlerine konabilecek şeylerin belirsizliği bizi ürkütür.
Partnerimizle olan ilişkimizi kolay kolay bırakamayız; çünkü gerçeklerle yüzleşmekten korkarız. İlişkinin bitmesinden ise, düzeleceğine dair umut beslemek daha katlanılır bir durumdur. Bununla birlikte baş etmemiz gereken birçok duygu da ortaya çıkacaktır. Bir kere kendimizi yetersiz, değersiz hissedeceğiz. Sonra alışmış olduğumuz hayatı bırakıp bilmediğimiz bir hayat tecrübesi deneyimlemeye cesaretimiz yoktur. Hayatımızın alt üst olacağını düşünürüz. Ama Şems-i Tebrizi der ki “Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını? ”
Sevdiklerimizle olan ilişkilerimizi bırakamayız; çünkü onları seviyoruzdur. Sırf sevdiğimiz için onları tanıdığımızı zannederiz, bize yanlış yapmayacaklarını düşünürüz. Sevdiklerimizi bırakmak demek, güven duygumuzu da bırakmak demektir. Artık birine kolay kolay güvenemeyeceğimiz gerçeğini kabul etmekten korkarız.
Bazı alışkanlıklarımızı bize zararı olsa da bırakamayız; çünkü alışkanlık ortadan kalktığında oluşacak boşluğu faydalısıyla doldurmak gerekir ve bunun için de çaba gerekir. Çabalamaktan korkarız.
İşlerin yolunda gitmeyeceği korkusuyla kontrolcülüğü bırakmak istemeyiz, her şeyi kontrol etmenin mümkün olmadığını defalarca deneyimlediğimiz halde. Çünkü aciz bir varlık olduğumuz gerçeğini kabul etmemiz gerekecek o zaman.
Eş ya da sevgiliyle yaşanan romantik ilişkileri, sevdiklerimizle olan ilişkilerimizi bırakmakta zorlanmamızın nedeni onlara derin anlamlar yüklememizdir. O anlamların bizde hissettirdiği duyguyu bırakmak istemiyoruz. Sevdiğimiz insanların, huylarının da güzel olacağını düşünüyoruz. Onlara güzel huylar yakıştırıyoruz. Gerçekler hüsnü zannımızla örtüşmediğinde de büyük hayal kırıklığı yaşıyoruz.
Zamanında çok sevdiğimiz insanlarla günü gelip yollarımızı ayırmak, onların kötü insanlar olduğu anlamına gelmez sadece bizim hayatlarımızda oynamaları gereken roller bitmiştir. Onların hayatımıza girerek verdiği dersleri almalı, onları sevgiyle uğurlamalı, hayatımıza girecek yeni insanlara alan açmalıyız.
Hayatımızdan çıkardığımız insanları zamanında hayatımıza alma sebebimiz, o zamanlar daha bilgisiz, daha deneyimsiz oluşumuzdu. Hayat hikâyemizi yazarken o yüzden yanlış insanlarla kesişti yolumuz. Yanlış insanlar sayesinde daha deneyimli olduk. Hayatımıza giren insanları seçerken daha isabetli kararlar almamızda geçmiş hatalarımızın büyük bir payı vardır.
Başımıza gelen kötü olarak gördüğümüz olaylar, bizlerin Kuran ve hadislerde belirtilen ideal insan modeline ulaşmamızı sağlamaya yöneliktir. Kuran ve sünnet ışığında hareket etsek derslerimizi acı tecrübeler yaşayarak değil, kolaylıkla öğreneceğiz.
Ayrıca almamız gereken dersler sevdiklerimizin eliyle olur ki dersi daha iyi anlayabilelim. Sevme, değer verme, güvenme… gibi duygularda aşırıya kaçtığımızda önce sevdiklerimiz bizi dengeye getirir. Aşırı seversek karşılık göremeyiz, aşırı güvenirsek ihanete uğrarız, aşırı değer verirsek değersizleştiriliriz. Çünkü güzel duyguların aşırısı sadece tek bir Zat’a olmalıdır. O Yüce Zat, Allah’tır. Güzel duyguları hissettiğimiz yer olan gönlümüz Allah’ın evidir ve O’nun olduğu yerde Rab’lik taslayan, şirk koşan başka bir şeye yer yoktur.
Buraya kadar söylediklerimizi Mevlana’nın şu şiiri ne de güzel özetler:
Allah der ki: “Kimi benden çok seversen onu senden alırım.”
Ve ekler: “Onsuz yaşayamam’ deme, seni onsuz da yaşatırım.”
Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar,
Canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.
Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.
“Düşmem” dersin düşersin, “Şaşmam” dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya “Öldüm” der, yine de yaşarsın.
Yüce Allah insanoğluna o kadar değer verir ki ona ruhundan üflemiştir ve Kendi esmalarıyla donatmıştır. Onu kâinata halife kılmış, diğer bütün canlılardan üstün yaratmıştır. Bize bu kadar değer verip severken, ister ki gönlümüzde bir tek O’nun sevgisi olsun. O yüzden bütün güzel duyguların en fazlası sadece O’na olmalıdır.
“Bırakmak”, ilk duyduğumuzda kulağımıza olumsuz bir kelime gibi gelse de içeriğinde birçok şifa barındırır. Canımızı yakan insanlarla görüşmeyi bıraktığımızda, bize zarar veren alışkanlıklarımızı bıraktığımızda, her şeyi kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçip işlerimizi akışa bıraktığımızda iyileşiriz. Bırakmak iyileştirir. Ancak hayatımızda artık yeri olmayan şeyleri bıraktığımızda, daha iyilerine kavuşma fırsatı buluruz. “Her şey gelir ve gider. Bir şey gittiğinde daha iyi ve güzel bir şeye yer açtığına inanıyorum.” (Louise L. Hay)
Hayatın karşımıza çıkardığı yanlış insanlar, zor durumlar bizi kendimizin bir üst versiyonuna çıkartmak yani tekamül edebilmemizi sağlamak içindir. O yüzden dersimizi alalım ve gitmesi gereken her neyse ona yol verelim ve sevgiyle gönderelim.
Yaşadığımız durumun bize zarar vermeye başladığını fark ettiğimiz nokta bırakmamız gereken noktadır; ya dersimizi alıp bırakmayı seçeriz ya da acıyla yaşamayı seçeriz. Ama unutmamak gerekir ki, acıyı hayatında tutmaya devam etmek, o durumun artık bir imtihan değil, bir seçim olduğu anlamına gelir.
YAZAR: SÜMEYYE DÖNGEL
Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için
https://nefes21.com/profil/dongelsumeyye
Yazar'ın sosyal medya hesabı
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!