Vesvese Sözlüğü 81- İmtihan Dünyası
Acı çekmek, kişinin yaşadığı bir durum sonrası derin bir hüzün içinde olma ve kederlenmesi durumudur. Acı çekme duygusu, neşe veya öfke duyguları gibi bir anda olup kısa süre sonra da geçiveren bir duygu durumu değildir. İnsanlar bedeninde, ruhunda, kalbinde, zihninde hissettikleri bu duyguyu hemen atlatamıyorlar. Herkesin olaylara karşı algılayışları ,düşünceleri ve hissedişleri farklı oluyor. Her insanın incindiği nokta farklıdır. Hassas oldukları konuya göre acı eşiği değişir.
Acı çekmek, kişinin yaşadığı bir durum sonrası derin bir hüzün içinde olma ve kederlenmesi durumudur. Acı çekme duygusu, neşe veya öfke duyguları gibi bir anda olup kısa süre sonra da geçiveren bir duygu durumu değildir. İnsanlar bedeninde, ruhunda, kalbinde, zihninde hissettikleri bu duyguyu hemen atlatamıyorlar. Herkesin olaylara karşı algılayışları ,düşünceleri ve hissedişleri farklı oluyor. Her insanın incindiği nokta farklıdır. Hassas oldukları konuya göre acı eşiği değişir.
İnsan dört bedenli bir varlıktır. Fiziki beden, zihinsel beden, ruhsal beden ve duygusal beden. Bu dört beden aynı kişide var olmasına rağmen hepsinin mücadelesi farklıdır. Bu dört bedenin yaşadığı acı ve tecrübelerden sonra kişide beşinci bir beden olarak “acı beden” oluşur. Bu beşinci beden, ömür boyu fiziki bedenimizin yanında tecrübe olarak kalır ve onu hiç bırakmaz.
Fiziki bedenimiz hastalandığı zaman acı ve ağrı çekeriz. Hastalığın zor bir süreç olduğunu idrak ettiğimiz zaman tekrar hasta olmaktan korkar ve sürekli tedbir alırız . Özellikle hastalığı ameliyat ile atlatmışsa kişi, ameliyat olmanın ne denli acı verici bir durum olduğunu bildiği için aynı şeyi tekrar yaşamaktan korkar. Artık aynı acıları tekrar yaşamamak için gerek ilaç kullanarak gerekse alternatif tedavi yöntemlerini deneyerek, sürekli kendine dikkat ederek tedbir alır. Bazı kişiler, rahatsızlandığında, kötü bir hastalığa yakalandığını zannedip doktora gitmekten korkarlar ve doktora gitme işini sürekli ertelerler. Eğer kişinin fiziki müdahale gerektiren bir hastalığı varsa mümkün olduğunca bunu erteler. Benim rahmetli dedem ameliyat olmaktan çok korkardı. Basit bir rahatsızlığı vardı, ameliyat olması gerekiyordu. Ama dedem fiziki müdahaleden korktuğu için tekrar doktora gitmedi. Rahatsızlığını da basit gördü ve sadece ilaçlarla atlatabileceğini düşündü. Zaman içinde rahatsızlığı sinsice ilerlemiş ve kansere çevirmişti. Tedavi için geç kalınmıştı, bir müddet sonra da vefat etti. Korkuyu bu boyuta taşımamak gerekir, bazı korkuların üstüne gitmek ve kadere rıza göstermek en doğrusudur.
Bedenler gibi zihinler de acı çeker. Kişi bir olay karşısında kendini savunamadığında veya kendini tam olarak ifade edemediğinde üzülür ve zihni acı çeker. Zihin söylemek istediklerini söyleyemediği için sürekli geçmişteki o anı düşünür , aynı olayı tekrar tekrar yaşar. Zihninden karşısındaki kişiye cevaplar verir, onunla kavga eder ve kendini yorar. Söylemek istediklerini içine atmak, konuşamamak da fiziki hastalıkların ortaya çıkmasının sebeplerindendir. Bu nedenle kendimizi ifade etmekten çekinmemeliyiz.
Kalbimiz de sevdiklerimizden; kırıcı olan, değersizlik ve yetersizlik korkumuzu pekiştirecek sözler duyduğunda incinir ve acı çeker. En büyük kırgınlığı genelde en yakınımızdaki kişilerin söz ve davranışlarından dolayı yaşarız. Bu acıyı yaşamamak için kendimiz de dahil kimseden beklenti içinde olmadan yaşamalıyız. Beklentiler insanı yorar. Ruhumuz da bu dünyada bir anlam arayışı içindedir. Her olayı bir mantıklı zemine oturtmaya çalışır. Bedenimizde, kalbimiz ve zihnimiz aynı titreşimde olmazsa ruhumuz da acı çeker.
İnsanlar yaşamları içinde en az bir kez bedenen, zihnen, kalben ve ruhen acı çektilerse daha sonra tekrar aynı acıyı çekme korkusuyla yaşarlar. Aynı yaşanmışlıklara tekrar düşmemek için acı tecrübelerinden yararlanırlar. Geçmişten ders alırlar.
Sıkıntı çektiğim, acı hissettiğim zamanlarım olmuştu benim de. Çevremdeki sevdiğim kişiler, sıkıntımı hafifletmek ve destek olmak adına: “ İmtihan dünyasındayız, senin imtihanın buymuş, bunu da atlatırsın...” diyorlardı. Artık “imtihan dünyası” kelimesi zihnime “bu dünya acılar dünyası” olarak kodlanmıştı. İmtihan kelimesinin bendeki karşılığı “acı” idi. “Ben zaten buranın imtihan dünyası olduğunu biliyorum, sürekli bunu söylemelerine gerek yok ki!” diye düşünürdüm kendimce. İnsan acı içinde kaldığı zaman ona yeni bir yol çizmesi için destek olacak, ona hedef gösterecek ve acısını hafifletecek başka cümleler duymak istiyor. “Burası imtihan dünyası” ifadesi benim duymak istemediğim bir cümle değildi. Hele ki “Bunu da atlatırsın.” cümlesi beni ürperten bir cümledir. Çünkü bunu atlatırsın sonra başka acılar gelir onları da atlatırsın, gibi bir anlama yol açıyordu zihnimde.
Bazı acı tecrübeler yaşadıktan sonra kişi, kendisiyle yüzleşmeye başlıyor. Bu bir imtihan cümlesi yerine benim imtihanım neden bu? Acaba ben ne yaptım da bunları yaşıyorum? diye ben de düşünmeye başladım. Bu cümlelerle acaba Allah’a isyan mı ediyorum, diye geçerdi aklımdan. Hayır, isyan değil, kendimi tanıma yolunda keşif cümleleriydi bunlar. Benim hatalarım ne? diye zihnimi yorarken hatalarımı buldum. Bazı korkularımdan dolayı kendimi çok pasifleştirdiğimi fark ettim. Nelerden çok korkup kaçmaya çalıştıysam en çok onlardan acı çekmişim. Günün sonunda acılarımın beni değiştirip dönüştürdüğünü ve kendi özüme inmemde bana yardımcı olduğunu fark ettim.
Acılar insanı harekete geçirir...
Böyle durumlarda önemli olan acılara tutunmamaktır. Onlardan dersimizi alıp layık oldukları yere, tecrübeler listesine ekleyip yolumuza devam etmeliyiz.
Gülay Okuyucu hocamızın dediği gibi:“ Yol da biziz, yolcu da.”
Sürekli olarak tecrübe ettiğimiz acıları düşünerek yaşarsak geçmişimiz acı çeker. Aynı sıkıntıları tekrar yaşama korkusuyla sürekli tedbirler alıp kendimizi pasifleştirirsek, yeteneklerimizi köreltirsek bu defa gelecek güzel günlerimiz acı çeker. Bulunduğun zaman dilimi içinde;
Ne yapman gerekiyorsa onu yap.
Ne yaşaman gerekiyorsa onu yaşa.
Ne düşünmen gerekiyorsa geleceğin için, sevdiklerin için onu düşün.
Gerisini boş ver.
“Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan
Ne kadar acı geçmişse yaşayacağız.
Hepsini yeniden, bir bir dünyada”
(Turgut UYAR)
Şairin dediği gibi bütün hüzünleri yaşadık veya yaşayacağız. Kimimiz az yaşayacak, kimimiz çok. Dünyaya geliş amacımız olgunlaşmak ve tekamüle ermek değil miydi? En çok acılar pişiriyor insanı. Bu dünyada ya da cehennemde acı çekme korkusu, nefsimizi dizginliyor. Yapabiliyorsak eğer bizden alıp gittikleriyle beraber, bize kazandırdıkları için geçmişe dönüp acılarımıza teşekkür edelim. Sonra :” Allahım, diyelim, bizi imtihanların en hafifiyle; mutluluk,sağlık ve bereketin en güzeliyle imtihan et!”
Ne de olsa imtihan dünyasında değil miyiz?
İmtihanınız kolay olsun İnşaallah. Sevgiler...
YAZAR: RAHİME CANSIZ
Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için
https://nefes21.com/profil/rahime-cansiz
Yazar'ın sosyal medya hesabı
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!