Vesvese Sözlüğü 62- Ben Ne Yaptım Ki?
Hayatımızın her alanında vesvesenin (iblisin çocuklarının) sesini duymak mümkün. En çok da ilişkilerimizde duyarız vesvesenin sesini. Kendi sesimiz gibi gelip hiçbir zaman bizim kötülüğümüzü istemeyen ve hep iyilikle, bizim tarafımızı tutuyormuş gibi seslenir kulağımıza.
Hayatımızın her alanında vesvesenin (iblisin çocuklarının) sesini duymak mümkün. En çok da ilişkilerimizde duyarız vesvesenin sesini. Kendi sesimiz gibi gelip hiçbir zaman bizim kötülüğümüzü istemeyen ve hep iyilikle, bizim tarafımızı tutuyormuş gibi seslenir kulağımıza.
Vesvese, Hz.Adem’e gelip o meyveden yemelisin dediğinde başarılı olamayınca pes etmedi. Reddedilmek vesveseyi kamçılar ve azimle hedefine odaklandığı için sabırla fısıltılarına devam eder. Silahı, fısıltı ve sabırdır. Hz. Âdem’e ulaşmanın yolunu Hz.Havva üzerinden buldu ve başarılı oldu. Ölümsüzlük, yok olmama gibi yalan vaatlerle önce Hz. Havva’yı bununla birlikte Hz. Adem’i etkiledi ve cennetten kovulmaları için geçerli olan günahı işlemelerini sağladı.
Vesvese aynen böyle çaktırmadan yapar işini. Bir gün çiftlikte ağaca bağlı bir buzağı gördü. İleride buzağının annesi olan ineği sağan evin gelini vardı. Vesvese(şeytan) buzağının ipini biraz gevşetir ve ipinin gevşemesiyle özgürlüğüne kavuşan buzağı aç olduğu için koşarak annesine gider. Bu esnada acele ile süt kovasına çarpar ve süt dökülür. Sağdığı sütün döküldüğünü gören evin gelini, bu duruma çok sinirlenir ve eline geçirdiği odunu buzağının kafasına vurur. Odun darbesiyle buzağı yere yığılır. Bunu gören inek kendini sağan sahibine telaşla tekme atar ve gelin oracıkta ölür. İneğin tekmesi ile gelinin öldüğünü gören kayınpeder eline silahını alıp ineği vurur. Silah sesini duyunca oraya gelen oğul elinde silah olan babasının eşini vurduğunu zannedip gidip babasını öldürür. Bir zaman sonra olayın şahitlerinden biri durumu ölen kadının kocasına anlatır. Gerçekleri öğrenen adam pişmanlıktan cinnet geçirip intihar eder. Şeytan bile bütün bu olanlar karşısında şaşkınlığını gizleyemez. Hemen açar ellerini: “Allah’ım olanlara sen şahitsin! Ben sadece bir parça ipi gevşettim…” der.
Bu hikayedeki gibi vesvese hiçbir şey yapmaz. Tüm sorumluluk bize aittir. Birçok tavsiyeyi bizim iyiliğimiz için yapar sadece. Çocuk yetiştirirken gelir ve: ‘’Boş ver senin çocukluğunda annen ve baban sana bu kadar yüklenmeselerdi, sorumluluk vermeselerdi, senin her istediğini alsalardı şimdi sen böyle olmaz, daha iyi yerlerde olurdun.’’ der. ‘’Sen sakın annen ve baban gibi olma!’’ diye tavsiyede bulunur. Bizler de bu iyi niyet karşısında boş ver, çocuğum bu işlerden sorumlu olmasın, diyerek onları birçok şeyden muaf tutarız. Böylelikle çocuklarımız özgüvenleri eksik, motorik becerileri gelişmemiş, hayatın gerçeklerinden bihaber şekilde yetişmiş olurlar. Bu durum karşısında vesvesenin hiç suçu yok gibi gelip: ”Onlara her türlü imkânı verdin. Hiçbir şeyden sorumlu tutmadın. Bu çocukları hak edecek ne yaptın.” deyip karşıdan kıs kıs halimize güler. Çocuklar da kendilerini geliştiremedikleri için tek suçlu olarak ebeveynlerini görürler. Her şeyin sorumlusu anne-babalarıdır. Çünkü onlar iyi anne baba olsalardı. Bizleri de iyi yetiştirir, iyi insanlar olurduk diye düşündürür. Böylelikle aile ilişkileri de vesvesenin istediği gibi bozulur. Vesvese, anne-baba ve çocuklarının arasına girmiş olur. Burada da çözümü temelden halletmiş olur. Çünkü böyle bir nesil tam da vesvesenin istediği bir nesildir. İnsanlar böylelikle birbirlerinden uzaklaşmış, aile bağları kopmuş olur. Bu durumu avantaja çevirmek vesvese için işin en kolayıdır.
Çocuklarımızı yetişkinliğe iyi hazırlamanın tek yolu onları geleceğe iyi hazırlamaktır. Onlara sorumluluk vererek, her yönde gelişimlerini desteklemek gerekir. Vesvese zamanını boşa harcayanları sever. Üretmeyeni, günün yarısını uyuyarak geçirenleri, zamanlarını tabletlerde oyun oynayarak, Tv’ de dizi izleyerek boşa zaman harcayanları sever. Bu özellikler bizlerde ve çocuklarımızda mevcutsa alarm zilleri çalıyor demektir. Bu zillere kulaklarımızı tıkamayıp sesi duyalım, uyanalım. Geleceğimiz olan çocuklarımıza sahip çıkalım, vesvesenin fısıltısı ile büyütmeyelim.
‘’Çocuklar nefistir’’ demişti alimin biri. Duyduğumda pek anlamamış şaşırmıştım. ‘’Nefsi terbiye etmenin tek yolu onu aç bırakmaktır.’’ demiş. Bu da aşağıdaki hikayede anlatılmıştı aynı sohbette.
Bir gün Rabbimiz nefse sordu ‘’Sen kimsin, ben kimim?’’ diye. Nefs der ki: sen sensin, ben benim. Rabbim ona ceza verir ve bir zaman sonra tekrar sorar: “Sen kimsin, ben kimim?” Nefs yine ‘’Sen sensin, ben benim’’ der. En son olarak nefsi açlıkla cezalandırır ve sorar. “Sen kimsin ben kimim?” diye. Nefs hemen secdeye kapanıp: ‘’Sen beni ve tüm alemi yaratan Rabbimsin’’ der. Demek ki nefsin bununla birlikte yol arkadaşı olan vesvesenin terbiyesi onun gıdasını, beslenmesini kesmekten geçiyor. Beslendiği durumları biliyor ve bununla birlikte bunları kesmenin bizim elimizde olduğunu da biliyoruz.
Şimdi bu farkındalıkla ne demek istediğini anlıyorum. Nefisimizi ne kadar istediği yönde beslersek hep daha fazlasını ister. Çocuklarımız da böyle ne kadar istediklerini yaparsak hiç mutlu olmaz hep daha fazlasını isterler.
Toplumu iyiye, güzele, doğruya yönlendirmek istiyorsak:’’Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez.‘‘Rad 11 ayetinde dediği gibi değişime önce kendimizden, ailemizden, çocuklarımızdan başlamalıyız.
Topluma bırakacağımız en büyük miras onu oluşturan bireylerin sağlam şahsiyetli olmalarıdır.
YAZAR: SELMA ONATER
Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için
https://nefes21.com/profil/selma-onater
Yazar'ın sosyal medya hesabı
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!