Vaktin Çocuğu Olmak
Eğer üzüntülüyseniz geçmişte yaşıyorsunuz.Eğer endişeliyseniz gelecekte yaşıyorsunuz. Eğer kendinizle barış içindeyseniz şu anda yaşıyorsunuz.
Vaktin Çocuğu Olmak
Kişisel gelişime ve spiritüel konulara ilginiz varsa mutlaka ‘anda kalmak’, ‘anı yaşamak’ kavramlarını sıkça duymuşsunuzdur. Peki nedir anda yaşamak? Geçmişteki deneyimleri genellemekten özgürleşmek, her an yeniden güncellenmekte olan bir bakış açısıyla dünyaya bakmaktır. O an her ne yapıyorsanız tüm enerjiniz ve dikkatinizle o eylemin içinde olmaktır. Lao Tzu bu konuda şöyle diyor:"Eğer üzüntülüyseniz geçmişte yaşıyorsunuz.Eğer endişeliyseniz gelecekte yaşıyorsunuz. Eğer kendinizle barış içindeyseniz şu anda yaşıyorsunuz."
Şimdide yaşamanın yüzyıllar önce sistemleşen tasavvuf literatüründeki karşılığı ibnü'l-vakt kavramıdır. İlk dönemlerden itibaren ibnü'l-vakt (vaktin çocuğu) deyimini kullanan sufiler bununla bir vakitte yapılması en uygun işi gerçekleştiren ve belli bir zamanda kendisinden istenileni yapmakla meşgul olan kişiyi kastetmişlerdir. Geçmiş ve gelecek dervişin umrunda değildir. Onun önem verdiği zaman içinde bulunduğu andır. İlahi irade ile yönetildiği ve her vakkitte vaktin gerektirdiği şeyleri yaptığı için ona ibnü'l-vakt denmiştir. Mürşitler müritlerini ibnü'l-vakt olmaya sevk ederler. Derviş zamanın üzerine gelip geçtiği onu ihtiyarlatan, toprağa konulduğunda çürüten, zamanın fitneleriyle, fesatlarıyla modalarıyla uğraşıp ömrümünü harcayan kişi değildir. Derviş ona derler ki, zaman onun üzerine işlemez o zamanın üzerine işler. Şu anda bu lazım der, maksadı bulur, matlubu bulur, rızayı keşfeder ve ibnü'l-vakt olur. Vakit içinde vakit doğurtur. Mevlana Mesnevi’sinde bu halden şöyle bahseder: "Ey arkadaş, sufi bulunduğu vaktin oğludur. Bu iş yarın olsun, yarına kalsın demek tarikat anlayışına uymaz. Yoksa sen, sufi bir er değil misin veresiye veriş ile elde bulunana yokluk gelir."
Tasavvuf anlayışında zaman şimdiki hal üzere yoğunlaşır. Tasavvuf sözlüklerinde an kelimesi zamanın en küçük parçası ve Hak ile zuhur hali manasına gelir. Dem, tasavvufta sufinin geçmiş ve gelecek endişesinden kurtularak içinde bulunduğu ve yaşadığı andır. Vakt kelimesi sufiler tarafından "şimdiki zaman içinde bulunduğun durum" diye terimleştirilmiştir. Ayrıca onlar, insanın vaktinin kendisine hakim olan şey olduğunu kastetmiş ve sufi ibnü'l-vakt (vaktin çocuğu)’tir; geçmiş ve gelecek kendisini ilgilendirmez, onu daima içinde bulunduğu vakit ilgilendirir demişlerdir. İbnü'l vakt olan kişiler, ömrünün ve özellikle fiilen içinde bulunduğu vaktin kıymetini bilen kişilerdir. Mutasavvıflar kendilerini daha çok vaktin çocuğu olarak tasavvur ederler. Bu aslında yinelenen tecellilerin algısında olmayı işaret etmektedir. Geçmiş özlemi ve gelecek kaygısından sıyrılan sufiler, sürekli bu anı tecrübe ederler. Sufiler vakitten insanın içinde bulunduğu zamanı kastederler. Çünkü hakikat ehli, vakit iki zamanın arası yani geçmişle gelecek zamanların arasıdır, sufi de vaktin çocuğu (ibnü'l vakt)’dur demişlerdir. Bu sözleriyle onlar, her vakit içinde o vakitte yapılması en uygun olan ibadetle meşgul olur, o vakit içinde kendisinden istenen şeyi yerine getirir anlamını kastederler. Anlaşılacağı üzere ibnü'l-vakt olan sufi, vaktin getirdiklerine göre yaşar, yani ne yapması gerekiyorsa onu zamanında yapar ve bu manada vakte bağlıdır. Onun zamanı, sürekli bir şimdidir çünkü o geçmişe takılıp kalmaz ve gelecek endişesiyle yaşamaz. O ancak içinde bulunduğu anın gereklerini yerine getirir.
Öyle anlaşılıyor ki kişisel gelişimin yeni gündeme getirdiği anda kalmanın sırrını sufiler bin yıl öncesinden çözmüş ve uygulamışlardır. Bu anlamda kişisel gelişimin tasavvuftan ilham aldığı da söylenebilir. Yazımızı yine bir mutasavvıf sözüyle bitirelim "Hayatı her gün yeni doğmuş gibi yaşayın. Sıhhat ve selametin için kapanmış maziyi, meçhul olan istikbali bırak günü yaşa. Dem bu demdir."
Eren Çeliker
Sosyolog
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!