Sevgi İle Kurulan Öğretmen Öğrenci İlişkisi Neleri Değiştirir?
Bir eğitimci olarak, mesleğimi yaptığım süre zarfında her sabah kalktığımda “Bugün nasıl daha iyi yapabilirim?”sorusunu sordum kendime.
Mevlana der ki; ''Sevgi şifadır, sevgi güçtür, sevgi değişimin mührüdür''.
Eğitimciler için de sevgi, işimizin olmazsa olmazıdır.
Erich Fromm “Sevme Sanatı” kitabına,
“ Sevmek bir sanat mıdır?” sorusu ile başlar, şöyle devam eder,
“ Sevgi tıpkı yaşam gibi bir sanattır.Herhangi bir sanat dalını öğrenmek için ne yapıyorsak sevmeyi öğrenmek için de aynı şeyi yapmalıyız. ”
Evet, sevmek bir sanattır; bilgi, çaba,emek, gayret ister.
Sevgi ile hangi kapılar açılır, neler değişir ve nelere dönüşür?
Mesleğimin ilk yıllarında yaşadığım bir olayı sizinle paylaşarak bu sorunun cevabını vermek istiyorum.
Öykü 6 yaşında, çok sevimli bir kız çocuğuydu. Annesi, babası ve iki kardeşi ile yaşıyordu. Ailesi ile iletişim kurabiliyor, konuşabiliyor ve paylaşımlarda bulunabiliyordu. Bununla birlikte evin dışındaki ortamlarda konuşmuyor, diyalog kurmuyordu.Hatta okula başlayacağı güne kadar anne, babası ve iki kardeşi dışında hiç kimse sesini duymamıştı. Aslında bakıldığında Öykü için, evin dışındaki hayat o kadar zor bir dünyaydı ki orada kimse onu anlamıyordu. Anne ve babası Öykü için profesyonel bir destek almış olmalarına rağmen, gözle görülen bir ilerleme kaydedememişlerdi, bu durum onları çok üzüyordu. Öykü’nün okulöncesi eğitimi zamanı geldiğinde, hem annesi hem de babası onları zor ve meşakkatli bir yolculuğun beklediğini biliyorlardı.
O gün Öykü, annesinin ‘’Günaydın benim tatlı kızım!”sesi ile uyanmıştı. Ama Öykü ne kalkmak ne hazırlanmak ne de okula gitmek istiyordu. İstemeye istemeye, mutsuz bir şekilde kalkmıştı.O sabah ailesi ile birlikte kahvaltısını her zamankinden çok daha az yiyerek ve her zamankinden çok daha az konuşarak yapmıştı.Hazırlanıp, evden çıkıp, ürkek adımlarla yürüyerek arabanın arka koltuğuna sessiz bir şekilde oturmuştu. Okulun kapısına geldiklerinde endişesi ve korkusu daha da artmıştı. Sınıfa girdiklerinde kalbi hızla atıyordu. Ve annesinin elini hiç bırakmayacakmış gibi sımsıkı tutuyordu. Sınıftaki hiçbir şey ilgisini çekmiyordu. Bir ara, ona sevgi dolu gözlerle bakan bir kişiyi farketti. Üstelik onlara doğru ilerliyordu ve Öykü’nün göz seviyesine eğilerek ‘’Merhaba, ben senin Öğretmeninim, çok memnun oldum seninle tanıştığıma.’’ dedi.Öykü çekingen ve ürkek bir tavırla gözlerini kaçırıyor, annesinin arkasına saklanıyordu.
Öykü için çok zor günlerdi.Günler geçiyor ve Öykü her sabah aynı duygu ile uyanıyordu. Okula gitmek istemiyordu. Bir de, konuşmadığı için arkadaşları onu oyunlara dahil etmiyorlardı. Bununla birlikte öğretmeni ona sevgi dolu gözlerle bakıyor, diğer insanlar gibi konuşması için baskı yapmıyor, ısrar etmiyordu. Aslında öğretmeni Öykü için sevgi dolu bir yaşam alanı açmıştı.Çünkü Öykü’nün potansiyeline inanıyordu. Biliyordum ki her zaman iletişim kurmak, konuşmak, kelimeler demek değildi. Bazen bir bakış, bazen bir dokunuş, sevgi,samimiyet, sabır ve emek kelimelerden çok daha fazla şey anlatabilirdi.
Ve bir süre sonra bu farkındalıkla, Öykü’nün o küçücük dünyasını sevgi ile sarıp sarmalamıştı.Öykü ihtiyacı olan güven duygusunu hissetmeye başlamıştı. Ve evin dışındaki dünyanın çok da kötü ve güvensiz bir yer olmadığına olan inancı artmıştı. Zaman geçtikçe Öykü’deki minik değişimleri anne ve babası görüyor ve çok mutlu oluyorlardı. Artık Öykü , sabahları mutlu ve neşeli uyanıyordu. Hatta okula bile gitmek istiyordu. Aslında ufak dokunuşlar, küçük değişimler, minik adımlar zaman içerisinde devleşir, kelebek etkisi oluşturur ve büyük değişimlere sebep olurlar.Tıpkı benim, Öykü’nün hayatına sevgi ile dokunduğum gibi.
KADRİYE BORAK
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!