Seni Anlıyorum Sen Anlıyor Musun Kendini?

Birinin aklından, zihninden, düşüncesinden geçenleri anlamak için birinci sınıf bir detektif, medyum, bilim adamı olmanıza gerek yoktur.

Seni Anlıyorum  Sen Anlıyor Musun Kendini?

 Birinin aklından, zihninden, düşüncesinden geçenleri anlamak için birinci sınıf bir detektif, medyum, bilim adamı olmanıza gerek yoktur. Her zaman kullanabileceğiniz özgü sel sözler, izlenilen işaretler birleşen ipuçları yeterli gelecektir aynı frekansta kalabilmeye.  Aslında tek bilmeniz gereken gerçek samimiyet döngüsünde tüm dikkatimizle bütünsel birliği sağlayabilmeyi koruyabilmektir.

İnsan sevdiğini anar, andığını sever. Vermeye çok alışmış, almaktan yoksun kalmış insanlar vardır muhakkak çevremizde. Şayet birileri onlara kâğıttan bir mendil bile uzatsalar kendilerini nasıl özel, nasıl mutlu hissederler. Değersizlik duygusuyla gelişmiş bir insan sıradan en küçük jestlerden bile fazlasıyla etkilenir. Nitekim elinde değildir alışmadığı bir duyguyla sınanmaktadır. İnsani yapımızda, İnsani duygumuzda, İnsani olgumuzda çok şey yaşamamıza rağmen birçok şeyi saklar gizleriz. Her birimiz çok özel doğmuş, hayatta akışta ilerlemeye durmaya çalışan varlıklarız. Her birimizin hikâyesi bir diğerine ne denli benzese de yaşadıklarımız bıraktıkları izler, hayata tutunuş şeklimiz, tepkilerimiz, düşüncemiz, yaklaşımımız, irademiz, çıkarttığımız derslerimiz çok farklıdır diğerinden. Parmak izimiz bile benzemezken.

 Hani bazen bazı şeyleri hiç anlamayız. Adeta anlamlandıramayız. Anlatan kişi dünyanın şifresini dahi vermiş olsa frekansı bozup ısrarla direnir anlamamaya programlarız kendimizi bir şekilde. Bazen bir kitabı defalarca okur, sınava tabi tutulur konu aynı olmasına rağmen sonuçlar farklı çıkartırız bir öncekinden, sonra işleyen bir döngünün çemberindeki çarka has dersi anlayana kadar takılır kalırız o çerçevede.

Başkalarını anlama ''ben'' yerine ''biz'' diyebildiğimizde, her şeyi affedebilme yetisini kazandığımızda ve karşı tarafın gözüyle duygudaşlık yeteneğimizi geliştirerek hayata dünyaya bakabildiğimizde gerçekleşir. Biz olma eyleminde ilerlerken her bir bireyin kendine has özellikleri olduğunu kabul edip yaşam alanlarına saygı göstermeyi çabalayabilmekten geçer. Diğer insanların farklılıklarını takdir etmeyi öğrendikçe teşekkür etmeyi geliştirdikçe iletişim becerilerimizin arttığını gözlemleriz. İnsanları tanımaya başladıkça anlamaya çalıştıkça umutlar, korkular, sevinçler, hüzünler, üzüntüler, stresler, kaygılar gibi birçok ortak yönünüz olduğunu kesiştiğini tanıklık ederiz. İnsanların isteklerini ve gereksinimlerini şayet bilirsek, onları anlamamız da bir o denli kolaylaşır. İnsanların temel ihtiyaçlarından birisi başkaları tarafından önemsenmektir. Bu elbette sadece insanlara has bir oluşum değildir bence. Yeryüzünde var olan bitkiler, hayvanlar, hatta cansızlar için bile geçerlidir. Karşınızdaki her kim olursa olsun onu önemsediğinizi defalarca vurgulayın, anlatın, özelleştirin. Bunun en doğru yolu da samimice, beklentisizce sevmekten geçer. Etkili, doğru, kalıcı bir insan olmak için içinizde var olanı dışınıza yansıtın. Herkesin dostluğa, yüceltilmeye, dinlenilmeye, anlatmaya, anlaşılmaya ihtiyacı vardır. Her şeyi kendi başına yapmaya kalkışmak başarıyı düşürür. Başkalarına karşı verici olmak, gerektiğinde yardım isteyebilmek bir meziyet ve erdemliktir. . Paylaştıkça artar, çoğalır veren el alandan üstündür verdiğimiz katlanarak geri dönüş sağlar bir biçimde.

Karşımızdakine özel biri olduğunu hissettirdiğimizde, cesaretlendirip, motive ettiğimizde, vericilik yönümüzü devreye koyduğumuzda her daim kazanan emin olun yine siz olursunuz Başkalarını anlama becerisi bir seçimden ibarettir, bazı insanlarda bu doğuştan bir yetenek, içgüdü meselesi, özellik teşkil etse de küçük veya büyük, karşınızdakinin sorununu hissederek, yumuşak bir kalple yaklaşmak birçok problemi aşmaya yardımcı bir etken oluşturur. İnsanlar genellikle görmek istediklerini görür, duymak istediklerini duyumsarlar. Önyargı duygumuzdan özgürleşerek bir işi yapmayan kişiyi tembel diye damgalamadan, meşgul olabileceğini düşünmek, bir işi ağır yapan kişiyi yavaş ve uyuşuk olarak görmek yerine titiz çalıştığını düşünmek, her zaman artı puan kazandıracaktır.

Hayattaki en büyük manevi tatmin ve başarı duygusu başkalarına yarar sağlamaktan geçer. İnsanları anlamaya çalışın, onların gözünden, onların hislerinden, onların penceresinden bakmaya çalıştıkça ve anladıkça kendilerini geliştirmelerine yardım ettikçe iç huzuru sağlayıp, dengeyi kurarak yol alan taraf siz olacaksınız yine.

Bak ne diyor uzman psikologlarımız:

Eğer bir insan çok uyuyorsa, o kişi üzgündür.

Eğer bir insan ağlayamıyorsa o kişi güçsüzdür.

Eğer bir insan çok yiyorsa o kişi gergindir.

Eğer bir insan basit şeylere bile kızıyorsa o kişinin sevgiye ihtiyacı vardır.

İnsanlara iyi davranın vardır elbet bir sebebi ve onları Anlamaya Çalışın!

Ben seni anlamaya çalışıyorum dostum,

Peki, Sen Kendini ne kadar anlıyorsun? Anlayacaksın? Anlayacak mısın? Anlamalı mısın?

Tüm insanların birbirini anlaması dileğimle.

 

Hayriye Çalışkan Acar

Profesyonel Koç

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!