Seferden Sorumluyuz, Zaferden Değil
Çok sevdiğim bir hoca “Yaradan her zerremizi öyle mükemmel yaratmış ki bu bedeni hasta etmek için aşırı çaba göstermemiz gerekir.” Demişti. O gün, gün boyu bunu düşünüp araştırmıştım.
Şırıl şırıl suların aktığı, kuş seslerinin kulağımızı mest ettiği, onca güzelliğin gözümüzü ve gönlümüzü doyurduğu, şehir karmaşasından ve avaz avaz bağırdığımız halde sesimizi duyuramadıklarımızdan uzak, anlaşılmadığında kalabalıklar içinde bile yalnızken insan, sayıca az ama “anlatmama bile gerek yok o beni anlar” dediğimiz insanlarla, güzel bir ormana gitmeli şimdi…
Önce güzel bir yer bulmalı, basmalı yalın ayakla o güzel toprağa… Toprağı sevmeli, onunla konuşmalı. “Nasıl da iyi geldin tüm yükümü aldın” diyebilmeli… Ruhu dinlendirmeli biraz susup… Ağaca yaslanıp o güzel gökyüzünü izleyebilmeli…
Suya türkü söyleyebilmeli, kuşlara teşekkür etmeli… yıllarca duyulan negatif cümlelerden sonra hem kulağımızı hem de ruhumuzu şenlendirdiği için… ha bir de kulaklarımızdan özür dilemeli… onu güzel seslerden, merhametli cümlelerden, şefkatten mahrum bıraktığımız için… Kulaktan özür dilenir mi dediğini duyar gibiyim. Dilenir güzel insan dilenir, emanet olduğunu unutup zorladığımız, yorduğumuz hasta ettiğimiz bu bedenin her zerresinden özür dilenir… Sarıp sarmalamalı bu bedeni, onunla barışmalı ve bir daha ona çok iyi bakacağımıza söz vermeli…
Canlı yayınına katıldığım çok sevdiğim bir hoca “Yaradan her zerremizi öyle mükemmel yaratmış ki bu bedeni hasta etmek için aşırı çaba göstermemiz gerekir.” Demişti. O gün, gün boyu bunu düşünüp araştırmıştım. Vücudumuzdaki her organın her dokunun kendini yenileme süreleri var. Buna rağmen kendimizi hasta edebiliyorsak bunu bir düşünelim biz neden yapıyoruz bunu kendimize? Emanet bu beden bize, bizim değil ki… zamanı geldiğinde teslim edeceğiz.
Bir rahat bırakalım ya; bir mutlu olsun bir rahatlasın bi amaan boşverdim diyebilsin. Nolur her şeyi kontrol etmeye kalkışmayalım. Bu inanın çok yoruyor. Biz seferden sorumluyuz, zaferden değil. Bu hayatta ne olursa olsun bize düşen tek şey “Çaba gösterip, emek vermek”… Bunu yaptıysak kalanı bırakalım. Bu can hiç mi hak etmiyor bu güzellikleri? Bizim kendimizle alıp veremediğimiz ne? Neden düşmanız kendimizle?
Hastalanmaya başlayıp vücut sinyaller vermeye başlayınca uyanıyoruz diyoruz ne oluyor? Varın değerini yok ile anlıyoruz maalesef… Kulağın ağrıdığında, canını acıtacak sözlere çok fazla maruz kaldığının, gözlerin ile problem yaşadığında görmek istemediklerin olduğunu hiç düşündün mü? Ya da aşırı sırt ağrısı çektiğinde destek göremediğini hissettiğin… Omuz problemlerinde yıllardır taşıdığın yükler olduğunu hiç düşündün mü… Vücudun sana ne anlatmak istiyor?
Ormanla başlayıp nasıl buraya bağladım ben de bilmiyorum ama şimdilik diyeceklerim bunlar. :) Kendine iyi bak güzel dost, tekrar görüşmek üzere.
Tuğbanur Kumcu
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!