Özgüvenli Olmanın Anahtarı
Özgüvenin oluşma sebebi kişinin kendisine bağlı olmamasına rağmen bunu değiştirebilecek olan tek kişi bireyin kendisidir. Peki, ama nasıl?
Aslında birçoğumuzun hayatında takdir edilme ve onaylanma ile ilgili oldukça büyük açlıklar var diyebiliriz. Özellikle benim jenerasyonumda ve benden önceki kuşaklarda bu durum biraz daha yoğun görülüyor.
Bazen insan bunun farkında olabiliyor bazen hiç farkına bile varmadan takdir, teşekkür, onay beklentisi ile hayatını devam ettirmeye çalışıyor.
Derinlerdeki açlığı göremedikçe kendimize ve etrafımıza bu beklenti ile birlikte neler yaptığımızı da görmek çok kolay olmuyor.
Şimdi öncelikle bu duygular (beklentiler) nereden geliyor ona bir bakalım.
Aslında tüm duygular temelde Özgüven eksikliğine bu da değerlilik ya da yeterlilik duygusuna bağlanıyor. Bizim yeterlilik ya da değerlilik hislerimizde bir problem varsa o zaman suçlanma korkusu, haklı çıkma arzusu, kendini ispatlama isteği, ego sorunları, özgüven eksikliği ya da kendini herkesten soyutlama gibi durumlar ortaya çıkıyor.
Konuyu en özet hale getirecek ve öz güven gelişimine bakacak olursak; Özgüvenin gelişmesi için bize iki şey gerekiyor:
Değerlilik 0-2 yaş anneden geliyor
Yeterlilik 0-6 yaş babadan geliyor
Yeterliği yüksek / Değerliliği düşük kişiler
0-2 yaş arası annesi “sen kızsın, çocuksun vs.” diyerek değersizliği oluştururken
0-6 yaş arası babası “sen yaparsın, başarabilirsin vs.” diyerek yeterlik hissini yükselttiğinde;
Ortaya değersiz yeterli bir kişilik çıkıyor.
Bu tip kişiler, yeterli ve becerikli olmalarına rağmen oluşmayan/gelişmeyen değerlilikleri nedeniyle adım atamayan, potansiyelinin farkında olmayan ya da potansiyelini kullanamayan, yalnız hareket edemeyen, yalnız kalamayan, başarısızlık korkusu yaşayan kişilerdir diyebiliriz.
Değerliliği yüksek / Yeterliliği düşük kişiler
0-2 yaş arası annesi “sen nasıl yapmak istersin, biricik kızım/oğlum vs. ” diyerek değerliliği yükseltirken
0-6 yaş arası babası “sen ne anlarsın, yine mi yapamadın? Vs.” diyerek yeterlik hissini düşürdüğünde;
Ortaya kendisini yeterli hissetmesini sağlayan sıfatların (Doktor, Avukat, Müdür, Mühendis vs.) arkasına saklanan, “BEN yaptım“ “BEN buldum” diyen yüksek EGO sahibi birazda kibirli kişiler ortaya çıkıyor.
Hayat bir dengedir ve bu ikisinin dengede ya da maksimum dengede olması kişinin ruhsal, zihinsel, psikolojik sağlığını da etkiler.
Tüm bunları yapbozun bir parçası olarak düşünürsek, yapboz tamamlandığında yeterliği ve değerliliği dengede özgüven sahibi ve ruh sağlığı yerinde tam ve bütünbir birey ortaya çıkıyor. Diğer türlü hep bir eksik parça kalıyor insanın içinde.
Burada kısacık şundan da bahsedeyim;
Özgüven= kişilik ve karakterin birleşiminden oluşuyor. Kişiliğimiz iletişim tarzımızı etkilerken, karakterimiz ise iş yapış tarzımızı etkiliyor.
Kişilik = yaşarken gelişir ( ev, okul, iş, çevre, memleket etkileri vs.) ve yaşam devam ettikçe, kişi istediği sürece gelişmeye ve değişmeye devam edebilir.
Şimdi tüm bu bilgilerle birlikte konuyu toparlayacak olursam, yetersizliğin ve değersizliğin dolayısı ile özgüvenin oluşma sebebi kişinin kendisine bağlı olmamasına rağmen bunu değiştirebilecek olan tek kişi bireyin kendisidir.
Peki, ama nasıl?
Henry Ford’un söylediği gibi; “Farklı bir şeyin olabileceğine inanmalısınız. Yapabileceğim diyenler ve yapamayacağım diyenler, ikisi de genellikle haklıdırlar.”
Yani aslında öğrenilmiş çaresizlik dediğimiz yetersizliğimizi ya da değersizliğimizi bir kenara koyarsak yapabildiklerimiz ve yapabileceklerimiz ortaya çıkacaktır.
O zaman ben kendime inanırsam, güvenirsem yeterliliğimi ve değerliliğimi artırabilirim, bu da benim özgüvenimi güçlendirir, özgüvenim yerinde olduğunda da takdir edilme, beğenilme, onaylanma gibi ihtiyaçlarım, hata yapma korkum minimum seviyeye iner ya da ortadan kalkar.
Şimdi soralım kendimize;
“ Kendimi hangi alanlarda değersiz ve yetersiz hissediyorum?”
“ Kendimi daha yeterli ve değerli hissetmeme katkı olacak hangi içsel güçlerim, değerlerim, inançlarım var ve bunları nasıl daha aktif kullanabilirim?”
“ Yeterli, değerli, özgüvenli olmak ve böyle yaşamak bana, çevreme ve dünyaya hangi faydaları sağlar?”
“ Kendimi şuan olduğumdan daha yeterli ve değerli hissediyor olsaydım nasıl davranıyor, nasıl bir hayat yaşıyor olurdum?”
“ Bunu hemen şimdi deneyimlemem için hangi adımları atabilirim?”
“ Bu farkındalıkla şuan bugüne kadar yapmadığım farklı ne yapabilirim?”
Her biri ayrı gibi görünse de birbirine kökten bağlı birçok konuyu kısaca ele almış olduk. Her zaman olduğu gibi sorumluluğun yine bizde olduğunu da gayet açık gördük sanırım hep birlikte. O zaman şimdi hareket vakti, şimdi kendimizi görme, duyma, bilme, kabul etme ve onaylama vakti.
Kendimizi kolaylıkla ve sağlıkla fark edelim ve daha iyi versiyonumuza yükseltmek için Allah’ın ve içimizin tüm kaynaklarını bizden başlayarak bütüne fayda sağlamak üzere keyif, coşku, sevgi ve merhametle kullanalım.
Sevgiyle, şifa olsun
Dilek Torun
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!