Özgürleşmek İsteyen Kafesteki Güvercin

Küçüklüğümüzde bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kafeslere hapsedildik. Zaman zaman bize yüklenen korkulardan kurtulup ve kanatlarını açıp birer güvercin gibi uçmak istemişizdir. Bizi tutan yüklerimizden kurtulmak için onlarla yüzleşmek gerekir. Sende içindeki güvercini hür bırakmaya varmısın?

Özgürleşmek İsteyen Kafesteki Güvercin

Bugün sevgili kızım çalışma odama girmiş ve bütün kitaplarımı altüst etmişti. Sonra meraklı bir şekilde yanıma geldi ve bana şu soruyu yöneltti:

"Anne, bu ne?"

Kızımın elinde uzun zamandır kullanmadığım kitap ayracı vardı. Bu ayracın üstünde 4 sene önce evimde beslediğim kuşun düşen bir tüyünü yapıştırmıştım.

Kızım soruyu sorarken yapıştırmış olduğum tüyü gösteriyordu. Ve o an kendi kendime sordum: "Acaba neden hapsolmuş bir kuşun tüyünü saklıyordum?"

Yapmış olduğum davranış beni birden çok rahatsız etmişti.

İçimdeki hapsettiğim küçük güvercini hatırlatmıştı.

Kızıma eskiden beslediğim kuşumu anlatmıştım.

İlk söylediği şey şu cümle oldu:

"Kuşlar kafeste beslenilmezler. Çünkü onlar kafesin içinde uyuya kalırlar."

Kızımın bir cümlesi beni derin dünyalara daldırmıştı.

Belki kızımın demek istediği uyku hali, özgür olmadığı için kuşun ölme ihtimaliydi. Ya da uyku halinde olup, gaflete düşmesi ve yapması gerekeni yapamama haliydi.

Bu iki düşünce beni bir hayli düşündürmüştü.

Belki küçüklüğümüzde bizlerde, tabiri caizse bir kafesin içine sokulmuştuk.

Parasızlık ve yoksulluktan kaynaklanan sebeplerden dolayı, maddi anlamda kafeslere sokulduk, istediğimizi yapamadık ve birçok güzellikten mahrum kaldık.

Bunun da ötesinde manevi anlamda korkularla büyütülmüş bir neslin mahkumları olduk.

İstediği gibi kanatlarını açan bir güvercin gibi uçamadık.

Özgürce uçamamanın etkilerini büyüdüğümüzde, evlendiğimizde ve kendi çocuklarımızda fark ettik.

Nesilden nesile korkular aktarılmıştı. Tıpkı DNA gibi, atalar ne yaşadıysa ve ne yaşıyorsa, bütün yazgılar da bizim genlerimizde işlenmişti.

Bir örnek verecek olursak, mesela bir kişinin ataların da haksızlık olayları çoksa bu diğer nesillerde de ortaya çıkmaya mahkumdur.

Veya atalarda aldatma hikayeleri çoksa, bu diğer nesillerde tekerrür eder ve aldatılma korkusu olarak DNA lara işlenebilir.

Aldatılma korkusu olan bir kişinin bilinçaltı onu aldatacak kişileri çeker.

Ve yine aynı hikaye tekerrür eder.

Bu gibi korkularla büyüyünce, bizler korkuların esiri olmaya başladık. Ve bu yüzden yetişkin olduğumuzda da özgür güvercin olamadık.

O zaman güvercin gibi uçmanın kılavuzu, atalardan gelen korkuları ve bilinçaltımıza yerleşmiş olan endişeleri arındırmaktaydı.

Kızımın bugünkü sorusu üzerine bunun gibi birçok sorular zihnimi karıştırdı.

Ve zihnim karıştığı için şükrettim. Bu kuşun tüyüyle içimde barındırdığım korkularımın olduğunu fark ettim. Öyle ya, en çok sevdiğim kitap ayracında neden kafesteki bir kuşun tüyü vardı?

Kafesi kırmaya mı korkuyordum acaba? Kafesten dışarı çıktığımda bana bir şey olur mu ki?

Hepimiz emniyetli olan yerleri sever ve seçeriz. Garanti bir ev, garanti bir şehir, garanti bir iş ve garanti bir eş bizi koruyacaktır diye düşünürüz.

Sonra bir bakmışsınız ev gitmiş, iş yerinde bir çok sıkıntı çıkmış, sizi çok seven eşiniz sizden geçmiş.

Ve daha neler, neler...

Bunun gibi durumlarda ne kadar da çok üzülürüz.

Aslında her biri, iç dünyanda olan korkularını yansıtmaya başlar.

Mesela evin gitmesi ile yoksulluktan korkarsın.

Iş yerinde haksızlığa tahammül edemezsin.

Eşinin değer vermemesi ile sevilmemekten korkarsın.

Bundan da anlaşılmak üzere zamanı geldiğinde, bilinçaltımıza ve genlerimize işlenmiş olan her korku ortaya çıkıyor. Içimizde bulunan her korkuyla yüzleşmeye mahkum kalıyoruz.

Bugüne kadar bildiğimiz ve bilmediğimiz duygularımızla yüzleşmek, demirden leblebi yemeyle eşit derecededir.

Ama yüzleşmeleri ertelediğimizde korkularımız daha da derinleşiyor ve kökleşiyorlar.

Içindeki güvercini özgürleştirmenin tek yolu yüzleşmelerden geçer.

Artık kendine bir iyilik yap ve içindeki küçük çocuğun elinden tut. O orada hala kafesin içindeki güvercin gibi özgürleşmeyi bekliyor.

Korkularla yüzleştikten sonra, ruh başka enerjilerin esaretinden kurtulur. Ve bu dönüm noktasından sonra ilahi akış başlar.

İnsanoğlunun dünyada asıl misyonu olan üretkenliği farkedilir.

Ve Yaradan ile kulun arasındaki muhabbetin ilk tomurcukları gün yüzüne çıkmaya başlar...

Nur içinde Kalın

Sevgilerimle

Bütünsel Yaşam Ve Nefes Koçu 

ZÜLAL PELİT

.

.

instagram: zulal.pelit

e-mail: [email protected]

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!