Ötekileştirme, Berikileştir!

Çift terapilerinde gözlemlenen ve çiftlerde büyük huzursuzluk oluşturan bir takım replikleri sizinle paylaşmak istedik. Bazen ailelerde nefsani kıskançlıklar gözlemlenebiliyor bunun sonucunda ortama yayılan nahoş konuşmalardan etkilenen çocukların her biri de geleceklerini etkileyen yaralar alabiliyorlar.

Ötekileştirme, Berikileştir!

Çift terapilerinde gözlemlenen ve çiftlerde büyük huzursuzluk oluşturan bir takım replikleri sizinle paylaşmak istedik. Bazen ailelerde nefsani kıskançlıklar gözlemlenebiliyor bunun sonucunda ortama yayılan nahoş konuşmalardan etkilenen çocukların her biri de geleceklerini etkileyen yaralar alabiliyorlar.

Çocuklar çoğu zaman yaşadıkları bedensel ve ruhsal rahatsızlıklarıyla anne ve baba arasındaki huzursuzluğa bu şekilde sesiz çığlıklarla feryat etselerde, sadece birbiriyle egosantrik çatışmalara girmiş olan ebeveynlerin ise çocuklarının bu sesiz çığlıklarını duymaya ne hal, ne vakit ne de istekleri oluyor. Onlara göre çocuklarına sevgi gösteriyor maddi ihtiyaçlarını gideriyorlar mı tamam; görevleri burda bitiyor sanıp çocukların yanında özgürce eşleriyle didişme hakkını kendilerinde buluyorlar.

Bu olaya geniş pencereden baktığımızda çocuklarının da gelecekteki ilişki hayatlarını kötü yönde etkilediklerinin, kötü örnek olduklarının farkında bile değiller. Çocuk bu kavgalar sonucunda dile getirmesede birinin tarafını tutup diğer ebeveyninin davranışını yargılayıp ilerde yargıladığı annesi veya babasının davranışında, huyunda bir eş hayatına çekecektir. Şöyle ki kim ki yargıya girip annem gibi olmayacak babam gibi bir eşle evlenmeyeceğim dediyse bir zaman sonra arızaya girip annesi gibi olup babası tarzında olan bir adamla evli olduğunu fark ediyor. Biz de ebeveynler olarak böyle bir aileden geldiğimiz için mi acaba hala eşlerimizle didişme enerjisi içinde yaşıyoruz ne dersiniz? Artık bu oyunun bozulma vakti gelmedi mi?

Çocuk her şeyden önce evinde huzur ister çünkü o küçücük beden ve ruh, evinde huzurlu olduğunda güven duygusunu hissedebilir. Çocuk evinde mutlu bir anne ister ev işlerini dört dörtlük yapıp harika yemekler pişiren ama sofrada yüzü asık mutsuz bir anneyi hiç bir çocuk tercih etmez. Bunun yerine işlerini yine yeterince yapmış ama mutlulukla neşeyle etrafına gülümseyen bir anneyi her çocuk tercih eder. Çünkü annesinin yüzü güldüğünde her şeyin yolunda olduğunu bilir ve aslında çocuk hayatı annesinin yüzünden okur.

Çoğu ebeveyn ne yapıyor peki kendi aşağılık komplekslerini, hayata karşı başarısızlık ve öfkelerini, kendilerini sevilmeye layık görmeme bilinçaltı kodlarının acısını, huysuz yapılarının faturasını eşlerine durup dururken sataşarak çıkarıyorlar. Kimi ebeveynler çoğunlukla çocuklarında gördükleri bir hatanın acısını birbirlerinin kişiliğine yaptıkları sözel şiddetle çıkarmayı seçiyorlar. Çocuğun bir hatasını mı gördük hemen yapıştırıyoruz etiketi " Heh işte aynı annen gibisin  veya Baban gibisin " bu cümlelere sürekli maruz kalan çocuk yaşta veya ergenlik çağındaki çocuklarımız zamanla bizlerden uzaklaşıp mecbur olmadıkça aynı ortamda bulunmuyorlar, çünkü annen gibi veya baban gibi kelimesiyle başlayan cümleleri artık duymak istemiyorlar.

Sürekli karşı tarafı suçlayan ve karşı tarafa sözel şiddet uygulayan ebeveynden ise dile getiremeselerde zamanla soğuyor ve içten içe öfke oluşturuyorlar, bu da çocukların fiziksel ve ruhsal dünyasında sorunlar çıkmasına sebebiyet veriyor. Ebeveynler olarak sürekli birbirimizden şikayet ediyor ettiğimiz şikayetlerden beslenerek yaşamaya alışmış olsakta, böyle huzursuzluk yaratıp çocuklarımızı da böyle huzursuz ortamlarda yetiştirmek gibi bir lüksümüz olmadığını idrak etmemizin vakti geldi. Şaka kalkanı arkasına sığınıp durmadan eşimizden memnunuyetsizliğimizi belirtmeye devam edersek hem ilişkimizi hemde çocuklarımızı yıpratırız ki bunu yapmaya hakkımız yok. Böyle " anan gibisin, baban gibisin aynı ona çekmişsin " cümleleriyle varabileceğimiz tek nokta çocuklarımızın sevgisini kaybetmek olacaktır. Bir de bizim huysuzluklarımız sonucu yaşattığımız duygusal travmalarla eşimiz hasta olursa ve bu duruma çocuklarımız şahit olursa ya anacı yada babacı olacaklar ve diğer tarafı sadece sevmemekle kalmayıp saygılarını da yitireceklerdir.

Eşimiz yanımızda olmadığın da sudan çıkmış balığa döneceğimizi bile bile, bir çok dost ve aile meclisinde, eşli katılınan ortamlarda huzurlu olamayacağımızı bile bile nedir bu Nasıl olsa vazgeçilmezim istediğim gibi eşimden mutsuzluğumun acısını çıkarırım tavrı; anlayabilmiş değiliz. Hep sorarlar ya giden mi şuçlu kalan mı? Diye. Tabii istisnalar kaideyi bozmaz ama giden huzurlu olsa, bulunduğu yerde mutlu değerli hissettirilse neden gitsin ki? Çoğu bireyde gidecek cesareti bulamadığından zamanla kendinden gidiyor, bir anlamda kendinden geçiyor ve bizde hiç düşünmeden böyle anne ve babaların oluşturduğu bu tarz hastalıklı ilişkilerden hem ruhsal, hemde bedensel olarak sağlıklı evlatlar yetişmiş olmasını bekliyoruz.

Hem deveyi gütmek hem de bu diyarda sağlıklı huzurlu bir şekilde kalmak istiyorsak aile danışmanlarından yardım almakta fayda var. Ötekileştirmekten vazgeçip berikileştirip, Allah huzurunda birbirimize söz verip birbirimize emanet olduğumuz eşlerimizle güzel güzel iletişime geçme yöntemlerini hayata geçirmenin yollarını bulmalıyız. Birbirimizi hırpalayarak geçirdiğimiz o yıllarda çocuklarımız o hır gür içinde büyüyor da, ama aslında nasıl büyüyorlar hiç düşündük mü?

Sonra da bu çocuk neden böyle oldu diye kadere isyan ediyoruz. Merak etmeyelim bu durumun baş mimarı çoğu zaman eşimizle yıllarca süren ego savaşlarımız, yani şuçlu aranılıyorsa en yakın aynaya bakmamız tavsiye olunur. Artık akıllar başa alınıp soruna değil çözüme odaklanarak kronik hale gelmiş sorunlarımız için profesyonel yardım almalıyız.

Şimdi o kadar parayı niye bu durum için harcayayım ki diyenleri duyar gibiyim. Biz bu kısır döngüden çıkmak için gönüllü bedel ödemekten kaçtıkça, gönülsüz olarak hem eş hem de çocuklarımızın sağlığı için paralar dökmeye mecbur kalırız. Olay rüyasından uyanılmaz akıllar başa alınmaz çözüm aranıp ders alınmaz ise aynı hastalıkları eşimizin ve çocuklarımızın hayatında var ederiz. Bu kısır döngülerin birinci sorumlusu bu huzursuzluğu sürdüren taraf veya taraflardır. Eminiz, biz her zamanki gibi haklıyız ve bu kişide asla biz değiliz.

Öyle mi acaba ne dersiniz?

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!