On İki Duygu İhtiyacı
Bizler geçmişimiz ve çocukluğumuz ile ilgili neşeli, huzurlu ve mutlu olduğumuz anıları unutup, geçmişte yaşadığımız olumsuz olaylar sürekli kafamızı meşgul eder. Enerjimizi aşağı çekeriz.
Beynimiz, yaradılış gereği yüzde yetmiş beş olumsuz, yüzde yirmi beş olumlu düşünce yapısına sahiptir. Bizler geçmişimiz ve çocukluğumuzla ilgili neşeli, huzurlu ve mutlu olduğumuz anıları unutup, geçmişte yaşadığımız olumsuz olaylara takılı kalır ve sürekli kafamızı meşgul eder. Enerjimizi aşağı çekeriz. Bu durumu kendimizin yarattığının farkında bile değiliz.
Olumsuz düşündükçe, hayatımıza iyi olayları çekemiyoruz. Geçmişi düşünerek yarınımızı yapılandırıyor, yarın için endişe duyarak bugünün geçip gittiğinin farkına bile varamıyoruz. Bugünün güzelliklerine kendimizi kapatmış oluyoruz. Günler, haftalar böyle gelip geçiyor. Bir adım ileriye gidemiyoruz. Olduğumuz yerde sayıp kurban rolünde kalıp, konfor alanımızda yaşamayı tercih ediyoruz. “Peki bu bize ne fayda sağlıyor?” diye sormak istiyorum sizlere.
Geçmişte yaşadığımız olayları şifalandırmak ve helalleşmek için bizlere aynı duyguları yaşatacak kişileri ve olayları tekrar tekrar hayatımıza çekmiş oluyoruz.
Kız çocukları anneden onay, babadan sevgi görmek isterler. Kız çocuklarımızı evimizde ne prenses gibi yetiştirmeliyiz ne de ilgisiz, sevgisiz ve şefkatsiz davranmalıyız.
Prenses gibi yetiştirilen kız çocuklarımız, evlendiklerinde genelde aynı ilgi ve sevgiyi eşlerinden göremiyorlar.
İlgisiz, sevgisiz, değer görmemiş, destek verilmemiş kız çocuklarında ise ilk ona ilgi gösteren erkeklere kapılıp, yanlış yerde yanlış kişi ile yola çıkmış oluyorlar.
Erkek çocukları babadan, onay anneden sevgi görmek isterler. Babasından onay göremediğinde, hep başkalarını memnun edecek davranışları sergilerler. Anneden alamadığı sevgiyi ise kendinden büyük bir eş seçimi yapabiliyorlar.
Anneden sevgi alamamış kişiler de eşlerini aldatmaya meyilli olabiliyorlar.
Bizleri, anne babamız kendi doğrularıyla büyüttüler. Ben kendimi çok şanslı hissediyorum.
Dünyaya geldiğimde,
Bakım: Temel bakım ihtiyacımı annem karşılamış.
Kabul: Ailemin, dünyaya gelen ikinci kız çocuğuydum ve hiçbir zaman “Seni erkek bekliyorduk.” gibi sözler işitmedim. Annem, üç kız çocuğuna sahip bir kadın ve babamın bu konu ile ilgili, bir söylemi hiç olmamış.
Saygı: Ortaokul dönemlerinde okul gezileri olurdu ve babam bu isteğimize her zaman saygı duyardı.
Anlayış: İlkokulu ve ortaokulu ikamet ettiğimiz yerde okumuştuk. Bulunduğumuz yerde düz lise vardı. Babam bizim düz liseye gitmeme isteğimizi anlayışla karşılamıştı. Bulunduğumuz yere otuz kilometre uzaklıkta meslek lisesine yazdırmıştı. O zamanlar meslek lisesi mezunları daha rahat iş bulma imkanına sahipti.
Ben liseden mezun olmadan eşim ile tanışmıştım. Babam, büyük ihtimalle eşimin işi gücü var diye evlenmeme onay göstermişti. Annem ise, erken yaşta evlilik yaptığı için küçük yaşımda evlenmemi kesinlikle istemiyordu.
Güven: Büyüdüğümüz evde güzel bir çocukluğum geçti, şükürler olsun. Babam sertti, sevgi, şefkat göstermeyi bilmezdi. Annem de sevgisini göstermeyi bilmezdi. Annemin sarılıp öptüğünü hatırlamıyorum. Üç çocuk, iş -güç, hazır mama yok, bez yok sürekli bi koşuşturma içindeydiler.
Biz üç kardeş okuldan geldiğimizde bir araya toplanıp, harçlıklarımızı birleştirirdik. Kız kardeşimizi bakkala yollar, bisküvi aldırırdık ve yanına çay demlerdik. En çok sevdiğimiz, keyifli anılar olarak hatırımızda kalmıştır.
Soğuk kış aylarında, hafta sonu, kahvaltıda, yanan sobanın üzerinde pişmiş o miss kokan tarhana çorbasını içerdik. Annem çorbayı ortaya koyar, içine ekmek, üzerine peynir serperdi. Nasıl da güzel bir lezzet. Bilinçaltıma çok güzel duygularla ve huzurla yer etmiş olan tarhana kokusu şimdi bana, her kokusunu duyduğumda nasıl da huzur veriyor. Ardından kahvaltı ederdik. Sofranın başında, ablam ve kız kardeşim her zaman yer kavgası yapardı. Televizyonun tam karşısında kim olacak diye.. Televizyonda o zamanlar He Man ve kamlumbağlar çizgi filmleri vardı. Evimiz sobalıydı ve mutluyduk...
Lise döneminde servisle okula giderken annemin sesi hala kulaklarımda “Ayşe hadi şu servisi hep bekletiyorsun.” deyip, bir yanda da elime dua kitabını verip Ayetel Kursi duasını zorla okuttururdu. Canım annem benim. Her perşembe akşamı dua gecemiz olurdu, şükürler olsun.
Babam, sandalye minderlerinin arkasına bize dama çizerdi. Ailece isim, bitki, hayvan, şehir oynardık. Babam bize her ay dergi getirirdi. O dönemde bankaların vermiş olduğu aylık dergilerin elimize geçmesi için sabırsızlanırdık. Güven duygularım ailem ile birlikte sağlam yer etmişti.
Değer: Her bayram yeni kıyafetlerimiz olurdu.
Babam hasta olduğumuzda “Canınız ne istiyor.” diye sorduğunda cevap belliydi. Kremalı bisküvi ve gazoz. Şimdi geriye dönüp baktığımda bana değer verilmiş olduğunu görüyorum. Babam hasta olduğumda, halimi hatırımı sormuş diye.
Destek: Lise döneminde arkadaşımda kalmak istediğimde annem kesinlikle izin vermezdi. Kalmak için çok zor ikna ederdim. Başımıza bir hal gelmesinden endişe ederdi. Başımıza bir hal gelse mutlaka sahip çıkarlardı, diye düşünüyorum.
Onaylanma: Annem, yaptıklarımızın daha iyisini yapalım diye mi bilmiyorum “güzel olmuş” demeyi bilmezdi.
Beğeni: Babam da beğendiğini söylemeyi bilmezdi. Onlara da öyle duygular hissettirilmediği için bilmezlerdi.
Fark edilme: Ben ilkokuldan başlayarak ortaokul ve lise dönemlerinde halk oyunlarının içinde yer almıştım. Başka ilçelere festivallere ve açılışlara katılırdım. Anne ve babamdan hiç duymadım “Bizim kızımız da halk oyunu oynuyor.” diye anlatmayı bilmezlerdi. Onlara göre çocuklarının yaptıklarını anlatmak ayıp gelirdi.
Her Şey Yolunda: Her şey yolunda demeyi bilmezlerdi.
Olumlama: Her şey yoluna girecek gibi onaylama cümlelerini bilmezlerdi. Ben, şimdi öğrendiysem ailemin bu gibi kelimeleri bilmemeleri gayet normal geliyor. Etrafımızdaki aileler genelde böyleydi.
Ben her şeye rağmen anne ve babamdan hayır duamı eksik etmiyorum. Genelde her ihtiyacımı karşıladılar. Karşılanmayan duygu ihtiyaçlarımızı da bilerek ve isteyerek yapmadılar. Onları sevgiyle kucaklıyorum. Ellerinden öpüyorum.
Anne ve babamızda kurbanların kurbanları olduğu için soyumuz böyle devam ediyorken; farkındalıklarımız oluştu. Ben zincirdeki halkalardan birini kırdığımı düşünüyorum.
“Bugüne kadar atalarımdan bana, benden çocuklarıma geçen tüm olumsuz enerji bağlarımı serbest bırakıyorum.”
“Hayatımı zorlayacak tüm niyetlerimi ve davranışlarımı iptal ediyorum.”
“Şimdiye kadar atalarımı yargıladıysam, yadırgadıysam, yorumladıysam ve kınadıysam onlardan özür ve af diliyorum.”
"Atalarımı affediyorum."
"Bulundukları yerlerde rahat ve huzurlu olsunlar."
"İyi ki benim atam olmuşsunuz. Sizi seviyorum."
Ayşe Özkılıç
https://www.nefes21.org/detail/101441
https://www.instagram.com/ayseozkilic39/
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!