Kimin Hakkı?

Gün içerisinde, çevrendekileri mutlu etmek için hizmete bulunurken, kendinden fedakarlıklar yaparken, hiç aklına mutlu etmeyi unuttuğun biri geliyor mu?

Kimin Hakkı?

Mutluluk, kelimesini okuyunca, yüzünde bir tebessüm belirdi. Aynı benim gibi, değil mi? Bu kelime işte böyle sihirli. Okuyunca dahi insanı mutlu eden, gözlerinin içini ışıldatan, duyan kişinin içine güneş gibi girip tüm hücrelerini ısıtan, bu sıcaklığı da yüzüne tebessüm olarak konduran bir kelime.

Ona dünyada ki herkes bu hazzı alabilmek için sahip olmak istiyor. İnsana en çokta ‘’Mutlu olmak’’ yakışıyor asıl.

Onu istemeyen, ben mutlu olmak istemiyorum, diyen biri ile karşılaşmadım hayatım boyunca. Dünya kurulalı onu istemeyen bir kişinin bile  yaşamış olabileceğine hiç ihtimal vermiyorum.

Her gün günlük yaşantının içerisinde arıyoruz onu. Daha çok farkında olmadan bilinçaltı düzeyde ona ulaşmak için tüm çabalarımız. Onu bulmak için okula gidiyoruz, eğitime mutluluk diyoruz. Bir başkası anne olmak en büyük mutluluk derken, diğeri sağlıklı olmak olarak nitelendiriyor. Hemen yanındaki hayır, mutluluk tam olarak tefekkür etmektir diyor. Diğeri mutluluk lezzetli bir yemektir, huzurlu bir ailedir, zengin olmaktır, doğada yürüyüş yapmaktır, özgür olmaktır, insanlara faydalı olmaktır.

O kadar çok farklı ifade etmek mümkün ki mutluluğu. İşin ilginç yanı yazarken ve söylerken aynı şeyi telaffuz edip, onu duyan herkes için farklı hissettiriyor olması.  Çünkü herkesin az önce bahsettiğim gibi mutluluk tanımı ve ondan beklentisi farklıdır.

Peki gün içerisinde herkes mutlu olmayı isterken, kolaylıkla ulaşabiliyor mu mutluluğa? Bir çoğumuz ‘’Hayır. Mutlu olmak kim, ben kim’’ diyor ve mutluluğu hakketmediğimizi ifade ediyoruz. Aslına bakarsanız böyle söyleyerek onu uzaklaştıran bizzat kendimiz olmuş oluyoruz. Rabbim her kuluna adil davranır, verdiğini eşit verir. Bu demek oluyor ki, herkese verdiğinden sana da veriyor. Sen verilenin farkına varıp şükredersen, bu şükürle birlikte verilen bereketlenir. Bunun tam tersi yönde davranıp inkâr edersen, veren verdiğini geri alır.

Gün içerisinde, çevrendekileri mutlu etmek için hizmete bulunurken, kendinden fedakarlıklar yaparken, hiç aklına mutlu etmeyi unuttuğun biri geliyor mu? Çevrene bir bak asıl unuttuğun, pas geçtiğin kim? Her gün seninle birlikte koşuşturan kim? Kim bu gizli kahraman?  O nu görebiliyor musun? Bunun için aynanın karşısına geçip bakman gerekiyor. İşte mutlu etmeyi unuttuğun Sen karşında. Ona ne söylemek istersin?

Kendi gözlerinin içine bakıp hiç ‘’Hey kendim! günün aydın olsun. Seni çok seviyorum, iyi ki varsın!’’ dedin mi? Halbuki hep seninle birlikte koşuşturan, seni yalnız bırakmayan kendin, sence bu iltifatları hak etmiyor mu? Bunu bugüne kadar hiç yapmadıysan, her gün birlikte olduğun kendinle, nasıl çatışmadan mutlu olabilirsin ki?

Evet şimdi sormak istiyorum: Ne fark ettin? Bugüne kadar unutmuş olduğun, daha yeni şimdi fark ettiğin kendini mutlu etmek için, ilk adım olarak ne yapabilirsin?

SELMA ONATER

Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için:

https://nefes21.com/selma_onater

Yazar'ın sosyal medya hesabı:

https://www.instagram.com/selmaonater

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!