Kendinle Buluşmak İster Misin?
Güvendiğin her dal kırılmaya başladığında, tuttuğun her el seni bıraktığında, en sevdiğin eşyan kırıldığında, en güvendiğin evladın sana sırtını döndüğünde, belki de 'en sevdiğim' dediğin seni terk ettiğinde; sakın onlara sitem etme!
Hepimizi hayata bağlayan birçok sebep var. Mesela; sevdiğimiz ve birlikte vakit geçirmekten hoşlandığımız dostlarımız, ilgilendiğimiz iş ve hobilerimiz, sahip olduğumuz eşyalar, belki çok sevdiğimiz evladımız…
Her birimizin aşkla hayata tutunduğu birçok sebep var. Onlar bizim mutluluk kaynaklarımız. Belki de olmazsa olmazlarımız. Gülen yüzümüz. Hayatımızın anlamları. Onlar olmazsa hayatın rengi olmazdı öyle değil mi?
Bir bakıma öyle ama bir de bu durumun tam tersi var.
İnsanoğlu her ne kadar mutluluğu talep edip istese de diğer yandan hüzünlerinden de beslenir. Boşlukta kalmayı sevmez. Mesela işsiz güçsüz kaldığı ilk fırsatta acılarına sarılır.
Madalyonun öteki yüzünde ise sıkı sıkıya tutunduğumuz hüzünlerimiz var. Evet, bir yandan bizi mutlu eden sevindiren birçok sebebimiz varken diğer yandan bizi hüzünlendiren her boşluğa düştüğümüzde sığındığımız tutunduğumuz acılarımız var.
“Nasıl yani, insan acıya tutunur ona sığınır mı” demeyin sakın!
Elbette tutunur. İnsanı insanlık mertebesine getiren acılar ve hüzünlerdir. Onlar olmasa şaşar insan. Şımarır. Kendini büyük görür kibirlenir.
Hüzünler ise güçsüzlüğümüzü gösterir. Kibrimizi kırar. Belimizi büker. Çaresiz bırakır insanı…
İşte orada nefsi terbiye başlar!
“Acılar neden var?” diye yıllarca sorup durduk! Hatta ”ben bunları neden yaşıyorum, bu olanları asla hak etmiyorum” diye defalarca sitem ettik!
Sonrasın ise elimizden gelen hiçbir gücün olmadığını defalarca deneyimledik.
Aslında her acı bizi huzura çağıran davetiyelerdi. Özüne dön, kendine gel uyarılarıydı.
Güvendiğin her dal kırılmaya başladığında, tuttuğun her el seni bıraktığında, en sevdiğin eşyan kırıldığında, en güvendiğin evladın sana sırtını döndüğünde, belki de 'en sevdiğim dediğin' seni terk ettiğinde; sakın onlara sitem etme!
Hepsinin tek bir görevi var.
“Seni seninle buluşturmak!”
Çünkü sen dışarıda tutunduğun mutluluk kaynakların olduğu sürece kendi içine dönüp bakmayacaksın.
Çünkü onlara verdiğin değer kadar kendine değer vermeyecek, onlara hizmet ettiğin kadar kendine hizmet etmeyecek ve en önemlisi onlara ayırdığın vakit kadar asla kendine vakit ayırmayacaksın!
İlahi sistem de seni tüm dış kaynaklardan koparacak ve özüne dön diye çağrıda bulunacak!
Tabi ağlamaktan bitap düşen gözlerinle hakikati görebilirsen… :)
Hadi sil gözyaşlarını;
Çünkü bunu anlamaya başladığında her birine bir bir teşekkür edeceksin. Tutunduğun her ne varsa bir balon gibi salıp göndereceksin gökyüzüne… Sonra hepsini bir bir affedip sarılacaksın kendine!
Neden mi?
Çünkü dışarıya kör olmadan içimizde bizi bekleyen çocuğu göremeyeceğiz. Dışarıda bizi üzünleri terk etmeden kendimize gelemeyeceğiz. Tutunduğumuz her neyse onları salıvermeden kendimize dönemeyeceğiz.
Şimdi anladın mı? Hadi bırak şikâyeti de şimdi kendine kocaman sarıl. Seni senden başka kimse anlamaz bilesin…
Zor diyorsan sosyal medya hesaplarımızdan bize ulaşabilirsin…
Yanında hiç kimse olmasa da sen kendine iyi bak olur mu?
Gülay Okuyucu / Yazar/ Bütünsel Nefes Danışmanı/ Nlp uygulayıcısı
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!