Kendine Seyyah Olan İnsan

İnsan kendi merkezinden uzaklaştıkça kendine yabancılaşmaktadır. Bu âna kadar kendisinin tanımını başkaları yaparken, gerçek benliğini fark ettiği zaman her ânını kendine has kılacaktır. İçindeki özgürlüğü fark ettiği ân en dipte olduğu andır. Allah’ın halife olarak yarattığı, tüm âlemi hizmetine adadığını ve kendisine ne kadar da haksızlık ettiğini anlayacak ve sonu sonsuzluk olan iç yolculuğuna başlayacaktır.

Kendine Seyyah Olan İnsan

Ben kimim sorusu, insanın kendini tanıma aşamalarının ilkini oluşturur. Bu bir nevi kişinin ikinci doğumu gibidir. Kişinin birinci doğumunda, kendi seçimi söz konusu değildir. Kim olduğunun ya da kim olmadığını fark ettiği an olan ikinci doğumunda, bilinç ve tercih söz konusudur. Birinci doğumun sancısını anne çekmişken, ikinci doğumun sancısını kişi kendi yaşar. Güzelliği ve huzurunu ise ruhen, kalben ve mekânsal olarak beraber olduğu herkes hisseder ve yaşar.

Evet, bu ikinci doğum sanıldığı kadar kolay değildir. Bunu fark edebilmek için insanın yaşadığı ve olduğu kendisi ile yaşamak istediği ve olmak istediği kendisi arasındaki farkı idrak etmesi gerekmektedir. İlk doğumda dokuz ayı tamamlanmadan doğumun gerçekleşmemesi ya da doğan çocuk yaşamsal ek destek alması gibi. İnsanın tercihlerinin,  kendine ait olmadığını anladığı, bir nevi kendine yabancılaştığı kendi merkezinden çıktığını anladığı ân doğum vakti gelmiş demektir. Bu da kişinin tekrardan kendisi olabilmesi için defalarca olaylar, kayıplar, başarısızlıklar ile karşılaşmış olması demektir.

İnsan kendi merkezinden uzaklaştıkça kendine yabancılaşmaktadır. Bu âna kadar kendisinin tanımını başkaları yaparken, gerçek benliğini fark ettiği zaman her ânını kendine has kılacaktır. İçindeki özgürlüğü fark ettiği ân en dipte olduğu andır. Allah’ın halife olarak yarattığı, tüm âlemi hizmetine adadığını ve kendisine  ne kadar da haksızlık ettiğini anlayacak ve sonu sonsuzluk olan iç yolculuğuna başlayacaktır.

İnsanın kendini tanıması için” ben kimim”den sonra   “nasılsın” sorusudur. Kişi bunu gün içinde karşılaştığı birçok kişiye sorar. Bunu her gün defalarca yapar. Burada önemli olan insanın başkalarının nasıl olduğunu merak ettiği kadar kendisinin nasıl olduğunu sormasıdır. Ben nasılım? İyi miyim gerçekten. Bunu ruhu ve kalbi ile ne kadar doğrulayabiliyorsa o kadar gerçektir. Değilse kendisinden hakikati gizlemiştir.. Kişiye düşen ise öz benliğindeki hakikatten kaçmaması ve cevap ile yüzleşmesidir. Çünkü insan bu soruyu kendisine samimiyetle sormaz ve cevabını vermezseniz; hiç kimse gerçek anlamda nasıl olduğu ve nasıl hissettiği ile gerçek anlamda ilgilenmeyecektir.

İnsanın iç dünyasını anlamasının bir diğer yolu ise, hissettiği duyguların adresini iyi tespit etmesidir. Zira insan hayatı boyunca hep başkalarını, küçükken anne babasını, okula giderken öğretmenini, evlendiğinde eşini, çocuğu olduğunda çocuğunu bekler, özler ve hasretlik duyar. Trafikte yan şoföre, evde eşine çocuğuna bağırır veya öfke duyar.  Yaşamın bilmem sonuna kaç ay veya yıl veya sâlise kala yada hiç fark etmeden gider dünya diyarından Tüm bekleyişlerin, özleyişlerin, hasretin, kızgınlığın ve öfkenin kendine olduğunu. Tüm bu duyguların amacı, kişi o ân fark etmese de kendini bulma çabasıdır aslında. Ne zamanki tüm bunların özüne ayna olduğunu fark eder, o zaman tüm özlemeler, beklemeler, hasretler, kızgınlıklar ve öfke biter. Çünkü kendine kavuşmuştur.

YAZAR: SEMRA KAYA

Yazar'ın sosyal medya hesabı

https://instagram.com/vera_liya_?utm_medium=copy_link

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!