Kendim Olmak

Ben şimdiye kadar hiç kendim olmamıştım, kendim olamamıştım kendim olmak nedir? Onu bile bilmiyordum. İçimdeki küçük çocuktan habersiz öyle yaşayıp gitmişim.

Kendim Olmak
Tekirdağ/Kumbağ
Kendim Olmak

 Kendim olmak nedir, derseniz?  Bana göre kendim olmak; özgür olmak, kendi içimden geldiği gibi olmaktır. Bazen neşeli, bazen durağan, bazen boş vermiş, bazen de bir şey yokken çocuk sevincini hissedip o an’ı yaşamaktır. Sevdiğin müziği açıp hayallerine doğru yolculuk yaparken bazen sevinçten ağlayıp, bazen gülmektir. Kendi etrafında dönüp gülüp eğlenmektir, aslında. Hep bir başkası kırılır mı? Gücenir mi? diye düşünmeden, düşündürülmeden hareket etmektir.

Bizler çoğumuz, aile ortamından başlayıp okul hayatı ve sosyal yaşantımızda kendimizi hep bir kalıba sokup kendimiz olmak yerine, farklı davranışlar sergiler olduk zaman zaman. Maskeler taktık çoğu kez. Maskelerin ardında yaşanılanları biz bile görmezden gelmeyi seçtik. Kendimizle yüzleşmek bizi korkuttu.  Bu davranış şekillerine o kadar çok alıştık ki kalıplar içinde olduğumuzu belki kırklı yaşlarımıza geldiğimizde fark edebildik. Belki de farkında olmadan böyle bir yaşam sürdürmeye devam edenler de olabiliyor. Ta ki “Artık yeter! Sıkıldım; bu baskılardan ve aynı kalıplardan” diyene kadar.

Her zaman her yerde mükemmeliyetçi olmaya çalıştığımızın farkında ve bilincinde olamadık. Misafir olarak arkadaşlarımız ve akrabalarımız geleceği zaman kaç çeşit hazırlıklar yaptığımız belli değil. Hem kendimizi gereksiz strese sokup yorar hem de gelen misafirleri de bu yükün altına soktuğumuzun farkında değiliz. Aslında amacımız beraber hoş sohbetin yanında bir çay ile birlikte dostlarımızla keyifli vakit geçirmektir.

Misafir geleceği zaman evim derli toplu olsun deyip kendimi iki gün boyunca temizliğe verdiğim günlerim geldi aklıma. Evimin her köşesi temiz olmalıydı, sanki normal günlerde pismiş gibi. Böyle davranmamın altında yatan sebep neydi? Ailemden alamadığım onaylanma, kabul görme ve takdir edilme duygularımdı. Ailemden alamadığım onaylanma ve kabul edilme duygularımı bu şekilde hazırlıklar yaparak o duygularımı başkalarından almaya, tamamlamaya ve kendimi iyi hissetmeye çalışıyordum.

Annem hep daha iyisini yapalım diye “güzel olmuş” demeyi bilmez ya da aldığım bir şeyler hakkında ara sıra olumsuz yorumlar yapardı. Annem bu şekilde yorum yaptığında önceden olsa biraz alınmış olsam da şimdi alınmadan ve kırılmadan annem yine bu şekilde “Bu kıyafetin rengini nasıl seçtin? Bunu nasıl beğendin?” deyip beğenmediğini dile getirdiğinde “Anneciğim ben bu kıyafetin rengini ve modelini çok sevdim ve beğendim” deyip incitmeden ve incinmeden bazı şeylerin benim zevkime hitap ettiği için tercih ettiğimi söylediğimde anneciğim artık bunu kabul ediyordu. Canlarımız, annemiz ve babamız da aile büyüklerinden ve çevrelerinden hep bu şekilde gördükleri için onlara göre doğru olan tercihleri bizim de aynı şekilde seçimler yapmamızı istemeleri ve beklemeleri çok doğal değil mi?

Yıllar öncesi annemin istediği gibi akıllı bir kız çocuğu olmuştum. Bir misafirliğe gittiğimizde ikram edilen çaydan sonra bir tane daha içer misin? Diye sorulduğunda annem karşıdan kaş göz işareti ile bir bardak daha çay içmememize karar verirdi. Babamın kızı olmak her zaman sorumluluk vermiştir. Herkesin gözünde Turgut’un kızları doğru yapar diye bir baskı vardı. Ablamla aramızda bir yaş olduğu için okul hayatım boyunca öğretmenlerim ismimi söylemek yerine Dilber’in kardeşi olmuştum.

Eşimle evlendikten sonra onu törenlerde ve kutlamalarda layığı ile temsil eden olmuştum.

Eşimin memleketine gittiğimizde oranın baskıcı tutumundan kaynaklı eşim her davranışıma bir uyarıda bulunup beni sıkardı. Ailesi ve oradaki tanıdık çevresi tarafından bir şey söylenmesin diye…

Yıllar böyle sürüp giderken eşim bana sürekli çok yüksek sesli güldün biraz sakin, biraz yavaş ol deyip bazı küçük uyarılarda bulunduğunda artık bu tür söylemleri beni yorduğundan dolayı eşime içten içe kızar söylenirdim. Bazen arada bana gelenler gelir ve eşime “Aa sende orada gülme, burada sakin ol deyip duruyorsun.” Hep bir baskı “bisiklete bineyim” “yok bu yollar bozuk düşersin” en büyük hayalim paten kaymak dediğimde bu yaşta kolunu bacağını kırmak mı? istiyorsun ne pateni deyip ben ne söylersem bir şeyleri bahane edip her isteğime engel oluyordu. Neden hep başkaları ne der diye hayatımız “El alem” üzerine kurulmuştu. 

Ben artık eşime her ne söylersem hayır dediğinden rahatsız olduğumu ve kendimi baskı altında sıkıştığımı ve bunaldığımı dile getirsem de eşim hep başkaları ne der diye bana o şekilde yön vermek istiyordu.

Eşime “Sen de zincirlerini kır. Hep başkaları için ne zamana kadar yaşayacaksın?” diyordum. 

Ben şimdiye kadar hiç kendim olmamıştım, kendim olamamıştım kendim olmak nedir? Onu bile bilmiyordum.

İçimdeki küçük çocuktan habersiz öyle yaşayıp gitmişim. Duygularımı sürekli bastırmış içimden geldiği gibi davranamaz olmuşum. Her zaman ben küçük yaşlarımda kaldım derdim. O neşeli, çılgın, yaramaz, küçük çocuk içimde fıkır fıkır onu açığa çıkarmamı bekler dururmuş. Aslında beni ben yapan o küçük çocukmuş da benim haberim yokmuş. Beni yerimde tutamayan, heyecanlı, görülmeyi bekleyen saf, masum ve kırılgan o küçük çocuğu kırk yaşımda fark edip bulmuştum, bırakır mıydım hiç. Onu sevgiyle ve şefkatle alıp tam kalbime yerleştirdiğimde artık hep birlikte, daha keyifli ve huzurluydum. Rabbime şükürler olsun.

Bu fark edişlerle beraber benim kamera önünde, eşimin kamera arkasında görmüş olduğumuz eğitimleri öğrenip idrak edip hale geçirebilmeye niyet etmiştik.  Eşim de o baskıcı söylemlerini bırakabilmeyi yavaş yavaş hayatına geçirebilmeye benim bu her zamanki hallerimi kabule geçmeye çalışıyor gibiydi.

 Şimdi kendim olabilme yolunda ilerlerken eğitimler konusunda eşim çok büyük destek oluyor. Eşim de kendini rahat bırakabilmeye şimdiye kadar olan tutucu davranışlarından yavaş yavaş özgür olabilmek için bol bol çalışıyordu.

Araba hareket halinde ilerlerken bir kolumu arabadan çıkarıp derin nefesler alarak yüzüme vuran serinliği hissetmek inanılmaz muhteşem bir duygu. Kendim olabilme ve kendimi keşfedebilme yolunda ilerliyorum. Dışarıda ses tonum nasıldır diye hiç düşünmeden heyecanımı olduğu gibi yaşayabiliyorum ve duygularımı bastırmadan gülebiliyorum.

Ne büyük rahatlık, özgürlük ve hafiflikmiş, kendim olmak. Oh be..

Aldığımız eğitimlerle birlikte kendi yaşamış olduğum duyguları fark edip, neyi neden yaptığım ve bunun neden kaynaklandığını bulmak kendimi geliştirmek ve kendimi hafifletmek anlamında bana katkılar sağlıyor.

Şimdi bu satırları okuyan sevgili tek ve biricik, güzel can.

Kendin olmak ister misin?

Kendin olabilme yolunda ne kadar cesaretli ve isteklisin?

Kendin olabilme yolunda ne kadar özgürsün?

Kendini bulabilme yolunda yapmış oldukların hangi değerinle seni sen yapıyor ve seni destekliyor?

Peki bu seni destekleyen değerlerinle ilgili bir adım atıyor olsan bu ne olurdu?

Şimdi harekete geçme zamanı…

Kendini ertelemekten vazgeç.

 

https://youtu.be/LvUtMtbFFck

https://www.instagram.com/ayseozkilic39/#

 

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!