Karbonhidratlar Ve Denemeler
Her şey aslında bir derin nefes almakla başladı deyip, bu değişime ve dönüşüme ayak uydurmaya çalıştığım için kendimle inceden inceye gurur duyduğumu da hesaba katarsak hayat bir Pazar akşamı bana karbonhidratlar ve denemelerle geldin, ben de aldım ve kabul ettim diyorum. Bu da benim ilk denemem.
Gecenin bir yarısı içimden bir ses aç laptop’unu ve aynen hissettiklerini yaz dedi. Öyle deli filan dürtmedi yani.Artık içimdeki o sesi dinliyorum ve kulak veriyorum sadece. Bana neler söylüyor ? İyi ve tatlı mı, yoksa aceleci ve telaşlı mı ? Sakin ve naif mi, yoksa kaba ve öfkeli mi? Bunun ayırımını yapıyorum artık çok şükür. İşte yine böyle bir andayken içimdeki o kadim bilge kalk Nursal yaz bir şeyler gece gece ne hissediyorsan yaz gitsin dedi. Dinledim o sesi ve her şey böyle başladı.
Günlerden Pazar gecesi evde bir telaş… Hafta sonunun verdiği o yorgunluk bir de bir takım hazırlıklar. Ev hanımı olanlar anlar beni. Üstelik bir de anneyseniz ve de küçük çocuğunuz varsa, bütün gün onunla ilgili güzel aktiviteler yapıp, bir yandan yemek, bulaşık, çamaşır ve ütüye hazırlanacak giysiler. Ütülenenleri as, birkaç arkadaşınla sohbet et, eşinle güzel zaman geçir, çocuğunu öpe koklaya yatır, huzurla anda kalmaya çalış, güzel hayaller kur, daha fazla umut et, daha az şikayet et. Hatta çıkar o negatif düşüncelerini kafandan. Bırak biraz da dağınık kalsın ev. Elleme her şeyi. Her zaman temiz, düzgün bırakmak zorunda değilsin. Yeter ki kafan dağılmasın ev dağılsın toplarıııız. Mutfakta tabaklar üst üste kalsın yıkarıızzz. Çamaşırlar yığılsın katlarııızzz. Her şeyi yaparız da hayattaki o “an“lar geri gelmiyor be Nursal. Bırak tadını çıkar biraz. Oyuncakların üzerinden atla geç, hem bak çok eğlenceli. Sek sek oynar gibi. Ne çabuk unuttun o günleri? Annenden izin almak için türlü türlü tatlılıklar yapıp da, sokağa bir an önce çıkıp, tebeşirle özenle çizdiğiniz o karelere hevesle nasıl da zıpladığın ne ara unuttun? Ahhh zaman ne hızlısın ve ne de güzelsin. İşte aynen öyle ! Bırak dağılsın oyuncaklar odaya. Sen de sek sek oynar gibi atla, hopla, zıpla…Brak her zaman düzgün kalmasın bazen de dağılsın dedim ya toplarııızzz… Kafanı yormaaa….Hayatta yeter ki sağlık olsun her şey hallolur evvel Allah.
Günlerden Pazar gecesi ben yine küçük denizkızının (biz ona öyle sesleniyoruz little mermaid) oyuncakları yine her yerde ve uyku saati geldi. Minik meleğim” anneee uykuummm geldiii “ diye mırıldandı gözler yarı kapalı. Kızımı aldım öpe okşaya yatırdım yatağına. Sevdim, okudum, üfledim ve Yaradan’ın ilahi koruması altında olduğumuzu hissettim. Allah’ım sana emanet güzel yavrum dedim ve çıktım odasından. Sonra geldim mutfağa, gözüm önce tezgahtaki bulaşıklara ilişti ama nedense bu sefer dert etmedim. Boş ver önce bir çay koyayım dedim. Çay önemli. Sonra eşimle sohbet etmeye devam ettik.Genelde akşamları Deniz uyuyunca kendimize zaman ayırırız ve birbirimize günümüzün nasıl geçtiğini sorarız. Şimdi diyeceksiniz ki hafta sonu aynı evin içinde gününüz nasıl geçebilir. Öyle olmuyor işte o. Aynı evin içinde de olsan herkes zamanı anı farklı bir yerden, farklı bir açıdan yaşıyor. Herkes kendi penceresinden bakıyor manzaraya. Ve ben belki kuşları, bulutları seyrediyorum; eşim belki ağaçları, toprağı…Yani demem o ki, eşimle her gün, günün nasıl geçtiğiyle ilgili sohbet etmemiz evlendiğimizden beri bir alışkanlık bizde. Bunun ne kadar kıymetli olduğunu şu sıralar aldığım eğitimlerden dolayı bir kez daha anladım. İletişim ve hele ki doğru iletişim bir ilişkinin en önemli mihenk taşlarından biri. Aksi taktirde aynı evde yaşayan ve birbirine ruhen, zihnen ve zamanla bedenen bile yabancı iki insan, bir evlilik cüzdanı ve varsa çocuklardan ibaret bir hayatın oluyor. Sen bunu fark edebilirsen ne ala…. Çok şükür ki biz evlendiğimizden bu güne kadar böyle güzel bir alışkanlık edindik ve her ne olursa olsun, günümüzü kısacık da olsa değerlendirmeden baş koymuyoruz yastıklarımıza…
Neyse çay da demlendi bu arada “ hayatıımmm çayın yanına ne istersin?” diye seslendi eşim bana. Bir an düşünmeden “çerez ve bisküvilerden ne varsa al tabaklara koy hayatım” dedim. Ve ütü odasında yığınla bıraktığım o çamaşırları katlamaya devam ettim. Sonra içimdeki o ses, o kadim bilge bana seslendi. (Bülent hocamız derslerde hep bu metaforu yapar “evet arkadaşlar sorun bakalım o içinizdeki sese, o kadim bilgeye ne diyor bakalım size” diye) İşte ben de o sese kulak verdim ve sakince düşündüm. Çayın yanına bir şey ister miydim gerçekten? Saat hemen hemen 10’a geliyor. Normalde yemeğimi çoktan yerim ve akşam saatlerinde 7’den sonra midemi boş bırakıp, sıvı tüketmeye özen gösteririm. Gün içerisinde yeterince su tüketmediysem biraz daha su içiyorum mesela. Üstelik artık suya niyet yükleyerek suyu içmeye başladık bu aralar.( Bu da bir başka sohbetin konusu olsun) Eee bunları derste boşuna öğrenmedim. Uygulayıp, hayatıma geçirmediğim sürece hepsi birer bilgi ve orada beynimin içinde öylece duruyorlar sadece.
Neyse işte dedim ya bir düşündüm, çayın yanına gerçekten de bir şeyler yemeli miydik? Yoksa çayın yanına sevgi, muhabbet, birkaç bölüm dizi ya da sadece sessizce açıp okuduğumuz kitaplarımızı mı almalıydık ellerimize? Sonra dedim ki evet, ikinci şık ve kesinlikle eminim. Nitekim eşimin önünden tabakları aldım, güzelce kilitli dolap poşetlerine koyup, “Bunları kaldırıyorum hayatım, hadi aç bir film izleyelim ya da yeni bölüm var mı, akşam hangi dizi vardı ona bakalım” dedim. Şaşırdı benimkisi. Ama haklıııı...
Nefes 21 Akdemi derslerinde Bülent Gardiyanoğlu hocamızın anlattıkları o an beynimde çınlıyordu sanki. Eşime hepsini teker teker anlattım. Hocamız bize bir dersinde “Evet arkadaşlar, hadi söyleyin bakalım kaç kişi gün içerisinde hedeflerine, ideallerine doğru ilerliyor? Mesela kaç kişi ben bu Pazartesi diyete başlıyorum deyip istikrarla sürdürebiliyor bu düşüncesini? Ya da kaç kişi hedefleri doğrultusunda yeni kararlar alıp uygulayabildi?” diye sormuştu bizlere. Haklıydı hocamız ben ne zamanadır, doğumdan önce hamilelikte aldığım o kiloları vermeye niyet edip sonra türlü türlü bahanelerle ertelemiştim bu niyetimi. İçimden o diğer ses hani başta demiştim ya hızlı ve aceleci, negatif ve kırıcı, aynı zamanda da hiç susmayan şu diğer ses.sürekli konuşuyordu benimle. İşte buna Bülent hocamız “vesvesenin sesi” diyor ve “aman haa dikkate almayın o sesi “ diye tembihliyor bizleri. O sesi eskiden sürekli kaale alırdım ve ne yazık ki ben eskiden o sesin kölesiymişim.
Şimdi size kısaca bahsedeceğim. Kendim için ne zaman iyi ve doğru bir şeyler yapmaya kalkışsam içimdeki o telaşlı ve endişeli ses” Nursal aman canım boş ver ye gitsin, bir dahaki gün daha az yersin olur biter. Hem ne varmış ki saatte, ne yani çayın yanında şöyle mis gibi vanilya, tarçın kokan bir dilim kek de mi yiyemeyeceksin? Sen boş ver bu diyet mantığını. Aman canım ne olacak ince bir dilim kekin kalorisinden. Sen de fazla abartıyorsun. Hem bak yarın kesin yürüyüşe çıkar yakarsın sen onu. Boş ver çayın soğumadan şöööylee güzel bir dilim al bakalım ooohhh afiyet olsun tatlım. Aman yahuu bi kere geliyoruz dünyaya, bi akşam dizi keyfimiz var onu da mı yapmayalım yahuu…” Diye hiç susmadan bu ve benzer şekilde konuşuyordu benimle. Şimdi bir de diğer sese kulak verelim. “Nursalcım önce bir sakin ol, ne bu acele? Çayından güzel bir yudum al, önce bir hisset onu damağında. Ne güzel de demledin. İçine sevgini kattın. Eşin ve sana muhabbet arkadaşı olacak bu sıcacık çay. Önce içini sonra kalbini ısıtacak. Acele etme, çayının tadını çıkar ve her yudumunda boğazından midene inen o sıcaklığı ve huzurlu yuvanın güzel enerjisini hisset bakalım bir önce” dedi bana. Sanırım artık iki sesin arasındaki o farkı anlamışsınızdır diye tahmin ediyorum.
Ben de aynı bu şekilde güzel bir yudum aldım sıcacık çayımdan ve sonra derste öğrendiğim nefes tekniğini uyguladım. Deriiiinnn bir nefes al Nursal ve onu içinde tut, tut, tut ve tut. Sonra yavaşça aldığının iki katı süresince geri ver ve gözlerini bunu en az 3 kere yaptıktan ve artık zihnindeki o hiç susmadan sana habire bahaneler, engeller, olumsuzluklar fısıldayan sesten kurtulduğunu hissettiğinde aç gözlerini ve bir yudum daha al çayından. Ve işte olduuu, aferin Nursal başardın. Çayın bitti ve sen çaydan gerçekten keyif aldın. Üstelik beynindeki o ses sustu, nefesin düzeldi, kalbin huzurlu ve sakince, atmaya devam ediyor. Sen iyisin. Yaşam destek ünitesi gibi çayın yanında ne yesem diye sehpanın üzerine koyduğun o tabaklara ve içindeki karbonhidratlara artık ihtiyacın yok. Sen dengedesin, anın tadını çıkarıyorsun, çayından gerçekten lezzet aldın. Evet çayından gerçekten lezzet aldın! Çayın her yudumunda ağzında dağılan o karbonhidrat şeker ve yağ üçlüsü yok artık. Sadece bergamot kokulu çayın var ve sen o üçlü olmadan da çaydan ve eşinle yapmakta olduğun o sohbetten gerçekten keyif aldın. İşte başardın anda kalabilmeyi, her şeyi yeterince özümseyebilmeyi ve tadını çıkarabilmeyi. Her duyu organınla ve zihnen ve kalben ve ruhen bunları hissedebilmeyi başardın.
Gerçekten işe yarıyormuş bu sihirli formül; “Deriiiinnn bir nefes aalll veee yavaşçaaa geri veerr !”
Oohhh be Nursal işte bu kadar! Artık daha fazla ertelemeye, daha fazla kendini oyalamaya ve daha fazla bahaneye ihtiyacın yok. Artık hayatında madem bir denge istiyorsun al sana fırsat. Hep ertelediğin ya da içindeki o vesvesenin seni yönettiği, sana kendini yetersiz, değersiz, başarısız hissettirdiği ve her seferinde “gördün mü bak yine olmadı, hem zaten sen yapamazsın ki, sen başaramazsın ki, aman neyse sen de böylesin, zaten herkes her şeyi yapabilir diye bir kaide mi var canıımm…” diye seni negatif doldurduğu o sesten artık kurtulabilrsin. Artık o sesi nasıl susturabileceğini ya da susturamazsan bile nasıl görmezden gelebileceğini biliyorsun. Derslerde edindiğin teknikleri nasıl doğru zamanda, doğru yerde uygulayıp, hayatını nasıl her anlamda dengeye alabileceğini artık biliyorsun. Ve daha öğrenecek çok şey var, alınacak çok ders var. Ama bu akşam eşinle birlikte yaptığın o nefes çalışması ve nihayetinde hep alıp da ertelediğin şu “Pazertesi diyete başlıyorum” kararını tekrar gözden geçirip, bu sefer daha emin adımlarla, daha dik ve daha doğru tekniklerle ilerleyip, hayalindeki o ideal bedene kavuşup ,doğumdan önce giydiğin o güzel kotlarına geri dönebilirsin artık. Ve bir gün zayıflarsam giyerim deyip, katlayıp bir kolinin içine koyduğun o giysilerini de bir bahaneyle gün yüzüne çıkarıp, motivasyonunu artırmak için dolabında yer açabilirsin.
Evet canlar vaayyy be değil miii? Çayın yanında ne istersin sorusundan nefes çalışmasına geçip, oradan da pazartesi başlamaya bu sefer gerçekten niyet ettiğim bir diyetim var artık. Ve ben artık karbonhidratlara ihtiyaç duymadan keyifle yudumladığım çayımı içtikten sonra kendimi birden bunları yazarken buluyorum. Hayat bir Pazar gecesi bana ne güzel bir iç sesle geldin ve sana çok teşekkür ederim. Her an öğrenecek yeni bir şey var illaki. Her şey aslında bir derin nefes almakla başladı deyip, bu değişime ve dönüşüme ayak uydurmaya çalıştığım için kendimle inceden inceye gurur duyduğumu da hesaba katarsak hayat bir Pazar akşamı bana karbonhidratlar ve denemelerle geldin, ben de aldım ve kabul ettim diyorum. Bu da benim ilk denemem. Deneme diyorum çünkü ilk ke bir Pazar akşamı içimdeki o sakin ve naif sese kulak verip, bir çırpıda bunları yazarken buluyorum kendimi. Ses kontrol bir iki üç deyip, gerçekten içimden geçenleri kelimesi kelimesine yazdığım bir deneme olsun bu da. Ben de deneyecek daha çok şeyim ve öğrenecek daha çok bilgim var deyip tüüümm saygı ve şükranlarımla içerisine dahil olduğum “Nefes 21 Akademi”ye kucak dolusu sevgiler gönderiyorum. İyi ki varsınız güzel insanlar, sayenizde ben de uzun zamandır ilk kez kendim için yeniden güzel bir şeyler yaptım. Üstelik bu sefer daha da heyecanla ve yeni umutlarla....
Sevgilerimle Nursal Uğursal
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!