İçimizdeki Yeni Nesil "Z" Kuşağı Çocukla Büyümek
Çocuklarımızla doğru iletişim kurmak bu kadar dış uyaran varken biraz emek istiyor. Çocuklarımızla beraber bizde gelişiyoruz; yanlışlarımızla, doğrularımızla bir şekilde bizde tecrübe sahibi oluyoruz. Onlarla anne baba olmayı öğreniyoruz.
İçimizdeki Yeni Nesil "Z" Kuşağı Çocukla Büyümek
Çocuklarımızla doğru iletişim kurmak bu kadar dış uyaran varken biraz emek istiyor. Çocuklarımızla beraber bizde gelişiyoruz; yanlışlarımızla, doğrularımızla bir şekilde bizde tecrübe sahibi oluyoruz. Onlarla anne baba olmayı öğreniyoruz.
Diliyorum yakın bir gelecekte bu konuyla ilgili yurt genelinde çocuk sahibi olmak isteyenlere zorunlu tutulacak nitelikli kurslar açılır. Toplumda ki sorunlu yetişkinlerin sebebi, zamanında çocuğuyla sağlıklı iletişim kurmak konusuna yeterince bilgisi ve ilgisi olmayan ebeveynlerin yanlış davranışlarından kaynaklanmaktadır. Anne baba olma hakkı bir ehliyete bağlanmalı, bazı eğitimler devlet tarafından evlenecek çiftlere zorunlu tutulup, böylelikle yönetim tarafından kanun hükmünde karanamelerde çıkartılarak, toplumsal bilinçlenme sağlanıp, sağlıklı aileler kurulmasına katkıda bulunulmalıdır.
Geleneksel eğitim modelleriyle özellikle "z" kuşağı denilen çocuķlarımıza yaklaştığımızda ne kadar başarısız olduğumuzu maalesef yaşayarak anlıyoruz. Nasihatler işe yaramadığı gibi durumu daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor. Çocuklarımız söylemleri değil gördüklerini hayatlarına geçiriyorlar. İstenmeyen bir durum için onlara "yapma" dediğimizde bilinçaltı "me" "ma" ekini kabul etmediğinden çocuk onu "yap" olarak algılayıp uyguluyor. Örneğin; "yapma" yerine "bundan uzak dur" "böyle davranışlardan sakın" gibi cümleler kullanabiliriz. Çocuğumuzu davranışlarının sonuçlarıyla yüzleştirmek istiyorsak örnek olarak şöyle bir cümle de kurabiliriz. "Sen istersen böyle davranmaya devam edebilirsin, Şöyle ki bu davranışın sonucundaki durumlarla yüzleşmek durumunda kalabilirsin. Veya bunun yerine “sana bir teklifim var gel beraber bir çalışma yapalım, beraber karar verip sana fayda sağlayacak bir davranış geliştirip uygulayalım ne dersin". Bu söylemlerimiz ona ve görüşlerine ne kadar değer verdiğimizi hissettirir, böylelikle çocuklara zorla bir şeyler yaptırmak yerine makul seçenekler sunarak doğru yönlendirmeler yapabiliriz.
Çocukları nasihatle bir yere getirebileceğimizi sanıyorsak yanılıyoruz. Çocuklar bizden çok sosyal medya ile vakit geçirip sosyal medyanın sözünü dinliyor. Peki neden? Çünkü sosyal medya beğenileri, seçimleri yüzünden onları yargılamıyor. Biliyoruz ki bir çok sosyal paylaşımların içi beyinlere gizlice ekilip zamanı gelince düğmeye basılmayı bekleyen kötü tohumlar, sübliminal mesajlarla dolu. Biz ebeveynler olarak çocuklarımıza doğru yaklaşmaz isek onları kaybetmemiz içten bile değil. Böyle giderse bedenleri yanımızda olsa da ruhları ele geçirilmiş olacak. Bazı ebeveyinler çocukları büyürken biraz espiri olsun biraz da beklenilen başarıları gösteremedi diye çocuğuna karşı "senden adam olmaz " repliğini kullanıyorlar. Maalesef ki bu söz kendi gerçekleştiren bir kehanet gibi ömür boyunca çocukların bilinç altına yapışıp kalmakta. Belki bu çocuklar başarılı, zengin iş insanları oluyorlar ama ebeveynlerin büyürken onlara yakıştırdığı bu söz hep içlerinde bir yara, huzursuzluk ve eksiklik hissettiriyor. Yani çocuklarımıza hitap şeklimiz onların hayat yolculuğunda çok önemli. Bu yüzden çocuklarımızla özenli iletişim kurmaya özen göstermeliyiz.
Çocuklarımızı dijital dünyada kaybetmek istemiyorsak kelimenin tam anlamıyla savaş vermeliyiz. Evlatlarımızı kaybetmemek için onlarla olan sevgi bağımızı güçlendirmeliyiz. Çocuklarımıza kendini sevmeyi, onaylamayı, kendine değer vermeyi öğretmeliyiz ki, bir birey olduklarını hissetsinler; ama önce büyükler olarak biz içimizdeki çocukla barışık olmalı ve ona kendini güvende hissettirmeliyiz. Evlatlarımızın huzuru bulması için önce bizim iç huzuru yaşamamız gerekiyor. Bunun için Bülent Gardiyanoğlu aplikasyonunda çeşitli çalışmalar mevcut. Şöyle ki evlatlarımıza mükemmel olmaları için baskı uygularsak sonuçları herkes için üzücü olabilir.
Mükemmelliyetçilik insanı zamanla yorar. Çünkü mükemmelliyetçiler çoğunlukla yapıları gereği hiçbirşeyi beğenmez küçük kusurlara bile takılırlar. Odaklandıkları şeyi büyüttükleri için de hayatlarına hep kusurlu şeyleri çekerler ve ömürleri boyunca hep bu tarz şeyleri düzeltmeyle uğraşırlar. Bu yüzden çocuklarımıza mükemmel işler yapmak konusunda nasihatta bulunmak yerine, yaptıkları işi iyi yapmaları konusun da tavsiyelerde bulunmamız daha mantıklı olur. Ebeveynler güven ve sevgiyi evlatlarına hissettirebildiklerinde onlara makul sınırlar da koyabilirler. Çocuklara küçüklüklerinden beri hayaller kurdurup, masallar anlattırmak, gözlerinin içine bakarak oyunlar oynamak, onlara değerli ve önemli olduğunu hissettirmek onların gelecekte başarılı huzurlu birer birey olmalarının temelini oluşturacaktır. Çocuklarımızı zorla değiştiremeyiz.
Evlatlarımız kendilerini güvende hissedip, sevgi ile besleniyorlar ise kendilerini bize açarlar ve biz de ancak ona yararlı olacak şeyi çocuğun onaylaması ile ona sağlayabiliriz. Çocuklarımızla bağımlı değil bağlı bir ilişkiler geliştirmemiz daha sağlıklı. Onlara ömürleri boyunca bize duygusal olarak borçlu hissedecekleri cümleler kurmamaya önem vermeliyiz. Kendilerine ve bütüne faydalı işler yapabilen özgün evlatlar yetiştirme niyetindeysek, öncelikle özgün anne babalar olmak için kendimizi yetiştirmeliyiz. Özgünleştikçe özgürleşeceğimizin dünyaca farkına varmamız dileğiyle. Kalın sağlıcakla.
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!