İÇİMDEKİ YABANCI
Eyvah! Bilemeden başkalarını çok yargılamıştım ama bunu yaparak aslında kendimi yargıladığımı fark ettim. Kendimi de zaten epeyce yargılardım ama bir de ek yargılama vergisi eklendi hesabıma durup dururken. Ah zavallı ben! Ne çektim ben bu kendimden! 2. Bayezid Han’ın dediği gibi “Kendi kendine ettiğin adem, bir yere gelse edemez alem.” Çok şükür yargılama hesaplarımı yapılandırarak yeni bir sayfa açtım kendime.
Merhabalar,
Yıllardır özlemle beklediğim gerçekleşti. Ne aradığımı bilmediğim arayışlarım sonunda meyvesini verdi. Yıllardır aradığım kendimi sonunda buldum. Etrafımdaki insanlara soruyordum sürekli “Ben nasıl biriyim?”diye...Güzel cevaplar verseler de ben yine tatmin olmuyordum. Aldığım her kişisel gelişim kitaplarında sürekli kendimi aramaya devam ettim. Neden bilmiyorum ben kendimi çok merak ediyordum ama aynı zamanda başkalarını da çok merak ediyordum. Başkalarını inceleyerek orada bulduğum ip ucu ile kendime de yol bulabileceğimi düşünüyordum herhalde. Arayışlarım devam ederken “arayan bulur” sözünün ışığında can yoldaşlarımdan birinin rehberliğinde ve Rabbim’in inayetiyle; yaptığıyla ve yazdıklarıyla farkındalığı en üst seviyede yaşayan ve yaşatan kişiyi yani Bülent Gardiyanoğlu’nu fark ettim. Ve dışarıya doğru yol alarak hedefe gideceğimi düşünürken içeriye doğru rotayı çevirmem gerektiğini öğrendim. Ve şimdi yeni bir güzergah çizerek içsel yolculuğuma start verdim.
DUSOD Bütünsel Nefes Akademisine başladığım ilk gün Yurdagül Cengiz hocam “Sizi buraya getiren neydi?” diye sorunca ben kendimi aradığımı ve nasıl bir yol izlediğimi anlattım. O şöyle cevap verdi:”Yakın çevrende olan kişilerde ne görüyorsan o özellik sende de var. Hepsi senin bir parçan, parçalarını birleştir o sensin ve o kendini “Ben nasıl biriyim?” diye sorduğun kişiler seni bilemezler. Onlar da sende kendilerini yani sen aynasın onlarda sende kendilerine görüyorlar.” dedi. Bu yaklaşım bana çok ilginç geldi. Şimdiye kadar böyle bir şey hiç duymamıştım. Demek başkalarına sorarak kendime erişim yok ama başkalarının davranışlarına bakarak hissettiğim duygulardan yola çıkarak kendime ulaşabilmem mümkün olabiliyormuş. Peygamberimiz(S.A.V) dediği gibi “Mümin müminin aynasıdır.” En yakınımdakiler bana aynalık yapıyorlar demek ki dedim. Onların bana verdiği mesaja bakarak kendimi düzeltebileceğimi veya gülümseyebileceğimi öğrenmiş oldum.
Bu öğrendiğim bilgiler hayatımın dönüm noktası oldu. Ve başladım ben kimin hakkında ne düşünmüştüm diye yakın zamanda hissettiklerimi gözümün önüne getirmeye. Eyvah! Bilemeden başkalarını çok yargılamıştım ama bunu yaparak aslında kendimi yargıladığımı fark ettim. Kendimi de zaten epeyce yargılardım ama bir de ek yargılama vergisi eklendi hesabıma durup dururken. Ah zavallı ben! Ne çektim ben bu kendimden! 2. Bayezid Han’ın dediği gibi “Kendi kendine ettiğin adem, bir yere gelse edemez alem.” Çok şükür yargılama hesaplarımı yapılandırarak yeni bir sayfa açtım kendime. İnsanları kötü olarak yargılamak, eleştirmekten ziyade “Şu davranışını kesin şundan dolayı böyle yapmıştır, şöyle yapmıştır şeklinde” suizanda bulunuyordum. Tabi ki direk yargılayıp, eleştirdiğim durumlarda vardı. Oysa ki Hucurat 12. Ayette: “Ey iman edenler!Zannın çoğundan sakının, çünkü zannın bir kısmı günahtır.” diyordu ama bu ayeti ve diğer ayetleri,hadisleri göz ardı ediyordum. Nefsime hoş geliyordu o an için...Şimdi bu farkındalıkla birlikte kendime daha çok dikkat ediyorum. Çünkü sonuçlarını bizzat kendi üzerimde veya başkaları üzerinde deneyimlediğim için daha tesirli oldu.
Hayatıma dönüp baktığımda eşimle olan diyaloglarımı tekrar bir süzgeçten geçirdim. Onu bencil, kendini düşünen biri olarak görüyordum, demek ki bencillik bende de vardı. O duygu bende olmasa onun bencil olduğunu anlayamazdım. Tanımadığım bir duyguyu bilemezdim. Bununla beraber dört yıl önce vefat eden eşimden “seni seviyorum” mesajını aldım. Evet, yanlış okumadınız doğru okudunuz. Eşim bir defasında bana”Sen beni çok seviyorsun.”demişti. Aslında çok seven kendisi idi, bunu fark edince gerçek bir mesaj almış gibi çok mutlu oldum. Her kadın gibi ben de ara sıra “Beni seviyor musun?”diye sorardım. “Seviyorum”, dese de pek ikna olmaz gibi hissederdim ama artık ikna oldum. Bunun gibi farklı mesajlarda almış oldum bu arada...
Aslında farkında olmadan güzel şeylerde yapmışım. Daha önce birisiyle nişanlanmıştım, bana dürüst davranmadı ve beni yüzüstü bıraktı. Ona karşı çok iyi niyetliydim, çünkü onu çok dindar buluyordum. Bana göre dindar bir insan mükemmel bir insandı. Onun da nefsinin olduğunu hata yapabileceğini o zamanlar düşünememiştim. O yüzden onun gösterdiği arızaları hep iyiye yordum ta ki mutlu sona gelene kadar. Mutlu son diyorum çünkü, ondan ayrıldıktan sonra eşimle tanıştım. Onunla helalleşerek ayrıldım onun yüzünden çok acı çekmeme rağmen. O da benim davranışımdan mahcup oldu tekrar dönmek istedi ben kabul etmedim. İyi ki onu affetmişim ki hayatıma ne istediğini bilen, dürüst, cömert biri geldi, Allah rahmetiyle muamele etsin.
Tabi ki en çok yargıladığım kişi de kendim olmuştum.. Her başarısız olay karşısında kendimi yerden yere vurup, sonra iyi biri olmam için Rabbime dua ve yakarışta bulunuyordum. İyi olsaydım başarırdım demek ki iyi değilim. Çalışkan değilim, yeterli değilim, başarılı değilim,Suçlu olan benim. İyi bir kul değilim. İyi bir kul olsaydım Allah benim başarmama yardım ederdi. Demek daha yapmam gereken çok şey var. Ayşe ne kadar iyi, ne kadar başarılı, ne kadar yetenekli vs. Pes etmiyordum, hep iyi bir insan, çok fedakar bir insan olmaya çalışıyordum. Birisinin kalbini kırsam ondan çok ben üzülüyordum, hemen özür diliyordum. Karşılığında sevgi aldığım için onlardan besleniyordum. Ama aradığım bir şey vardı, ne olduğunu bilmiyordum ama arıyordum. Çünkü kendim olmak istiyordum. Kendimi güzel bir ambalajla süsledim dışarıdan güzel görünüyordu. Ama o paketin içindekinin son kullanma tarihi bitiyordu, içten içe çürüyordu. Dönüştürmek gerekiyordu. Gül soluyordu o gülden reçel yapmak gerekiyordu gittikçe canlılığını ve kokusunu özünü kaybediyordu. Ya da yeni bir toprak ve suyla buluşup eski özüne kavuşmalıydı. Çok şükür bereketli topraklarda yeniden sürgün verdim, Rabbimin rahmetiyle sulanıyorum yeniden daha güzel çiçeklenip en elverişli zamanda yeni tohumlar üretmek için Rabbimin “ol” emrini bekliyorum ve buna niyet ediyorum.
Neyse ki kişisel gelişimde çareler tükenmiyor. Helalleşme kampanyasından yararlanarak tüm borçlarımı temizlemeye niyet ettim. Çocukluğumdan itibaren başlayarak hatırladığım kadarıyla tüm hayatımı yeniden gözümün önünden geçirdim, kimlere ne demiştim? Kimlere ne haksızlık yapmıştım? Kimlere ne yalan söylemiştim? Başkalarına ait neyi çalmıştım? Kimlerin canını yakmıştım? Onlarla sırayla helalleşme çalışması yaptım. Hatırlamadıklarım da olabilir diye hatırlamadığım kişiler niyetiyle de helalleşme yaptım. Çocukken tanıdığım bir eczaneden ruj ve oje çalarken yakalanmıştım,eczacı hanım bana nasihat etti ve affetmişti. Bu bana ders olmuştu daha sonra böyle bir şey yaptığımı hatırlamıyorum. Ama yakalanmadan önce de iki posta çalmıştım ondan haberi yoktu. Eczacı hanımla helalleşip onun adına sadaka verdim. Sonra başkalarına duyduğum hayranlıkları hatırladım, onlar hakkında çok güzel şeyler düşünmüştüm. Birden sevincim kulaklarıma vardı, demek ben böyle biriyim diye. Aynaya bakınca güzelliğimi de gördüm mutlu oldum. Aynalarla barıştım artık. Evet artık aynalarımdan gelen mesajı okuyup bu senenin modasına göre gerekli düzeltmelerimi yapıyorum.
Bu benim yayınlanırsa ilk yazım olacak. Yazar olma isteğim ve yetenekli olduğumu fark etmem kendimi bulduğumda ortaya çıktı. Madem dedim gördüğüm herkes beni yansıtıyorsa ben en çok etrafımda nasıl insanlar görüyorum? Neyi fark ettim? Ben etrafımdaki tüm herkesi yazı yazmaya çok yetenekli görüyordum, ha bire onları yazmaya teşvik ediyordum, çok yetenekliler ama yeteneklerini hiç kullanmıyorlar diyordum. Onlardaki yetenek bende olsa ben çoktan yazmıştım, diyordum. Hatta sosyal medyada yazarlık ile ilgili ilanları onlara gönderiyordum başvursunlar diye. Ve hatta Gülay Okuyucu arkadaşımın Yazarlık Atölyesine kayıt yaptırdım ki neler var, nasıl yazar olunuyor? Öğreneyim de yetenekli gördüğüm o arkadaşımı bilgilendireyim dedim. Gülay Okuyucu arkadaşım “Bir yazarda olması gereken özellikleri sayınca bunlar bende de var dedim. İkinci jeton düştü. Meğer ben herkeste kendimi görüyordum, o yeteneklerini değerlendirmeyen kişi bendim. Şimdi de ilk adımı mı atıyorum. Allah muvaffakiyetler versin.
Rabbim bilineyim dedi insanı yarattı, ben de var olduğumu bilmek ve bildirmek istedim.Varlığımı yaratana ve fark ettirene de şükürler olsun. Kendimle tanıştığıma memnun oldum...ki yabancı iken şimdi kalbim kadar yakın oldu. O beni affetti bende onu. Yabancılığın sonu farkındalığa kadarmış. Sıcak ve samimi ilişkiyi severim o yüzden kendimi sevmem kolay oldu. Kin tutmam, kolay affettiğim için içimdeki çocuk ta öyle davrandı. Biraz mahsun bakışlı olsa da ilk sarılmamda saçını okşayıp kokladığım da hemen gülümsemeye başladı. Beni hep çocukluğumun geçtiği köyde bekliyordu. Sağ olsunlar Bülent Gardiyanoğlu’nun ve diğer hocalarımın nefes çalışmalarında azda olsa görüşüp hasret gideriyoruz. Yalnız bir sorunum var. Her nefes çalışmasında o çocuk senin unuttuğun, yalnız bıraktığın, gözü yaşlı çocuk demeye başlayınca çocuğu tekrar ağlatmam mı gerekiyor? Çocuk ağlamak istemediğini söylüyor. Bülent yönetmenim, o sahneyi tekrar çekmeden bir sonraki sahneye geçsek olur mu? Beni ileride ne bekliyor bilemiyorum. Rabbime teslim olup kendimi korumaya alıyorum. Sırati müstakim olan O’nun yolu, ben de o yola yolcuyum. Bu hayat turuna O’ nu sevenlerle, O’nun sevdikleri ile çıkmaya niyet ediyorum. Ne diyelim bana ve herkese hayırlı yolculuklar.
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!