İçimdeki Ben

Bazen aşındırdığım şu ömrümün kilometre taşlarında ihanete uğrayan acizane düşlerimin, eşsiz mücadelelerimin, sessiz seslenişlerimin esiri olmayı reddederken, kendi yoluna çıkmaya karar verirken bulursun kendini. İnsanların acılarını ve dahi mutsuzluklarını yok etmeden önce kendi acı ve mutsuzluklarından sıyrılmaya yoğrulursun yoğunlaşırsın yavaşça sere serpe bununla birlikte taşıdığın bu fikre ilk kapıldığında ise aklına gelen soru şu olmuştur çoğu kere Ben Kimim?

İçimdeki Ben

 

 Bazen susarsın, sustururlar, mecbur bırakırlar. Konuşsan anlamayacaklar, Konuşmasan yüreğinin sesi  yangınla  vurgulanacak. Biliyorsun bildiğin şeyin bile işe yaramadığını hissediyorsun çaresizliğinin pençesinde. Sevdiğin,  güvendiğin, benimsediğin insanların sana inanmayışlarına, açık durumlarını arayışlarına,sorgulayan gözlerle sergiledikleri  tavırlara,savunma teorisi uygulamalarına  çok ta üzülmezsin geçtikten bir zaman sonra. Alışırsın yada alışmış gibi yaparsın oynadığın oyunun kurallarına. Sonra senin birikenlerinle bir dönem geçer  yorulursun çok yorarlar seni. Kımıldamaya kalmaz bile dermanın  mecali.  Hayat değildir nitekim asıl yormuş olan  senin izin verdiklerindir çalarlar o engin sendeki eşsiz enerjini.

 Bazen ufacık anlamlı bir cümle kocaman sayfalar dolusu kitabı tek seferde okutur size. Başlarsın öylesine bir yere gelip sürükler seni içine dalarsın derinliğinde bakmışsın ki bitivermiş son demimde. Aslında ne çok benzeriz bir kitapla birbirimize. Düşünsenize İnsanlarda öyle değil mi? Bakarsın hüsnü  cemaline deniz derya cevher taşır içinde  tanımaya başladıkça derinleşirsin  ıssızlaşırsın sözlerinde çiğ mi ,demli mi, pişmiş mi anlarsın ilk cümle sarf ettiğinde  seyre meşgalen eylersin döngüselde izlersin dışarıdan kendince masumane…

 Bazen mutluluğunu  gülen kahkaların anlamlı bakışlarındaki manaya  gizlersin, gömersin, saklarsın kimse anlamasın, bilmesin, duymasın ,görmesin, hissetmesin diye çaktırmazsın acını karşındaki sessizliğine. Sessizlikle bütünleşir vücudu vaka oluşturursun naifçe. Yürek ağlarken göz güler mi hiç deme . Biraz yeteneğin varsa gülümser elbette hem demce  herkese. Deniz derya fırtınalar da kopsa içeride  çırpınan bir kuş misali kalbe okta etmişse de, ruhu devran akıbetini çeviremese de köşesinde , akıttığın gözyaşı gözlerinden damlamayı simgelemese de gülen kahkaların arkasında ağlarsın demlenircesine. Ağlamak mutsuzluğu teşvik ettiği düşünülse de durum sanılanın tersine işler kanaatimce. Formüller, çareler dizginlen sede bir kaç problemin çözümüne akıttığın her gözyaşı dışarı çıktığında mutluluğu elde eder kavuşur özgürlüğüne. Nitekim onun da görevi vardır hikmetince. Kendinden sonra gelecek mutluluğa yer açmayı hedefler beklide.Tabi ki rahatça ağlamasını bilene.Hani derler ya çocuk gibi ağlıyorsun en ufak şeylere. Yakıştıramazlar gözyaşını göz çevresine. Güçlüdür rahat ağlayanlar duygularını ifade edenler yaşamın her karesinde…

 Bazen aşındırdığım şu ömrümün kilometre taşlarında ihanete uğrayan acizane düşlerimin, eşsiz mücadelelerimin, sessiz seslenişlerimin esiri olmayı reddederken, kendi yoluna çıkmaya karar verirken bulursun kendini. İnsanların acılarını ve dahi mutsuzluklarını yok etmeden önce kendi acı ve mutsuzluklarından sıyrılmaya yoğrulursun yoğunlaşırsın yavaşça sere serpe bununla birlikte taşıdığın bu fikre ilk kapıldığında ise aklına gelen soru şu olmuştur çoğu kere Ben Kimim? Niçin geldim? Yaşam amacım ne? Gayem ne? Peki ben Kimim?  Evet neyin peşindeydi ki bu acizane virane zihin zavallı ruh ölü bir beden bileşkesi hangi amaç için kendine varmaya karar vermişti ki delicesine  yanıyordu  böyle.

 Bu sorunun yanıtı aramaya koyuldukça okuduğum onlarca kitap, duyduğum yüzlerce fikir, dinlediğim on binlerce yaşanan olaylar, değerli can insanların sınırsız düşünceleri arasında akımlara ve inançlarla yoğruldum. Çıkarttığım sonuç belki de doğruya çıkaracaktı bunlardan. Her ne kadar aralarında kaybolup gitsem de kararlıydım arayacaktım çıkılan bu yolculukta. Ne olmam gerektiğinden çok nasıl olmam sorusu oluşsa da bir şekilde kendime nasıl varacağım konusu vardı gündemimde. Kocaman bir yolculuğa çıktığımı o an fark ettim. Sanki çok uzak bir ülkede tek başına kalan bir ben vardı içimde. Her an bir ışık belirircesine güne merhaba derken doğumu yaşıyor, gün bitimi kendi muhasebesini yapıyordu düşünceleriyle. Hayatın içinde var olan Ben’ leri bulmak kolay mıydı bilmese de yürüyor geçiyordu hikmetince. Bununla birlikte bu hayat felsefesinde insanların mutsuzluk ve acılarının kendi tercihlerine dayalı olduğunu fark ettim. Merhaba Yeniliklere.

 

Hayriye Çalışkan

Profesyonel  Koç

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!