Herkes Ölümden Korkar (mı? )
Bazen korkuların üzerine teslimiyetle gitmek bilinmezlik engelini aşmakta bize yol gösterici olabilir.
HERKES ÖLÜMDEN KORKAR( MI? )
Gençlik çağında duyduğum beni çok etkileyen bir cümle vardı. İnsan bilmediğinden korkar, cümlesi. Bu cümle öğrenmeye, araştırmaya iten bir cümle olmuştur benim için. Görememek,orada ne olduğunu bilememekti korkutan bizi. O günlerden itibaren korkularımın üzerine gittim. Gide gide kormuyorum ki diye kendime yalan söylediğim ölüme geldim.
Bir gece içime bir ateş düştü dumanı içimde hapsolan. Ateşi söndürecek derin bir nefese yasak konulmuştu. Ateşi yakan küçük oğlumun beslenme çantasını temizlemediğimi hatırlamamdı. Evet tuhaf, biliyorum. O an düşündüm ki ben ölsem oğlum kirli beslenme çantasıyla okula gidecekti. Pantolonun paçasının söküldüğünü kim farkedecekti? Büyük oğlumun resim ödevi bozulmasın diye salonda ki masanın üzerine koymuştuk. O unutkandır, kesin unuturdu ben olmasam. Kızım yalnız kalırdı, derdini kimseyle paylaşmayı sevmezdi. Bir bana anlatırdı. Eşimin çorap çekmecesini düşünmek bile istemiyordum. Çaydanlığı da mutlaka ocakta unuturlardı. Ahhhhh peki annem, bensizliğe nasıl dayanırdı? Saç boyasının rengini bir ben biliyordum. Babamın dedikodusunu kiminle yapacaktı? Ya babam? Fasulye yemeğimi çok sever, yanına da bulgur pilavı isterdi. Hem anneme tek başına nasıl bakardı?
Ciğerimin küsüp nefes alıp vermemeye ant içtiği o anlarda dönüp durduğum yataktan kalkıp balkona çıktım. Her izlediğimde hayretler içinde kaldığım yıldızlar, o güzel gökyüzü, o muhteşem Ay şifa verebilir miydi bana?
Kulaklığımı takıp ruhuma iyi gelen müzikle gökyüzünde yıldız banyosunda kaybolmak tam da istediğim şeydi. Uygulamada ilk kez gördüğüm bir şarkı ismini tıkladım. “ Aşk Bir Mevsim”
Belki bir düş gördük rüyadayız
Ama düşleri sevdik, unutmayız.
…
Yalnız kalmak korkutmaz ki
Alışır bu şehir, alışır elbet yokluğuna.
Diyordu Pinhani.
Gökyüzüne bıraktığım ruhumda şimşekler çaktı. Ne zannediyordum acaba kendimi? Ne kadar önemli zannetmiştim bu bedeni. Dünya ben olmadan da dönerdi. Ben olmadan da çocuklar okula gider, hayatlarına devam edebilirlerdi. Herkes alışırdı bu yokluğa, zamanla unutulacaktım da. Nasıl bir kibir nasıl bir enaniyeti kendime dost edinmiştim. Oysa ki sahnede bir oyuncunun rolü bitmiş olacak ve sahneyi bırakacaktım fakat oyun devam edecekti. Hepsi bu kadar.
Ruhumu yokladım ölüm hakkında şimdi ne düşünüyordu? Korkumuydu bilmem ama bilinmezlik ürpertmişti bu sefer. En çok da zaman kavramı endişelendiriyordu. Nasıl vakit geçecekti kabir de beklerken, sicilim de temiz sayılmazdı. Hatalar yapmıştım defalarca…
Cevabı yine kendinden geldi. Rahman ve Rahim sıfatına sığındım önce. Sonrada 10. Yaş günüme. Komşudan evimize akşam geldiğimde her yer karanlıktı zifiri karanlık. Korkudan ağlayacaktım. Duvar dibinden giderek oturma odasına geldiğimde ortalık birden aydınlandı. Annem, arkadaşlarım, en sevdiğim kakaolu kurabiye, bisküvili pasta ve hediyeler odada beni bekliyordu. Seven sevdiğine neler yapmazdı ve Rabb’ in merhameti anneninkinden haylice fazlaydı.
Huzur, içimde ki hadsiz ateşi söndürdü. Yaratanın merhamet yatağında teslimiyet örtüsü altında derin bir uykuya doğru yolculuğum başladı.
İnsan bilmediğinden korkar, doğrudur. Ama ruhunun sahibine teslim olmak hiç bir korkuya fırsat vermez hayatında çünkü o artık hakikati bilir. Öyleyse başlıktaki sorumuz cevabıyla buluşmuştur.
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!