Güneş ve Gölge

Gölge ve Güneş kaynaşmış bahçede, etrafa renk saçan sardunyalar arasında keyifle oynayıp zıplayarak, adeta bizim bahçemize ayrı bir güzellik katıyorlardı.

Güneş ve Gölge
Sevimli Dostlarımız
Güneş ve Gölge
Güneş ve Gölge

 Merhaba, bugün sizlerle bizlere emanet edilen, var olmaları ile hayatımıza neşe, sevinç ve heyecan katan hayvan dostlarımızdan, o sıcacık, masum canlarla deneyimlemiş olduğum bir anımı paylaşmak istiyorum.

Güneşli güzel bir günde kahvemi alıp bahçeme çıktığımda uzaktan bir yerden derinlerden  kulağıma miyavlama sesi geliyordu. Gelen sese doğru yöneldiğimde gel pisi pisi diye çağırdığımda küçük, minik adımlarıyla bahçemize gelen bir kedi yavrusuydu. Nasıl küçük ve nasıl da cılız. Açlıktan ve susuzluktan çok halsiz kalmıştı ve ben ne kadar süre aç kaldığını bilmiyordum, . Aynı zamanda biraz da ürkekti. Simsiyahtı.

 Gece gibi karanlık olduğu için Gölge adını vermiştik. Gölge tam da ihtiyaç olan zamanda evimizin bahçesine konuk olmuştu. Küçük oğlum bir köpek ya da bir kedi sahiplenelim dediğinde ihtiyaç olan tam zamanda Gölge  sanki bunu duyup gelmişti.

Öyle çok miyavlıyordu ki aç olduğu belliydi. Çok narin, çok zarifti aynı zamanda eğitimli gibiydi, her şeyi anlıyordu. O aylarda annesi mi? terk etmişti acaba. Bu kadar küçücük bir halde yalnız başına burada ne işi vardı.

 Kış boyunca hep hasta oldu, narin Gölge. Gölge’yi evimizin içine konuk olmak istediğinde kapının önünde durur masum masum bakar, beklerdi. Koltuğun üzerine koymuş olduğumuz örtünün üzerine doğru “pisi pisi” dediğimizde oraya yatması gerektiğini nasıl da biliyordu. Evde kendisinin sevildiğini bilmek ona huzur ve güven veriyordu. Onu buyur edilen yerden ayrılmaz, sakince etrafı izlerdi. O evdeyken evin içine bir huzur, sakinlik ve sıcaklık doluyordu. Gölge ile konuşup elimizden geldiğince iyi ağırlamaya çalışıyor, sohbetler ediyorduk. Bizim ilk bakmış olduğumuz bu güzel can ‘ı izlemek zevkli oluyordu. Patilerini kıvırması, yumak gibi yatıp uyuması ve uykudan kalkınca gerinmesi bizim eve neşe getirmişti.  Bizim onu sevdiğimizde çıkardığı ses çok farklı gelmişti. Bu sesi ilk defa duyduğumuzda acaba neden böyle ses çıkarıyor diye bir anlam verememiştik. Oğlum araştırdığında kendini güvende hissettiğinde ve sevildiğinde bu şekilde ses çıkardığını öğrenmiştik.

Gölge evdeyken sınırını biliyordu. Yaramazlık yaparak başka odalarda ya da koltuklarda gezmiyordu. Kışın ara sıra eve misafir olan Gölge tam ev kedisi gibi davranıyordu. Kendisini pek sevdirmeyen özüne has bir kediydi. Kendini güvende hissetmek ona yetiyordu. İlerleyen günlerde eşim iş yerinden yavru bir kedi getirmişti.

Evimize daha sonra katılan Güneş çok farklıydı. Çok sempatik, sevecen ve yumuşacık tüyleri vardı. Üç renkli olan Güneş kendini sevdirmek için hoplayan, zıplayan, kuyruğu ile oynayan, ağaçlara tırmanan, bahçede gördüğü küçük taş parçaları ile oynayıp vakit geçiren tüm sevecenliğini göstermeye çalışan bir güzellikti. Güneş bahçemize konuk olduğunda yüzü güneş gibi parladığı, güzel yüzü ile etrafına aydınlık saçtığı ve onu izlerken bizi mutlu ettiği için Güneş adını vermiştik. Bununla birlikte Güneş eve konuk olduğunda hiç söz dinlemeyen bir yaramazdı. Hayır dediğimde biraz duraksar daha sonra beni umursamazdı.  Evin her yerini kolaçan eder, koltuklara çıkar oradan televizyon sehpasına atlardı. Bu davranışları ile Gölgeyi bile kızdırıyordu. Eve ilk girdiğinde koltukları tırnakladığında “hayır Güneş” deyip uyarıda bulunduğumuzda Güneş bizi dinlemezdi. Gölge de Güneş’in bu şekilde davranıyor olmasını koltuğun o bölgesinde durarak ona pati atarak engel oluyordu. Nasılda anlaşıp konuşuyorlardı.

Gölge ve Güneş kaynaşmış bahçede, etrafa renk saçan sardunyalar arasında keyif yapıp, oynayıp zıplayarak adeta bizim bahçemize ayrı bir güzellik katıyorlardı. Sabah acıktıklarını haber veren bu güzel canlar, Rabbimin vesile ettiği biz kulları tarafından karınlarını doyuruyorlardı.

Gel zaman git zaman Gölge bir gün hasta olmuştu. Üç gün veterinerde kalması gerekiyordu. Ciğerlerini enfeksiyon tamamen sarmıştı. Gölgenin yokluğunda Güneş’in hiç neşesi yoktu. Birkaç gün sonra Gölge iyileşmiş ve keyfi yerine gelmişti. Oğlum bu hastalığın kalıtımsal olduğunu öğrenmişti. Demek ki annesi onu bu yüzden terk etmişti. Veterinerden eve dönen Gölge bahçede koşup oynuyor ve hiç olmadığı kadar neşeli ve sempatik tavırlar sergiliyordu. Ağaçlara tırmanıyor, adeta özgürlüğün tadını çıkartıyordu. Güneş onu özlemiş olsa gerek birbirlerine sarmaş dolaş birbirlerine kavuşmanın tadını çıkartıyorlardı.

Tam bahar mevsiminin başlarında Gölge yine hasta olmuştu. Az yemek yediğini ve su içmediğini gözlemliyorduk. Son zamanlarda iyice zayıflamış, halsizleşmiş ve hiç neşesi kalmamıştı. Bu sefer hastalığını atlatması zor görünüyordu. Veteriner durumunun ciddi olduğunu önümüzdeki üç günü atlatırsa düzelme şansı var dediğinde umutlanmıştık. Belki bir ümit iyileşmesini bekliyorduk. Zor soluk alıp veriyordu. Suyu ağzına şırınga ile veriyorduk. Durumu ağırdı. Güneş de Gölge’yi böyle gördüğünde arada yanına gidip onu yalıyor yanında yatarak ona refakat ediyordu. Evin bahçesinde birbirleri ile vakit geçiren oynayan canlar şimdi sakin ve sessiz neşeleri yoktu. Gölge birinci günü atlatınca umudumuz artmıştı. Her saatimizi onu gözlemleyerek geçiriyorduk. Çok sevdiğimiz Gölge gözümüzün önünde eriyip tükeniyordu. Nefes alamadığını gördüğümde yüreğim burkuluyordu. Gölge maalesef ikinci günü atlatamadı.  Oğlum Gölge’ye bakmak için dışarı çıkmış uzun süre eve gelmemişti. Bahçeye çıktığımda küçük oğlum son nefesini vermiş Gölge kucağında ağlıyordu. Nefes almakta zorluk çeken Gölge’nin ızdırabı son bulmuştu. Artık acı çekmiyordu. Gölgeye mi? üzüleyim oğlum mı? üzüleyim bilememiştim. Oğlum Gölge'ye  çok bağlanmıştı. Gördüğüm manzara çok acıydı. Nasıl teselli verilebilirdi. Oğlum benim arka bahçede yanında olmamı istemedi. “Anne sen git” dediğinde ağlıyordu. Benden sadece bir atlet istedi. Buna bir anlam verememiştim. Çukur kazıp gölgenin kafasını atlet ile sararak gözlerinden yaşalar akarak onu toprağa veriyordu. O hafta bizim içinde Güneş için de çok ama çok zor geçmişti. Oğlum iki gün boyunca sadece uyudu, yemek yemedi. Oğlum Güneş’in yalnız kaldığına da üzülüyordu. Güneş bir hafta yemeden içmeden kesilmişti. Sürekli yatıyordu, hayata küsmüştü.

Güneş’in kendini toparlaması neredeyse iki haftayı bulmuştu. Sokaktan gelen diğer kedilerle arkadaşlık kurmaya başlamış, eski neşesi yavaş yavaş yerine geliyordu. Buna şahit olan oğlum da kendini yavaş yavaş toparlıyordu.

Yaratılmış hayvan dostlarımıza elimizden gelen ne varsa onlara sahip çıkmalı ve korumalıyız. Sahiplenemiyorsak bile sokaklara su ve mama koyup bir nebze de olsa katkıda bulunabiliriz. Bizlere emanet edilen canları koruyup kollamanın verdiği huzur tarif edilemez.  

Dünyayı Sevgi Kurtaracak

Sevgilyle...

https://www.nefes21.org/detail/101440

https://www.youtube.com/watch?v=wQgPVQ_IIfk&t=607s

https://www.youtube.com/watch?v=hsmcKqvbP54&t=6s

https://www.instagram.com/ayseozkilic39/

 

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!