Geçmişin Gölgeleri Bölüm 5
Annemin Almanya'ya gidişinden sonra tekrar bir kaç akrabamız dışında kimse kapımızı çalmıyordu. Günler günleri aylar ayları kovalıyor ve bizlere babasızlığı ve annesizliği hissettirmeyen babaannemizle, dedemiz ve dayımızla küçük evimizde mütevazi bir şekilde yaşıyorduk.
Annemin Almanya'ya gidişinden sonra tekrar bir kaç akrabamız dışında kimse kapımızı çalmıyordu.
Günler günleri aylar ayları kovalıyor ve bizlere babasızlığı ve annesizliği hissettirmeyen babaannemizle, dedemiz ve dayımızla küçük evimizde mütevazi bir şekilde yaşıyorduk.
İlkokula Leman ve Şengül ablamın gittiği Kamil Sarıaydın İlkokulunda başlamıştım.
Babaannem beni okula götürüyordu.
İlkokula hiç alışamamıştım ve babaannemin arkasından sınıftan kaçıp eve geliyordum.
1972 yıllarında oturduğumuz evimiz şeftali bahçeleri ve mahallenin üst tarafları meydandı ve biz çocuklar için oyun sahalarıydı.
Hafta sonları genç abilerimizin futbol maçlarını seyrediyordum. Ben de büyünce futbolcu olacağımın hayallerini kuruyor, diğer taraftan da büyük bir heyecanla genç abilerimin maçlarını seyrediyordum.
Günlerimi dışarıda bahçelerde çocuklarla oyun oynayarak geçirmek istiyordum ve okula gitmek istemiyordum. Zaten o zamanlar okul çağında olup okula gitmeyen çocuklar vardı ve onlarla birlikte ağaç tepelerinde, bahçelerde oyunlar oynuyor sokağımızın köpeğimizle dışarlarda dolaşıyorduk.
1973'ün yaz aylarında hazirandaydık ve okulumuz yaz tatiline girdi.
Bu yaz benim için çok özel bir yaz idi. Annem beni sünnet ettirecekti.
Temmuz sonuna doğru annem Almanya'dan geldi ve sünnet düğünümün hazırlıkları başladı.
Sünnet elbisem alındı. Almanya'dan misafirler arabalarıyla geldi. Mahallemiz bu kadar çok arabayı bir arada ilk defa görüyordu.
Pazar günü gelmişti ve sabahleyin erken kalkmıştım. Evimizin önüne masalar ve sandalyeler konulmuştu. Herkese öğlen yemek verilecekti.
Dedemi ilk defa böyle neşeli ve gururlu görüyordum. Yanından geçerken kafamı okşuyor ve davet ettiği arkadaşlarına beni tanıtıyordu. Elinde ufak bölmesi olan bunun içinde leblebi şekeri satan arkadaşına " bu benim torunum Tevfik " diye tanıttı.
Dedemin arkadaşı da bana bir çay bardağı leblebi şekeri verdi ve başımı okşadı.
Sünnet düğünüm için herkes toplanmıştı .Her taraf çocuk ve misafirler kaynıyordu. Bütün akrabalar ve annemin Almanya'dan iş arkadaşları ,eşleri ve çocuklarıyla gelmişlerdi.
Arabalarla Bursa'nın Heykel caddesinden Emirsultan Camii'ne kornalar çalarak konvay halinde gittik. En önde benim bulunduğum araba gidiyordu.
Hayatımda yaşadım en güzel ve anlamlı günümdü. Değer görüyordum ve sevgiyle karşılanıyordum. Herkese haykırarak annemin bizler için Almanya'ya gittiğini bağırmak istiyordum.
Arabalarla eve geldik. Sünnet oldum. Canım yanmasına rağmen halimden çok memnundum. Hediyeler ve paralar veriliyor . Başım okşanıyordu. Eşref amcam saat takmıştı koluma. Annemin Almanyalı arkadaşları sünnet şapkamın içini paralarla doldurmuştu.
Mahallenin çocukları gıptayla bana bakıp, iç çekiyorlardı.
Bu anın hiç bitmesini istemiyordum.
Güzel günler çok çabuk geçiyordu. Ağustos sonu olmuştu ve annem tekrar Almanya'ya gidecekti. Bu sefer ki gidişi ise evimizin eski olmasıydı. Yine bir sene daha çalışıp, biriktirdiği parayla ev alacaktı.
Ayrılık vakti geldi. Yine gecenin karanlığın da annemiz bizleri hayallerimizle de bırakıp, bilmediğimiz yere gitti. Gelen misafirlerin arkası kesilmişti. Biz beş çocuk ,dedem, babaannem ve dayım birbirimize kenetlendik ve hayat yokuşun da yuvarlanıp, gidiyorduk.
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!