Dondurmanın Sadesi Hiç Oldu

Bir yakının ölümü sende yas sürecini başlatır. Peki yas süreci sende neyi başlatır? Bizde kocaman sade dondurmayı hiç etti. Sizde haller nicedir? Zordur sorgulamak hele ki mevzu bahis sizseniz. Biz başladık bir yerden, buyurun sizi de alalım bu yanık gönüle.

Dondurmanın Sadesi Hiç Oldu

Anneannemin felç olduğunu duyduğumda anneannemi öldü kabul etmiştim. Sadece yas sürecini başlatmamış,  ertelemiştim. Hakka yürüdüğünün haberini aldığımda bu süreç başladı benim için.Sırlarımızdı ondan bana miras kalan. Aslında sadece sırları değil duruşu, kabullenişi, suskunluğu da.

Az gülerdi sonralarında ise neredeyse hiç.

Son zamanlarında nasıl dünyadan sıyrıldığını görebiliyordum. Yalnızca harekette problem olmasına rağmen duyduğu haberlerden hiç etkilenmiyor" Allah bilir " diyordu.

Sinirlenmiyor ne verirlerse onu yiyor, arada edilen sitemlere başını hafifçe çevirerek yanıt veriyor ama hiç isyan etmiyordu. Sadece yardımcı olanlara teşekkür ediyor , helalleşiyordu. Eskiden her derdimde gittiğim anneannemin  bu safiyane halini görünce onu dünya dertleriyle kirletmek istemiyor neyi kimi sorarsa " O da çok iyi " diye Allah affetsin yalanlar söylüyordum. Kapıdan çıktığımda sırları yutmak boğazımı acıtıyor gözümü yaşartıyordu. Sadece  dondurmanın sadesini seven canım anneannem kakaolu olsa da açıyordu ağzını. Giydiği kıyafette renk uyumuna özen gösteren o kadın mor yeleğe sarı da giydirseler ses çıkarmıyordu. Dolmalık biberlerin  saplarını attırmayıp yemek yapan, domateslerin eziklerinden sarımsaklı kekikli sos yapıp ziyan olmasın diye çabalayan anneannem,  gözünün önünde yenmeyen yemekler tabaktan çöplere atılırken bakıyor ama görmüyordu.

Benim gözümünün önünde ise kendini bu alemden soyutlayan, arzu ve isteklerden  bihaberleşmiş ,vuslata ermek için  sabır kozasında gününü doldurmayı bekleyen bir ruh vardı. Bizleri umursamıyor olması biraz üzsede teslimiyet konusunda canlı bir örneğe şahit olmak sevindiriyordu.

Demek ki teslimiyet böyle bir özgürlük, dinginlik haliydi. Önceleri çaresizlik olarak algıladığım bu kavram ruhun özgürleşmesi, ait olduğu yere dönmesiydi. Yaşadığı  bu alemin nihayetleneceğini bilmek, Ashabı Kehf in mağarada bekleyişi gibi tam bir kabullenişle  güneşi göreceği anı beklemekti. Dünyadaki hiçbir şeye sevinmiyor, üzülmüyordu. Umurunda olmamasına imreniyordum.

Pireyi deve yapan,dertlerini seven, onlara bebek gibi bakıp büyüten biri olarak anneannemdeki bu huzur beni yavaşlattı. Dinginlik ve huzur için beklemek zorunda olmamalıyımdım. Büyük travmalar yaşamam gerekmiyordu. Geçmişle savaşıp geleceğe şüpheyle bakmam da gerekmiyordu. Olan olmuş, hatalar tecrübe olmuştu. Gelecek de Allah’ın emrindeydi. Peki neyin kaygısıydı anın hazzında mest olmak varken? Teslimiyet havuzuna sırtüstü atlayıp gerçeğin, hakikatin tadını çıkarmak varken bu kendimle olan kavgayı bırakmalıydım. Anneannemin hakka yürüyüşü benim uyanışım olmuştu. Sonu ne olur bilemem çünkü dediğimiz gibi şu an hangi haldeysek mevzumuz o haldir,fakat gayretimiz niyettir, gönlümüzün muradı bellidir.

Bunun daimi olması için dua eder duanızı da bekleriz.

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!