Doktorun Kim?

Bunca yıldır birlikte yaşadığınız kendinizi tanımanın vakti gelmedi mi? İçinizden gelen seslere kulak verin ve kalbinize itimat edin, bırakın zihniniz kalbinizin bilgeliğine teslim olsun.

Doktorun Kim?

Son zamanlarda özellikle dikkatimi çeken bir konudur. Sosyal medya sitelerinde çeşitli ajite söylemler, olumsuz içerikli paylaşımlar, kendini mutsuz gösterme yarışında olanlar ve daha pek çoğunu gördükçe hayretler içinde okumaktan kaçınıyorum. Öyle ki, içimdeki çocuğu koruma altına alıyorum. Polyanna’yım, mutlu olmayı seviyorum. Karmalardan uzak kalmaya niyet ediyorum ve rica ediyorum; kalbinize çeki düzen verin. Tebessüm bulaşıcıdır, siz de gülümseyin.

Mutluluğun tanımı ne kadar zor ise mutsuzluğun tanımı o kadar kolaydır. “Kolay olanı herkes yapar “ diyenler, mutluluğun mutfağı burası; haydi giyin önlüklerinizi. İşe koyulmadan önce biraz düşünelim: -Gerçekten mutsuz muyum? Ya da kendimi mutsuz olduğuma mı inandırıyorum? Ortada hiçbir neden yokken kendimi neden mutsuz hissediyorum? – sorularını yanıtlamadan mutfağa girersek mutluluğun dibi tutar, tat vermez. Bir diğer deyişle; tedavi öncesi teşhis koymazsak, uygulayacağımız tedavi türü hatalı olacaktır. O nedenle kalbimizin şikayetlerini dinlerken mesleğine önem veren, işini severek yapan bir hekim gibi davranmalıyız. 

Mutlu olmanın ilk koşulu kendini kabul etmek ve koşulsuz sevmektir. Kendimizde sevmediğimiz huylarımız, alışkanlıklarımız, takıntılarımız gibi olumsuz yönlerimizi fark etmezsek iyileşmemiz olumlu bir gelişme göstermeyecektir. Haydi başlayalım:

Mutluluğu başkalarında değil, kendi içinizde aramalısınız. Başkalarına bel bağlayarak, hediyeler, ödüller vererek beklediğimiz mutluluk uzun ömürlü olmayacaktır. Unutmayın mutluluk; düşüncelerimizin, söylediklerimizin ve yaptıklarımızın uyum içinde olması halidir. Mutsuzluğun sınırı vardır ama mutluluğun asla.

Kendinizle tam ve bütün olun. İşe kendinizi keşfetmeye başlayarak koyulabilirsiniz. Nihayetinde doğduğunuzdan beri kendinizlesiniz. Bunca yıldır birlikte yaşadığınız kendinizi tanımanın vakti gelmedi mi? İçinizden gelen seslere kulak verin ve kalbinize itimat edin, bırakın zihniniz kalbinizin bilgeliğine teslim olsun.

Dengenizi kaybettiğinizi fark ettiğinizde doğayla bütünleşin, zihninizi sakinleştirin. Kendinizle tanışma yolunda şaşıracağınız durumlara şahit olacaksınız. Bu sizin bazen dengenizi bozabilir. Gördüğünüz işaretleri takip edin ve uygulayın. Bu süreçte doğa en sadık sırdaşınız olabilir. Arkanızdan konuşmayacağını garanti ederim. Rüzgar size fısıldayabilir, kulak verin, kalbinizdeki huzursuzluğu alıp uzak diyarlara götürmeye gelmiş olabilir. Yeter ki isteyin, anın tadına varabilmeniz için tüm evren sizinledir.

Sevdiğiniz bir müziği açın ve kendinizi akışa bırakın. İzin verin ahenk insin kalbinize ve harekete geçirsin tüm kelebekleri, yeniden uçmayı öğrenmenin tam vakti. 

Kontrolcü olmaya çalışmayın, herkesi olduğu gibi kabul edin. Özellikle arkadaş çevremizde fikirlerimiz uymadığında kendi düşüncelerimizi zorla kabul ettirmeye çalıştığımız durumlarda karşı taraf direnebilir. Düşüncelerine saygı gösterin ve zihninizde özgürleştirin. Uzun süren ve keyif kaçıran tartışmalardan kaçının. Bunu alışkanlık haline getirmiş ve olumsuzluktan beslenen, enerjinizi düşüren kısacası sizi olumsuz etkileyen kişilerden uzak durmaya özen gösterin. Bu kişilerden zarar gördüğünüzü düşünüyorsanız mesafe koymak ya da arkadaşlığınızı sonlandırmak gibi farklı çözümler düşünebilirsiniz.

Kendinizi ertelemekten vazgeçin ve harekete geçin. Hayal kurmayı seviyorsunuz, planlar yapıyorsunuz ama uygulamaya geçirmek için hiçbir şey yapmıyorsunuz. Geçen her vakit gerçekleşmeyen, hayal olmasında direttiğiniz planlarınız mutsuzluğa sürüklenmenize sebep olacak. Hayal kurabilecek yeteneğe sahipseniz onları gerçekleştirecek güce de sahipsiniz. Hadi kalkın ve planlarınıza can verin, onlara sihrinizle dokunun.

Egzersiz yapın. Sevdiğiniz bir spor dalıyla ilgilenebilirsiniz veya dans edebilirsiniz. Egzersiz yapmak mutluluk hormonu salgılar. Demek ki mutluluk hormonumuzun da ilgiye ihtiyacı var. Doğa yürüyüşü yapabilir, ata binebilir ya da farklı faaliyetlerde bulunabilirsiniz. Kalbinizdeki çocuğa sorun, en çok ne yapmayı sever?

Mutlu nasıl olunur, sorusunu hala düşünüyorsanız cevabı birilerini mutlu ederek de arayabilirsiniz. Melek eller, melek yüzler, melek tebessümler, melek kanatlar… Bir kuşa ekmek kırıntısı vererek işe koyulabilirsiniz, yolunuza çıkan bir kediye haraç olarak poşetinizdeki yiyeceğinizden bir parça ödeyebilirsiniz. Dilenmek yerine emek vererek kazanç sağlamaya çalışan birine gücünüz yettiği kadar elinizi uzatarak hayatı başka bir pencereden seyretmeyi tercih edebilirsiniz. Küçük şeyler büyük etkiler yaratır zamanla. Gitmek istediğinizde yolun ayaklarınızın altında kendiliğinden belirmekte olduğunu göreceksiniz. 

Sevdiğinizi söylemeye başlayın ve gülümseyin. Annenize, babanıza, kardeşinize, evladınıza, küskün ya da kızgın olduğunuza, yaşayana ya da yaşamayana, ağaca ya da bir kuşa. Fark etmeye başladığınızda sorun olarak değerlendirdiğiniz pek çok şeyin aslında ne kadar önemsiz ve boş olduğunu bileceksiniz. Gözleri görmeyen canlının dahi sevgiye kayıtsız kalmadığına şahit olacaksınız. 

Dünyada en mutlu canlılar çocuklardır çünkü hayattan çok fazla beklentileri yoktur. Küçük şeylerle mutlu olurlar. Mucizeler siz hazır olduğunuzda gerçekleşir, istediğinizde değil. Ruhunuza doktor olun ve zamanın sevgiyle size eşlik etmekte olduğunu bilin. Mutlu olmaya kendinizden başlayın, zamanla büyüyerek yayılacaktır etrafınıza. Kalbiniz pusulanız olsun mutluluk yolunda.

Derya Akbayrak

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!