Değerini bil/Farkında mısın?

Kendimize değer katmak veya değerli hissetmek istiyorsak, söylemek istediklerimizi güzel bir üslupla o anda söyleyip ve orada o anda bırakmalıyız. Çünkü söylemek istediklerimizi söylemediğimizde: yapılanları, söylenenleri ve söylemek istediklerimizi aynı bir hamal gibi sırtlanırız. Taşıdıkça da yükün ağırlığı artar. Bu yüzden sağlığımız kötüleşir. İlişkilerimiz zedelenir. Hatta bazen kendimizi iki yüzlü gibi hissederiz. Bu duygu karmaşası içerisinde yaşamak istediğimiz güzel anları fragman Modunda izlemekle yetiniriz.

Değerini bil/Farkında mısın?

‘’Neden kendini sevmiyorsun? Diye sordum.

Karşımda hararetli hararetli yaşadığı kötü bir anısını anlatan arkadaşım, aniden durdu ve sen ne saçmalıyorsun, anlattıklarımla ne alaka der gibi o şaşkın bakışlarını bana fırlattı. Sanki soru sormamışım da bir tokat atmışım, o da ani bir refleksle yediği tokatta karşılık o da bana tokat atmış gibi oldu, bakışları ile.

Kara, düzgün fakat doğal kaşlarının altındaki bir çift kahverengi şaşkın göz, kısacık bir anda ne kadar çok soru sordu ve cevap aradı bir tek soruya karşılık. Sanki o an kişiliğine bir saldırı olmuş gibi gelmişti. Soruları ardı ardına aklında sıralıyordu ve cevaplar buluyordu kendi kendine. Aynı hızla cevaplarından da emin değildi. Birkaç saniyelik o kısacık anda ne acayip duygular yaşadı. Bu duygu karmaşasından dolayı hareket edemedi, birkaç saniyede olsa zamanı durdurmuştu, kendi dışında. İçinde  zaman her ne kadar hızlı ilerlese de.

Sonra kendini toparladı, konsantre oldu ve bulunduğumuz o ana geri döndü ‘’Ne demek istiyorsun? Kim kendini sevmez ki?’’ diye sordu. Ben de kaldığım yerden devam ettim.

-Hayır sen kendini sevmiyorsun. O bahsettiğin insanları daha çok seviyor ve değer veriyorsun. Dedim ve gözlerimle aynı zamanda beden dilini okuyordum. Tedirginliğini görebiliyordum. Bana katılmadığını beden dili ile söyledi fakat ben yine de devam ettim. Çünkü içerisinde bulunduğu durumu, tarihini bile hatırlamadığı o olayı anlatırken, kendi kendine ne yaptığını arkadaşıma fark ettirmenin tam zamanı idi. Bunun için ilk adımımı bu soru (Neden kendini sevmiyorsun?) ile atmış oldum. İkinci adım olarak onu, olayın dışına, bir adım geriye çekerek aynı bir gözlemci gibi kendini, ilgili kişiyi ve olayı dışarıdan gözlemleyebilmesini sağlamak olmalı idi. Çünkü insan her anlattığında o olayın içerisine tekrar tekrar girer. O anı yıllar geçse de o sıcaklığı ile tekrar tekrar yaşar. Sanki taze olmuş gibi. 

İnsan olayın içinde o anı yaşar iken, farkındalıklar yaşaması pek mümkün değildir.

-Sen, kendini sevmiş olsan, başkalarına seni üzmeleri için o hakkı tanımazsın. Sen, yaşamış olduğun o durumu böyle tekrar tekrar anlatırken, o anı ilkinden daha şiddetlisini yaşatıyorsun her seferinde kendine. Bir kere yaşanmış ve bitmiş, geride kalmış ve bak hesapla üzerinden ne kadar zaman geçmiş aynı şeyi tekrar tekrar gündeme getirmen, bak bakalım kime ne fayda veriyor? Sana mı faydası var yoksa o kişiye mi faydası var? Kısacası bu durum ilişkinize ne kazandırıyor?

Bu cümleler üzerine önce biraz durdu, düşündü ve bir rahatlama geldi vücuduna. Hissettim.

Gelen rahatlamayı destekler bir ses tonu (sakin ve yumuşak)ile:

-‘’Hiç’’ dedi. Ne bana ne ona ne de ilişkimize faydası yok. Şimdi fark ettim ki bana zararı çok. Amacım kendime zarar vermek değil aslında. Rahatlarım, unuturum, anlatarak şifa bulurum diye anlatıyorum, bununla birlikte ona karşı daha çok öfkem artıyor. Tüm vücudum alev alev yanıyor. Bir şeyde de haklısın ona böylelikle değer vermiş kendime de kötü davranmış olduğumu çok ilginç şimdi görebiliyorum. Bu kadar yıl sonra.

-Peki başka ne fark ettin, kendinle alakalı olarak?

Başını sağa sola salladı.

-Ve şimdi anladım az önce ki soruyu neden sorduğunu. Kişi sevmediği birine ancak böyle kötü davrana bilir. Ben bunları anlatırken onlar beni duymuyorlar, hatta haberleri bile olmuyor. Kısacası umurlarında bile değil. Belki de unutmuşlardır. Bense……(kısa bir sessizlik). Şaşkın kahverengi gözler ışıl ışıl oldu ve: Tamam, bundan sonra kendimi seveceğim, kendimi hiç ama hiç üzmeyeceğim. Hele de bir başkası için bunu asla yapmayacağım.’’

Yaşamış olduğum bu diyalogun benzerini sizlerde en az bir defa yaşamışsınızdır. Kendimize değer katmak veya değerli hissetmek istiyorsak, söylemek istediklerimizi güzel bir üslupla o anda söyleyip ve orada o anda bırakmalıyız. Çünkü söylemek istediklerimizi söylemediğimizde: yapılanları, söylenenleri ve söylemek istediklerimizi aynı bir hamal gibi sırtlanırız. Taşıdıkça da yükün ağırlığı artar. Bu yüzden sağlığımız kötüleşir. İlişkilerimiz zedelenir. Hatta bazen kendimizi iki yüzlü gibi hissederiz. Bu duygu karmaşası içerisinde yaşamak istediğimiz güzel anları fragman Modunda izlemekle yetiniriz.

Selma ONATER

 

Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için:

https://nefes21.com/selma_onater

Yazar'ın sosyal medya hesabı:

https://www.instagram.com/selmaonater

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!