Cevher Baskı Görünce Mücevher Olur

Başkasında gördüğün hayran olduğun ne varsa aslında sende de var dedi Ülkü Nazlım hocam bir farkındalık dersinde. Ne büyük bir sözdü, ne kadar derin anlam içeriyordu. Aldı götürdü beni, bir süre düşünce deryasında yüzdürdü. Ne demekti bu

Cevher Baskı Görünce Mücevher Olur
Aynada gördüğün sensin

Başkasında gördüğün hayran olduğun ne varsa aslında sende de var dedi Ülkü Nazlım hocam bir farkındalık dersinde. Ne büyük bir sözdü, ne kadar derin anlam içeriyordu. Aldı götürdü beni, bir süre düşünce deryasında yüzdürdü. Ne demekti bu, güzel konuşan birini görüp hayran olduğumda içimde saklı olan hatip beni mi dürtüyordu? Hadi beni ortaya çıkar el ele tutuşalım görünür olalım diyordu sanki. Dürten sadece hatip yanım mıydı? Yanında hayran olduğum yazarların eserlerini okurken beni dürten düşüncelerim seslenmeye başladı. Al kalemi eline, el ele verelim hadi yazalım, diyordu. Durmayalım yazalım. Nasıl olacaktı?  Kalemi eline almadan nasıl olacaktı sorusunun cevabını aramak en büyük blokaj değil miydi? Kendi yoluma koyduğum tuğla gibi. Ruha dokunan cümleleri yazmak, okumak ve sonrasında hoş bir tebessüm bırakmak nokta yerine… ne huzurlu bir düşünce değil mi? Peki yazım yanlışı yapmadan, imla hatası, düşük cümleler, devrik cümleler olmadan silgi kullanmadan mı unutulmaz eserler bırakmıştı o kıymetli hayran olunan yazarlar? Elbette hayır. O vakit kendimde gördüğüm yanlış veya hata olarak geribildirim verdiğim durum aslında benim gelişen yanım değil miydi? Öğrenen yanım, kendini bulunduğu yerden hep bir adım öteye taşıyan yanım, bu yoldan olmadıysa diğer yolu da deneyen yanım, cesur yanım. Hayranlığı hak etmiyor muydu? Hangi yanımız hayranlığı daha çok hak ediyor? Takdirin kıymetini bilen ilmek ilmek büyüyen gelişen yanımız mı yoksa ilk ilmek kaçmasında tüm örgüyü söken ya da şişleri bir yana atan yanımız mı? Bu soruyu ben gibi sor kendine lütfen. Ne dedi içindeki bilge? Cevap hep aynı…

Cevap aynı da mücevhere dönüşmek için baskı görmek gerektiğini reddeden yanına ne demeli?

Buradaki baskı ilk aklına gelen zorluk imkansızlık değil sevgili yol arkadaşım. Bozulan ilmeği görünce düzeltmekten kaçmayan örgüyü bir yana atmayan tarafın. İşlenmeye hevesli açık yanın. Peki ya diğeri? Seni sadece hayran koltuğunda oturmaya ikna eden yanına soralım mı?  Kendini geliştirmeden hayranlık duyduğun, hayalini kurduğun o kişi olmayı beklemek ne derece mantıklı? Kışın sıcak bir kazak giymeyi isterken, ipten uzak duran yanın. Ben yazamam diyen yanın. Bir düşün bakalım, okumayı yazmayı öğrenirken zorlandığın zamanlar olmamış mıydı? Geliyor cevaplar değil mi? Bugüne kadar yazabilmek adına attığın ilmekleri bir düşün. Üç sıra ör, bir sıra sök… biraz daha geliştirdin kendini on sıra ör iki ilmek düzelt. Daha da geliştirdin şimdi başka motife geç. Tanıdık geliyor mu artık örnekler; hem senden, hem motiflerden?

Bir cevherden farksız olarak yaratılan seni, işleme tabi tutunca nasıl da mücevhere dönüştürdün gördün mü? Şimdi dışarıdan biri gibi o güzel gözlerinle kendini izle. Ne hissettin? Hissettiklerini dile getirebilen, dile döktüğünü kaleme yazdıran sen ne diyor?

Şimdi yapman gereken, neye hayranlık duyuyorsan sende olan o yanının elinden tut, el ele ver. İşleme girmekten üşenme ya da korkma ya da yanlış yaparım diye daha yanlış yapmadan utanma! Bir adım at sonra bir adım daha ve devam et. Beş adımla hayaline ulaşmayı bekleme. Adım sayısı arttıkça yol hakkında daha fazla bilgiye, tecrübeye sahip olacaksın. Beş adımlık hayalleri zaten kurma.  Yol uzarsa diye geç kalırsam diye endişe üretme. Hayrı dileyerek çıktığın yolda o vakitten ne önce ne de sonra varacaksın hedefe. Hayran olduğun yanının elinden tut neşeyle ve üretmeye başla.  Cevheri işle ki mücevherin görünür olsun kolaylıkla ve sağlıkla.

Sevgiyle

Emine Atila

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!