Bölüm 10 Geçmişin Gölgeleri 1976

Küçük evimizde babaannemizle birlikte biz beş kardeş sevgi ve saygı çemberi içinde günlerimiz, haftalarımız ve aylarımız geçiriyor küçük dünyamızda hayatımızı yaşıyorduk.

Bölüm 10                                                               Geçmişin Gölgeleri 1976

                                                                                  Geçmişin Gölgeleri 1976

                                                                                               Bölüm 10


Küçük evimizde babaannemizle birlikte biz beş kardeş sevgi ve saygı çemberi içinde günlerimiz, haftalarımız ve aylarımız geçiriyor küçük dünyamızda hayatımızı yaşıyorduk.
Temmuz ayına gelmiştik. Bizim yine gözlerimiz yollarda ve kulaklarımız araba sesindeydi.
Biz kardeşler temmuz ayı sonlarına doğru evin önünden ayrılmıyorduk ve günümüzü evin içinde ve çevresinde geçiriyorduk.
Beklediğimiz an gelmişti. Annem Feridun ve Ayşe ablanın arabalarıyla gelmişti.
Biz arabanın etrafında dört dönüyorduk arabanın üstündeki bagajın ve arka bagajın açılıp eşyaların indirilmesini dört gözle bekliyorduk.
Büyük bir karton kutusu indirilmişti. Karton kutuyu hepimiz büyük bir dikkatle izliyorduk. Acaba içinde ne vardı?
Karton kutu evimizin içerisine getirildi .Biz açılmasını dört gözle bekliyorduk.
Sonunda Karton kutu açıldı ve içinden ne çıkmasın !!
Büyük bir televizyon. Sevincimizden gözlerimiz dört açılmıştı. O zamanlar televizyon bir tek kazakçılık yapan Kerimoğulları ailesinde vardı.
Biz televizyonu görünce diğer hediyeleri unutmuştuk. Artı kın bizimde televizyonumuz vardı. Sevincimizden yere göğe sığmıyorduk.
Televizyon kuruldu ve televizyondakilerin bizleri seyretmemesi için üstüne örtü konulmuştu.
Babaannem" televizyonu örtüyle kapatın yoksa bizi görürler " diyordu.
Televizyon kapalı olduğu zamanlarda bile ekran örtüyle kapatılıyordu.
Siyah beyaz olan televizyonumuz pazartesinden cuma akşamına kadar haberlerle açılıyordu. Cumartesi öğleden sonra hafta sonu programıyla ve pazar günü saat on civarı açılıyordu.
Salı akşamları da türk filme oynuyordu. Salı akşamları evimiz sinema salonu gibi dolup, taşıyordu.

Annem nasılsa yine gelmişti ve bir daha Almanyalara gitmeyecekti. Nasılsa her şeyimiz vardı. Hatta televizyonumuz bile.
Annemin gelmesiyle evimize neşe geliyor ve bizlerin sevinçleri her yeri kaplıyordu .
Çarşı ve pazardan alış verişler yapılıyor her türlü yiyecek ve giyecekler alınıyordu. Benim gözümde tek bir kuş sütü eksikti.

Günlerden bir gün annem beni evimizin giriş aralığın da patlak plastik topla oynarken gördü ve bana" Tevfik, güzel bir topun olsun istiyormusun? " dedi.
Bende büyük bir sevinç başımı aşağı yukarı sallayarak evet dedim.
Ertesi gün çarşı başı yakınlarında bulunan bir spor eşyaları satan dükkana gittik.
Annem bana meşin futbol topu, forma, şort ve altı çivili futbol ayakkabısı aldı.
Sevincimden içim içime sığmıyordu.
Mahalleye gelir gelmez , ayakkabıları giydim, topu elime aldım ve dışarıya çıktım.
Mahallemizin çocukları meşin topumu görünce sevinçlerinden ağızları kulaklarına vardı. O zamanlar meşin topunla oynamak büyük bir lükstü ve büyük abiler maç yaptıklarında meşin topla oynuyorlardı.
Meşin topumun olduğu mahallede kısa zaman içinde duyuldu. Mahallenin gençleri etrafımı sarmaya başladılar. Bana, " onlarla birlikte top oynayıp, oynamayacağımı " sordular.
Ben de " tabii ki oynarım " dedim.
Sonuçta formam, çivili futbol ayakkabım ve meşin topum vardı.
Mahallenin gençleri, "Tevfik, sen şimdi kalenin arkasına geç ve kale arkasına giden topu bize verirsin. Maç bittiğinde sana lokumlu bisküvit ve gazoz vereceğiz " diye beni kandırıyorlardı. Top oynanan meydanlık toprak olduğundan zemin ustura gibiydi. Topum kısa zaman içinde meşini yırtıldı ve içindeki şişen tarafı dışarı çıktı.
Futbol ayakkabılarımda ona keza altı çiviliydi ve dişleri suntadan yapılmıştı. Çiviler alttan vuruyorlardı.

Günler günleri kovalıyordu annem Selamet mahallesindeki evimizin ikinci katına çıkmak için ustalar bulmuştu ve inşaata başlanmıştı.
Dayımlar birinci katta bizlerde ikinci katta oturacaktık.
Bu vesile ile dayım ve yengem bizlere göz, kulak olacaklardı.
Babaannem çok seviniyordu .Sevincini hep Kezban halamla paylaşıyordu. Kezban halamlarla bizim yeni ev arasında bir ev bulunuyordu.
Evimizin ikinci katı yapılması çalışmaları başlamıştı. Tabii bu da şu demek oluyordu annem bir yıllığına tekrar Almanya'ya gidecekti.
Bizlere de tekrar annesiz bir yıl yaşamak veya yaşamaya alışmak kalıyordu.

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!