Benim Renkli Dünyam

Bizler mekân değiştirdik mi sanırız ki yaşam sadece bizim bulunduğumuz ortamda devam ediyor. Bizim hareketlerimizle değişiyor gibi gelir. Biliriz aslında bırakıp geldiğimiz ortamda olanlar, biz olmadan da hayatlarına aynen devam ediyorlar. Ama egomuz, bize ben nerde isem yaşam da orada devam ediyor der. Ve bu düşüncelerle bırakmış olduğumuz ortama belirli bir süre sonra geri döndüğümüzde, orayı en son bıraktığımız gibi görmeyi bekleriz. Sanırız ki Play düğmesine biz basıyoruz ve her şey bizimle birlikte hareket etmeye, yaşamaya başlıyor. Böyle baktığımızda dünyaya, egomuzun ne kadar kendini ön planda tutuğunu fark ederiz. Ben varsam orada hayat var, ben yoksam orada hayat yok diyor ego, kulağımıza fısıldayarak.

Benim Renkli Dünyam

Bu dünyadaki her şey sadece benim için mi yaratıldı? Yoksa, başka hayatlar içinde ben bir figüran mıyım?

Bu iki soru hep takılır akıma, trafikte ilerlerken.

Trafikte her yolculuk esnasında önümde giden, arkamdan gelen, karşı şeritte ilerleyip bana doğru yaklaşan ve benden bir haber vız diye yanımdan geçen, hatta arkamdan beni sollayarak önüme geçen araçları kullananların, hayatlarını hep merak ederim. Acaba her biri nasıl hayatlara sahipler ve şimdi hangi amaç için şu anda benimle aynı trafikteler? diye de düşünmeden duramam.

Daha sonra asıl olanın ‘’ bu, benim hayatım ve benim pencerem’’ olması gerektiği gelir aklıma. Bakış açım böyle olunca ‘’Hayat’’ filminin baş rol oyuncusu ben, bunun dışındakiler benim hayatımı süsleyen figüranlar, dekorlar oluyorlar.

Bu bakış açısı ile bakarken: Beni mutlu etmek için dünyam ne kadar detaylı hazırlanmış ve eksiksiz olarak bana sunulmuş. Bunu böyle fark eder ve Rabbime şükrederim.

Sonra aklıma ‘’herkesin kendine ait bir dünyası var’’ cümlesi gelir. Ve asıl atladığım şeyin bu gerçek olduğunun farkına varınca, Rabbimin hazinesinin ne kadar büyük olduğunu aklımın bile almadığını görürüm. Her kul için bir dünya yaratmak, ne muhteşem bir şey. Benim dünyamda diğerleri bir figüran iken, diğerlerinin dünyasında da ben bir figüran oluyorum. Nereden bakarsan orda başrol ve figüran otomatikman yer değiştiriyor. İşte burada da herkesin bakış açısı farklı dediğimiz durum giriyor devreye. Nasıl ve nereden bakarsan öyle.

Bizler mekân değiştirdik mi sanırız ki yaşam sadece bizim bulunduğumuz ortamda devam ediyor. Bizim hareketlerimizle değişiyor gibi gelir. Biliriz aslında bırakıp geldiğimiz ortamda olanlar, biz olmadan da hayatlarına aynen devam ediyorlar. Ama egomuz, bize ben nerde isem yaşam da orada devam ediyor der. Ve bu düşüncelerle bırakmış olduğumuz ortama belirli bir süre sonra geri döndüğümüzde, orayı en son bıraktığımız gibi görmeyi bekleriz. Sanırız ki Play düğmesine biz basıyoruz ve her şey bizimle birlikte hareket etmeye, yaşamaya başlıyor. Böyle baktığımızda dünyaya, egomuzun ne kadar kendini ön planda tutuğunu fark ederiz. Ben varsam orada hayat var, ben yoksam orada hayat yok diyor ego, kulağımıza fısıldayarak.

Hayat yolculuğu varışa doğru böyle devam ederken, içerisinde ister istemez şahitlik ettiğimiz iyi-kötü birçok olayla karşılaşırız. Her bireye bir otomobil direksiyonu ile birlikte verilirken, pencerelerin genişliğini, açısını değiştirmek yetkinliği kendisine verilmiş. Bunları kendi bakış açısı ve kendine has kişiliğinin getirdiği farklılıkları katarak yapar.  Çevremizdeki dünyalara, yakınlık derecemiz ne olursa olsun o olan şeyin merkezinde biz varmışız gibi kendimizi hissetmemeliyiz. O olayda pozisyonun ne, figüran mısın yoksa başrol de misin? Tespitini yapmak, davranışımızın nasıl olması gerektiği hakkında bize rehberlik eder. Böylelikle üzerimize vazife olmayan davranışlardan ve gereksiz müdahalelerden kaçınmış oluruz. Sınırlarımızın ve yetki alanımızın buraya kadar olduğunu aklımızdan çıkarmamak için bunu bize hatırlatabilecek bir objeyi, görevlendirebiliriz zihnimize çapalayarak. Bu objenin ne olduğunu bulabilmek için kendimize şu soruyu soralım: Bunu yapmayı (olaylara dışarıdan, önyargısız ve egosuz bakmak) en iyi ne hatırlatır bana? ve aklımıza ilk gelen hangi objeyse cevap odur. İster anlamlı isterse de anlamsız olsun bu önemli değildir. Her durumda İhtiyaç anında çapaladığımız şey görevini yerine getirecektir.

Az önce dediğimiz gibi her bireyin kendine ait bir dünyası var ve o dünyanın başrol oyuncu, kendisidir. Bizim yaklaşımımız dışarıdan bakan biri olarak ön yargısız ve egosuz bir bakış açısı olmalı. Diğerleri ile olan İlişkilerimize ne kadar dışarıdan bakarsak o kadar hem em patik olmak hem de tarafsız olmak kolaylaşır. İnsanların dünyasına müdahalede bulunmamanın en kolay yolu da aynen trafikte ilerlemek gibi bir bakış açış kazanmak ile olur.

SELMA ONATER

Yazar'ın diğer yazılarına ulaşmak için:

https://nefes21.com/selma_onater

Yazar'ın sosyal medya hesabı:

https://www.instagram.com/selmaonater

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!