BEDEL

Mutluluğun ve huzurun hep bir bedeli var mıdır? Ne zaman: ”Tam düze çıktım, artık her şey yoluna girdi.” dediğimiz anda içimize çöreklenen ve kötü bir şeyler olacak hissi bütün enerjimizi düşürür. Bazı insanların imtihanı bazılarına göre daha ağırdır. Çok düşmüş dizleri çok yaralanmıştır. Bu insanlar tekrar düşme korkusuyla  koşmaktan korkarlar. Statik, orta düzeyde bir hayatı tercih ederler.

BEDEL

BEDEL


Bazen acılar yaşar insan ve çöker bataklığın en dibine. Nedendir bu bedel? Gelecekte yaşayacağı güzel günlerin önceden verilmiş bir bedeli mi? Ya da daha önce yaşayıp kıymetini bilemediği güzel günlerin bedeli mi? Bedel geçmişe mi aittir yoksa geleceğe mi?


Kişinin yüzünün güldüğü, dudağının tebessüm ettiği anlarda zihin birden hüzne kapılır. Mutlu olmaktan korkar. O anki neşesinin tadını çıkaramaz, anı yaşayamaz. Bir gölge gibi vesveseli düşünceler kalbine çöker. Eğer çok gülersem, mutlu olursam, hayalini kurduğum şeyler gerçekleşirse ve sonunda bütün bu güzel şeylerin karşılığında bir bedel ödersem. Yaşadığı neşeli günlerin sonunda kötü bir şey olacağı korkusu kişiyi o güzel anı yaşamaktan ve hayatından zevk almaktan alıkoyar. 


Mutluluğun ve huzurun hep bir bedeli var mıdır? Ne zaman: ”Tam düze çıktım, artık her şey yoluna girdi.” dediğimiz anda içimize çöreklenen ve kötü bir şeyler olacak hissi bütün enerjimizi düşürür. Bazı insanların imtihanı bazılarına göre daha ağırdır. Çok düşmüş dizleri çok yaralanmıştır. Bu insanlar tekrar düşme korkusuyla  koşmaktan korkarlar. Statik, orta düzeyde bir hayatı tercih ederler. Ne çok kötü bir yaşamı olsun ne de çok başarılı ve mutlu bir hayat gerekli değildir onlar için. Sadece orta düzeyde yaşayacağı bir hayatı tercih ederler. Onlar için huzurun ve yükselmenin bir bedeli vardır çünkü. Bilinçaltımız da yaşadığımız güzel günler için bedel ödetir bize. Vesvesemizle birlik olup: “Bu aralar çok güldün, yakında ağlayacaksın.” gibi hastalıklı düşünce kalıplarıyla mutluluktan, sağlıklı olmaktan, başarmaktan, gülmekten, çevremizdekileri güldürmekten korkar hale geliriz.


Yaşantımız içinde bir bedel ödememiz gerekiyorsa “kendin olabilmek ve kendini bulabilmek” için ödenmelidir bu bedel. Bunun için de  kendinden vazgeçmek gerekir. Daha açık bir ifadeyle kendin zannettiğin ama seni perdeleyen özelliklerini fark edip bırakabilirsen özüne ulaşırsın. Kim olduğunu anlarsın. Böylece zırh gibi içinde taşıdığın güçlü görünme, mükemmel olma veya yalnız kalmamak için etrafındaki insanlara harcadığın yorucu  çabayı bırakırsın. Kendi hayrına olabilecek ve seni geliştirecek işlerle meşgul olursun. 


“Sen değerinle ve düşüncenle iki aleme de bedelsin, 

Ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun.” (Mevlana)


Mevlana ödediğimiz bedellerin cevabını veriyor aslında bize. Bizler güzel günler yaşamayı kendimize değer görmüyoruz çünkü. Yaradan her iki alem için de değerli olacak şekilde özel yaratmış bizleri. Biz kendi değerimizi bilir ve kendimizi ödüllendirirsek ve en önemlisi sağlıklı, başarılı, bereketli, mutlu günler yaşamayı hak ettiğimize inanırsak hayat akışımız değişecektir. Yaşadıklarımız karşısında bakış açımızı değiştirmeli, bize sürekli bedel ödeten yanlış düşüncelerimizi şöyle düzeltmeliyiz: 

“Her şey yaşandı ve bitti. Ben almam gereken dersi aldım. Yanlış düşüncelerimi şu andan itibaren bırakıyorum ve sevgiyle uğurluyorum. Ben kendimi seviyorum. Bütün güzel şeyleri hak ediyorum. Kötü günler geçti. Güzel, başarılı, bereketli günler içindeyim. “an”dayım ve akışta yaşamaya devam edeceğim. Şükürler olsun. Hamdolsun.” deyip bize sürekli bedel ödeten düşünceleri toprağa gömmeliyiz.

Rahime CANSIZ

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!