Bastırılmışlığımızın Farkında Mıyız?
Duygularımızı bastırıp, şekil değiştirip, bu güne taşımamızın yolculuğunu nasıl yaptığımızı, keşfettiğim kadarıyla sizlerle paylaşıyorum.
Duygularımızı bastırdığımızın ne kadar farkındayız?
Dün biri ile konuşuyorum, kızının yaptığı bir şeyden dolayı canı sıkılmış, kırılmış, kendini kapatmış, hatta diyor eşime bile söylemedim, kalk gidelim dedim eşime, kızım öyle baka kaldı, ama anladı o, diyor.
Anladı O, o benim kırıldığımı anladı, dersini alsın gelsin bana.
Karmaya girmeyi doğru bulmadım tabii de, ayak üstü bir meditasyonla, bu duygusunu daha önce nerede ve kiminle yaşadı ise o zamana gitmesini, o küçük kıza sarılıp yanında olduğunu, diğer kişiyi de (annesi imiş) affetme ritüel i yaptık.
Akabinde anlatma ihtiyacından dolayı anlattı.
Dedim ki durum farklı, kişi farklı, olay farklı bile olsa duygu aynı mı, aynı.
Bugün kızına duyduğu kırılma duygusunun aynısını çocukken annesi ile yaşamış, annesini affetmesi gerekiyor.
Söylediğim zaman: ben affettim, affedeceğim bir durum yok, diyor.
Diyorum benzeri duyguyu dün kızınla yaşamışsın burada eşleşme var, diyor: ben anneme kızım gibi yapmadım ki.
Olay ı eşleştirmeye çalışıyor “siyah oyunların” işi.
Asıl olan benzeri duyguların, zaman içerisinde üst üste yuvalanıp, çocukken yaşadığımız o duyguyu yaşatacak olayları hayatımıza çekmesi, bu bilinç ile ele almadığımızda, olaylara, kişilere sebepler vesile ederek, şifa bulacağımız esas konudan uzaklaşırız.
Yani baktım ki hiç oralara dokunmuyor, bilakis uzaklaşıyor ya da uzaklaştırılıyor, konu değiştirip kendimi anlattım, bu hayattaki öğrenmelerimi, hangi Evrensel işaretlerden aldığımı anlattım.
Yaşanmışlık benzeri idi lakin yaşayan ben idim, anlattıklarımı çok doğru buluyor ama, kendi yaşadığı duruma benzetemiyor (şimdi hatırladım, buna benzer durumlar çok yaşadım).
Anlaşılan o ki duygularımızı içimizde bastırıp, kendimizi “ben bunu, bunu yaptım, gereken duruş a sahibim” metodolojisi ile ikna edip, mağdur a yatıyoruz, kendimize acımak ve acındırmak dışarıya anlatabildiğimiz en kolay pozisyon, yüreği yumuşak veya benzeri şeyleri yaşamış insanlar bizi anlayabiliyor diye, süsler süsler anlatırız, haklılığımızı ispat etmek için ise onay ararız, o gözlerde onay varsa (çocukken onaylanmama) doğru yoldayız, hatta belki esas yaşadığımız olayın biraz dışına çıktık farkında bile değiliz olsun, haklıyız ya, lakin olayı anlattık taraftar topladık, “duygu” duygu bilinçaltımıza, olayı yaşadığımız anki hali ile kayıt oldu, kendimizi ifade ederken ise artık daha farklı açıdan ifade ediyoruz, farkında mıyız, değiliz (şikayet modun’dayız).
Tekrarlar, bize uyarı olmalı, bastırıp, şekil değişikliğine getirip, kendimizi ikna etmelerimiz bu tekrarlara yol açıyorsa, farklı açılardan ele almak önemli, bu farklı açı aslında çok basit: “duygu”, sadece yaşadığımız benzeri duyguları teşhis edip, hatırlayabildiğimiz ilk o duygu zamanına giderek; kişileri, olayı, kendimizi affetme, kabule geçip, hal haline dönüştürme öğretisi aldığımızda konu dengeye gelir.
Benden başlayarak cümlenin duygularını dengeye alma erdemliliğine ulaşmayı diliyorum.
Yolumuz aşk, hedefimiz aşk
Aşkla kalınız
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!