ALANYA KAMPI BÜYÜK BULUŞMA FARKINDALIKLARIM 2
Arkadaşım "NASILSIN?"
İçten bir “Nasılsın?”
Sorulduğunda var olan “nasılını” anlatabildiğin kaç kişi var etrafında? Kimlerse o sayabildiklerin işte gerçek dostların yani hazinelerin onlar... Sayısı ne kadar çoksa o kadar zenginsin, bolluk içindesin.
Seneler önce ilk çocuğumu büyütürken bir çok annenin yaşadığı handikapların çoğunu yaşadım. O süreç içindeki ikilemleri, arada kalmışlıkları, sıkışmışlık anılarımı bazen hatırlarım. Hiç unutamadığım biri ise evladımın uzun süren ateşli öksürüğünün ilaç kullanımına ve bir sürü destekleyici tedavi uygulamamıza rağmen geçmeyişi idi. Daha iki hafta önce ağır antibiyotik içeren iğne tedavisi tamamlanmıştı. Buna rağmen ateş ansızın fırlıyor, nefes aldırmayan öksürük gecenin bir yarısı uykumun en tatlı yerinde yataktan fırlamama sebep oluyordu. Eşim işinin yoğunluğu sebebi ile genelde seyahat halinde olduğunda oğlumun hastalanmasından korkardım. Ateşini düşürememekten vs. bir sürü nedenden ötürü endişeli bir hale bürünürdüm. Aklı bizde kalmasın işine odaklansın diye hissettiklerimi çoğu zaman paylaşmaz içime atardım. Yine öyle bir zamanda oğlumuz ateşlenmiş, öksürüğü durduramaz hale gelmiştim. Doktoruna gece telefon edince öksürüğü dinlemiş ve hemen getir demişti. Korkumun zirveye ulaştığını kalbimin vücudumda bir yerde attığını ama neresi olduğunu fark etmediğimi hatırlıyorum. Muayenehaneye gittiğimizde sevgili doktorumuz yavruyu muayene ederken ben gelmediğimiz iki haftalık süreçte neler yaptığımızı, nelere dikkat ettiğimizi ne yedi ne içti vs. nefes almadan aktarmaya çalışıyorken birden doktorumuz bana döndü ve
“Nasılsın?” dedi…
Kulaklarımda bir uğultu başladı. Bu soru karşısında öyle bocaladım ki cevap veremedim sanki dilim tutuldu. Düşündüm nasılım diye… gözlerim yaşarmaya başladı ve kendimi tutamıyordum. Ilık ılık akan gözyaşlarımı silmeye çalışırken yenisi yanaklarımı ıslatıyordu. Nasıldım ben…
Muayeneyi bıraktı doktor dede, bana döndü ve lütfen iyi ol, sen iyi olursan her şey kolaylaşacak dedi. Biraz nasihat verdi ve ben nasihat almayı dinlemeyi çok severim. Derin bir off çektikten sonra nefesim açıldı. Göğüsten nefes almaya başladım. O soru sorulana kadar aldığım nefes göğsüme bile inemeden geri veriyordum. “Başka bir tedavi yolu seçeceğiz” dedi ve şifaya kavuşacak olduğumuz yol o gece açıldı. Doktorumuz yaşça dede denilecek yaştaydı. Çocuklar da büyüdükçe dede diye hitap ettiler. Iyi ki yollarımız kesişmiş dediğim dualarımda andığım doktor dedemizi anmaktan ve sizlerle paylaşmaktan da mutluyum.
Seneler sonra yine öyle sıcak içten sorulan bir “sen iyi misin” sorusu kampta çok sevdiğim kıymet verdiğim sevgili Senem Dizdar’dan geldi. “Değilim” deyiverdim. Çocukları ilk kez yalnız bırakmıştık, onların günlük rutinlerine dedesi ve babaannesi uyum sağladıklarında çok mu yorulacaklardı, ah bir çeşit daha yemek yapsa mıydım, babam kumandayı kullanabilecek miydi, rahat edebilecekler miydi vs… yüzlerce soru karşısında zihnimi yorduğumu ve iyi olmadığımı hatırlatan dost sesi bir çizgi film sahnesi gibiydi aslında. Şimdi gülerek tasvir ediyorum yüzlerce soru atlara binmiş ellerinde kılıçlar kalkanlar ve orduyu dağıtan “sen iyi misin” rüzgârı. Bütün düşman askerleri bir anda dağıldı yok oldular. Bu metafor tam yerinde kullanıldı. Sizi iyi görmek isteyen dostlarla buluşmak için sağlam niyet koyun. Size nerede olduğunuzu fark ettirsinler. Nasıl olduğunuzu objektif gözlemleriyle iletebilsinler, hissettiklerini kolaylıkla sizinle paylaşabilsinler. İyiliğiniz için geri bildirimlere açık olun. Bu sadece sizi büyütür. İyileştirir, geliştirir, güzelleştirir. Katkı alacak olan sizlersiniz, bizleriz. Her ne kadar farkındalık içinde olsak da anlık değişimlerimiz oluyor, nihayetinde insanız öyle değil mi? Bana her zaman güzel sesiyle dokunan, beni iyileştiren ve güzelleştiren sevgili Senem Dizdar’a teşekkür ederim. Sevgi ile…
En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için Telegram kanalımıza katılın!